Erzurum’da Ramazan hâlleri-7

Erzurum’a veda…

Her Ramazan geldiğinde, Bakara Suresi’ndeki Ramazan’la alâkalı ayet-i kerimeyi dinleyince içimiz burkulur. “Bunlar sayılı günlerdir” diyen bu ayet bize her şeyin fânî olduğunu hatırlatır. Biz de bu Ramazan’ı Erzurum’da geçirmek üzere yola çıktığımızda, “Bir ay nasıl geçecek?” diye düşünüyorduk. Ama sayılı günler işte… Ramazan’ın sonlarına yaklaştığımız bu günlerde, nihayet Erzurum seyahatimizin sonuna geldik. Erzurum’da bulunduğumuz günlerde, bir ay boyunca sizlere, buradaki Ramazan hâllerinden bahsetmeye çalıştık. Yani bu, serinin son yazısı oluyor. Allah nasip ederse, bu yazıyı okuduğunuz günlerde biz, ikametgâhımız olan Bursa’ya dönmüş olacağız.

Batı’daki sıcak ve rutubetli iklimde oruç tutmak gerçekten zordur. Allah, oralarda oruç tutanlara kolaylık ve sabırlar ihsan eylesin! Ramazan’a ve oruca hürmet etmeyip, muhalefet eden utanmazların, terbiye sınırlarını aşan bir tarzda sigara tüttürmeleri, yemeleri, içmeleri de cabası… Tamam, tutmayabilirsin, bir şey demiyoruz! Ama bunu saygısızca yapmanın da bir mânâsı yok. En azından, bir Hristiyan kadar saygı göstermez misin oruç tutana? Bu bakımdan biz bu sene şanslıydık. Erzurum’da o hâlleri yaşamadık. Fakat şu var ki, zor şartlarda oruç tutmanın fazileti daha fazladır. Şehirdeki evliya ile dağdaki evliya misalindeki gibi…

Teravih namazına Ulucami’de başlamıştık, son teravihi de yine Ulucami’de kılmaya niyetlendik. Burada olduğumuz süre boyunca Cuma namazlarını da Ulucami’de eda ettik çok şükür. Aslında imkân ve fırsatı olanların, Cuma namazını şehrin en büyük camisinde kılmaları en iyisidir. Cuma namazı hususunda bu sene hoş ve enteresan bir tevafuk yaşadık. Erzurum’a gelmeden önceki haftanın Cuma namazını Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli Camiinde, ondan bir hafta önceki Cuma’yı da Bursa Ulucami’inde kılmak nasip oldu. Yani anlayacağınız, peş peşe üç Cuma’yı, üç vilâyetin büyük ve meşhur üç camisinde kıldık. Cenab-ı Hakka, şükürler olsun…

Buradaki son günlerimizde gözümüze çarpan bir acaiplik vardı. Erzurumlular her ne kadar dindar veya dine hürmetkâr olsalar da, çoğunun en büyük zaafı futbola düşkün olmalarıdır. Hatta onun aşkına ibadetlerini dahi aksatabiliyorlar. Futbol deyince, şimdi rahmetli olan, nükteleriyle meşhur Erzurumlu Naim hocayı anmadan geçmek olmaz. Bir zamanlar TV de canlı maç yayını seyretmek için fetva verdiği, “Ula uşaklar, namazın gazasi (kazası) olir, ama maçin gazasi olmaz!..” dediği rivayet edilir. Erzurumlular bunu hep anlatır. İşte o misal, bunu da giderayak görmüş olduk. İki büyük İstanbul takımı Erzurum’da maç yapacakmış. Yine “Ramazan eğlenceleri” gibi, bunun vakti de tam terâvih namazı vaktine denk geliyor. Bilet alabilmek için daha şimdiden sıraya girmişler, polisle münakaşa etmişler ve rahatsızlananlar olmuş. Karaborsa bilet alabilmek için de millet birbirini yiyormuş… Teravih namazında camilerdeki cemaatin bayağı azalacağını tahmin ediyoruz. Ne diyelim, Allah iz’an versin!.. Dünyanın lüzumsuz bir şeyi için ibadeti terk etmek!.. Ne faydası olacaksa?..

Evet aziz dostlar, bu yazı serisinde sizlere “Erzurum’dan Ramazan hâlleri”ni yansıtmaya çalıştık.

Sürç-ü lisan ettiysek affola!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*