Ermeni düşmanlığı, bu vatana zarardır…

Ermeni meselesini Bediüzzaman Hz.leri eserlerine aldığından, Yeni Asya Gazetesi bu konuyu belki binlerce makale ve haber ile kamuca bilinen-bilinmeyen boyutlarıyla yazarak gündeme taşımaya çalıştı.

Türk Milletinin selâmeti ile Ermeni meselesi arasında bağ kuran Bediüzzaman Hz.leri bu konuyu işlediğinde, İngiltere ve dolaylı olarak Rusların tahrikleriyle henüz Ermeniler ayaklanmamışlardı. Osmanlı’ya da düşman İttihad Terakki içindeki Ermeni karşıtları, “Tehcir Kanununu” çıkarmaya daha muvaffak olamamışlardı. Emperyalistlerin günümüzde Suriye, Irak, Afganistan, Azerbaycan ve diğer Kafkasya’da yaktıkları fitne ateşlerine benzer alevler Ermenilerin meskûn bulundukları bölgeyi henüz sarmamıştı. Ve yüzbinlerce Müslüman ve Ermeni vatandaşımız bu yangın ve tehcirlerde ölmüşlerdi.

1990’larda Ermenileri silâhlandırarak Karabağ üzerine gönderenlerin Rus olmadığını, bu gün daha iyi anlıyoruz. Tıpkı İttihad-Terakki içindeki Ermeni düşmanlarının Türk ve Müslüman olmadıkları gibi. Veya Aknuni Paşa’ya “Van Ermeni Devleti” için Amerika Boston’dan sancak gönderenlerin Ermenilerin hakikî dostları olmadığı gibi. Hazar petrolleri uğruna hem Rusya’yı, hem Ermenileri ve hem de insanlığını adi menfaatler karşısında satanları artık bütün siyaset analizcileri biliyorlar. Bize sır gibi görünen bütün bilgilerin; hem uyanmış Ermeni aydınlarının, hem AB temsilcilerinin, hem vatanperver Türk tarihçilerinin ve hem de Rus istihbaratının ellerinde olduklarında kim şüphe edebilir ki… Yeni Asya’nın yıllar önce yazdığı gibi, Tehciri takip eden senelerde Balkanlar’dan ve bilhassa Selânik’ten mübadele ile Anadolu’ya getirilmiş bazı ailelere, tehcir ile mülkleri ellerinden alınmış Ermenilerin emvalinin verildiğini biliyoruz. Bir kısım Selâniklilerin haksız mal edinmelerini karartmak üzere vilâyetlerin nüfus kütüklerindeki meşhur yangınlara da izah getiremeyen yetkililerimiz, bu hikâyenin detaylarını zamanı geldikçe açıklayacaklardır, diye umuyoruz.

Bu girizgâhı niçin yaptığımızı okuyucularımız biliyorlar. Türk Milletinin önüne başta Avrupa ve Amerika olmak üzere getirilen “Ermeni” bariyerinin bir an önce kaldırılması istikametindeki isteklerimize hükümetimiz bu güne kadar, Dağlık Karabağ’ın işgalini bahane gösteriyordu. Elhamdülillah, kader hükmünü icra etti ve mazlum Azeriler, sivillere ve tabiata zarar vermeden mülklerini geri alarak şeref ve haysiyetlerini de bayraklaştırdılar.

Hem Azerbaycan’da, hem Gürcistan’da, hem İran’da ve hem de Türkiye’de iç içe yaşadığımız Ermeniler’in de saadetinin kalıcı bir barışta olduğuna inanan yalnızca Vladimir Putin değil. Aklı başındaki bütün insanların ortak kanaati… Kürtler kadar olmasa da, Ermenilerin de çok dağınık bir coğrafyada yaşadıkları ortada iken, onların bu hallerinden istifade eden barış ve demokrasi düşmanlarının ellerindeki silâhı almak, herkesten önce bize düştüğünden, gerek efkâr-ı ammede ve gerekse siyasî mahfillerde Ermeni karşıtlığının, Türkiye menfaatleriyle tezat teşkil ettiğini Hırant Dink’in katlinde de görmüştük. Hele bu düşmanlığı “Türk Milliyetçiliği” adına yapanların hem Türklüğe, hem Müslümanlığa, hem insanlığa ve hem de demokrasiye ne kadar büyük zararlar verdiğini, Avrupa merkezlerinde daha güzel görebiliyorsunuz. Bin seneden bu yana, Müslüman Türk devletlerinin himayesinde canla-başla vatandaşlık vazifelerini ifa etmiş, binlerce senelik dil, kültür ve dinlerini bu topraklarda İslâmiyet’in “hürriyet, adalet ve barış” ölçüleriyle koruyabilmiş Ermenileri, başka milletlerden yardım dileyecek halde bırakmamızın bizim için utanç vesilesi olduğunu söylesek, yanlış mı konuşmuş oluruz… Eski hali günümüzle karıştıranların tarihi yeniden incelemeleri lâzım. Ermenilerle düşmanlığın unsurları ortadan kalkıyor. Barışın getirilerinden Türkiye’yi mahrum etmek isteyenlerin dostlarımız olmadığı da bir vakıa.

Neocon dediğimiz komünistlerin bazı ırkçı Kürtleri “Marksizm” ile kandırmış olmaları, hiçbir zaman bir “Kürt meselesi” olarak görülmedi. Türkiye’nin vatanperver ve demokrat insanları, her zaman bu “Marksist teröristlerle” hakiki Kürtler arasındaki kalın çizgiyi çizdiler. Her milletten Marksist-terörist olacağı gibi- Araplar’da bir kısım baasçılar, İran’da halkın mücahitleri ve Türker’deki MLK guruplar gibi- Ermeniler’de de olacaktı. İngilizlerin ve sonra troçkicilerin imkânlarıyla kurulup terörize olmuş Taşnak, Hınçak veya ASALA gibi örgütleri, bizimle tam bin sene sadâkatle yaşamış bir milleti özdeştirmeye kalkışanlar, hakikî manada İslâmiyet, insaniyet ve barış düşmanları değiller mi?

Ortadoğu’daki bütün Müslümanlar, bu farkı yapacak kemale erdiler, kanaatindeyiz. Haksızlığa uğrayan bütün bölge halklarına, kurtuluşun yalnızca doğru demokrasilerde olduğunu hem Ermenilere, hem Kürtlere, hem Acemlere ve hem de Araplara anlatmak durumundayız. Bunun aksisinin gözyaşı, zulüm, yoksulluk ve kahredici düşmanlıklar olduğunu, artık herkesin anlamış olması gerekiyor. Demokrasiyi isterken bizi oyuna getiriyorlar. Suriye’de olduğu gibi. Hasret ve gözyaşları içinde Halep ve Şam ziyaretlerine giden milyonlarca Türk’ü gören neoconlar (troçkistler) 2011’de iç savaşın pimini, adice çekmişlerdi. Yüzbinlerce Müslüman genci kandırarak kendi elemanlarıyla birlikte Rakka ve Musul’da kumlara gömdüler. Allah’tan bu defterin kapanmamasını diliyor, yüzbinleri New York, Londra, Paris ve Berlin’den bu ateşe yollayan terör organizatörleri neoconların mahiyetlerinin dünya efkâr-ı ammesince anlaşılması için duâ ediyorum.

Hükümetimiz mütemadiyen “bin senelik Türk tarihinden” bahsettiğine göre, onların da bizimle aynı kanaati taşıdığına inanıyoruz.

Dünyanın birbirine en ziyade düşman halkları olan Fransa ve Almanya, barışın kıymetini nasıl keşfetmişlerse, Türkiye de Ermenilerle barışmanın kendisine kazandıracağı maddî-mane- vî faydaları mutlaka keşfedecektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*