Evden, artık bir daha dönmeyecekmiş gibi çıkmak!

İsmail Ağabey, mekânın cennet olsun!
Hazırlanınız gidiyoruz, bizi burada durdurmazlar! Sevkiyat var!
Evden çıkarken, geri dönmeyecekmiş gibi çıkmak.
Ve o günün akşamında kabre girecekmiş gibi çıkmak.
Diğer âleme gidenler hep böyle gitti.
İşte böyle yaşayanlar kazanıyor.
Ne mutlu her an gitmeye hazır olmak.
Ne mutlu kulluk borçlarını ödemiş olmak.
Ne mutlu ibadet borçlarını ödemiş olmak.
Rahmetli İsmail Kayan Ağabeyden bahsediyorum sanki.

Geçtiğimiz hafta bir trafik kazasıyla rahmete göçen İsmail Ağabey, hakikaten bir ağabeydi. Ne zaman onunla bir konuyu konuşsak, bir ağabey, bir büyük ağırlığını hep taşırdı. Hissiyattan uzak, sakin, sürekli bir zikir, fikir, tefekkür hali hep kendini hissettirirdi.

Her gün iş yeri servisimize bindiği durakta artık o yok.
Zaten o olmayınca, artık servis de durmuyor.

Ama o oradayken, bir iman abidesi gibi dururdu. Elinde tespihi, kolunda küçük çantası, sakin, vakur hali imrenilecek bir şeydi.

Servise bindiği andan itibaren, bir tebessüm hali yansıtırdı sağına soluna. ‘Selâmün aleyküm’ kelâmı ağzından tam çıkardı, tam bir selâm verirdi. Bu onun dininin gereklerini harfiyyen yaşadığının bir alâmetiydi.

Aynı serviste olan herkes şahitti ki, o yerine oturur oturmaz, hemen ya çantasından küçük bir kitap ya da telefonundan Kur’ân, cevşen, Risale-i Nur okumaları yapardı.

Nitekim vefat ederken de elinde Kur’ân’la, okuyarak vefat etmiştir.
İşte ‘nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz’ hakikatinin bir tecellisi.
Doğrusu kimseyi incitmemek üzere ciddî itina gösterirdi İsmail Ağabey.
**
Yanlış hatırlamıyorsam, 1996 yıllarıydı. Kendisinin de içinde olduğu bir gurupla İskenderun’a okuma programına gitmiştik.  Belen civarındaki bir beldede, yüksek dağların eteğinde, bir tesiste bir hafta okumalar yapmıştık. İşte bugün o hatıralar bir bir zihnimizde canlanıyor.

İsmail Ağabeyin özelliği nerede, ne zaman kendisine hizmete müteallik bir iş düşse, hayır demezdi.

Risale-i Nurlarla hayatı şekillenmiş bir ağabeyimizdi. Onun örnek alınacak çok tarafları vardı. Benim müşahede ettiğim noktalardan birisi, gıybeti hiç sevmezdi. Yanı başımdaki Abdulhalim Hocaya İsmail Ağabeyin en dikkat çeken özelliğini soruyorum. O da, ‘takvası, mütevazılığı ve samimiyeti’ diyor.

İsmail Ağabeyle uzun zaman komşuluk yapmış M.  Emin Hoca ile haberi duyar duymaz hastane yollarına düştük. Bir insanı önce komşusundan sormalı derler. Ben de Emin Hocaya sordum. Emin Hoca çok konuşmaz, kurduğu cümle, ‘Ben komşuluğu ondan öğrendim.” dedi.

“Evet, bir insanın komşusu onun hakkında ne diyorsa, insan odur.”
**
Evet, bir daha eve dönmeyecekmiş gibi çıkmalı evden.
İsmail Ağabey, her dem gitmeye hazırdı.
O, Rabbini çok seviyordu.
Rabbi de onu seviyordu.
Yanına aldı.

Saygıdeğer eşiniz, kıymetli Nur Talebesi çocuklarınız ve içinde olmaktan hep iftihar ettiğiniz cemaatiniz, dostlarınız, sizin sevap defterinizi hep açık tutacak.

Mekânın Cennet olsun İsmail Ağabey.

İnne lillah ve inne ileyhi raciun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*