Evlilik insan hayatındaki en önemli kararlardan biri. Evlilik için başvurulan yöntemler de günümüzde belki hiçbir asırda olmadığı kadar çeşitli. Özellikle internet ve televizyon programları yoluyla yapılan evlilikler bir hayli fazla. Peki, bu programlara iştirak etmek ne derece sağlıklıdır? İştirak eden kişilerin ruh sağlığı ne durumdadır? Bu soruları Uzm. Psk. Ayşe Yılmaz’a sorduk. Keyifli okumalar…
Televizyondaki evlilik programları hakkında bir uzman olarak düşünceleriniz nelerdir?
Öncelikle izdivaç programlarının asıl evlendirme mecraları olduğunu düşünmüyorum. Bu programlar, insanların özel hayatını ortaya koydukları için izleyicilerinin çok fazla merakını uyandıran, onları şaşırtan ve cesaret de gerektiren bir durum olduğu için reyting yapar. Ve bunların asıl amacı; “ciddî bir şekilde evlilik tesisi oluşturalım, insanları buluşturalım” dan önce “nasıl reyting yaparız?” Arka plânda senaryolar, kurgular, ücret verme, bazı manipülasyonlar, çatışmalar oluşturma, buluşturma, uzaklaştırma gibi taktikler de çok fazla oluyor. Ama bu programlara senaryonun dışında gerçekten evlilik amacıyla katılan kişiler de var tabiî. Bu kişiler bazen ajanstan getirilen kimselerle karşı karşıya geldilerse zaten hedeflerine ulaşamıyorlar. Ama iki taraf da ciddi bir şekilde evlilik amacıyla geldiyse tanımak için bir fırsat olabilir. Yani, insanların evlilik amacıyla tanışmasına, buluşmasına vesile olmak güzel bir şey. Fakat izdivaç programları, siteler gibi arabuluculuklarda; asıl amacın arabulmaktan ziyade reyting olduğu ve insanların özelini ortaya döktüğü için çok sağlıklı ilişkiler ortaya çıkacağını düşünmüyorum.
İnsanın derinlerinde ‘id’ dediğimiz nefsine hoş gelen bazı davranışlar vardır. Dedikodu yapmak, yalan söylemek, yemek, içmek, cinsellik gibi haz kaynakları vardır. Bu programlar da insanların ‘id’ yani nefsine hitap eden ve ilgi, merak uyandıran programlardır. O yüzden izleyicisi, reytingi çok fazla. Fakat, bu programlarda insanların buluşmaları ve sağlıklı evlilik yapmalarını çok mümkün bulmuyorum. Neden? Sanal ortamdaki görüşmelerde insanlar kendilerini maskeliyorlar ve karşılarındaki kimseyi de gerçekliğiyle ortaya koymuyorlar. Karşıdaki kişiyi kendi kafasında hayal ettiği kişi olarak görüyor ve hayal edilebilecek bir kimse olarak, iyi taraflarını servis ederek ilişki kurmaya çalışıyor. Dolayısıyla bu tanışma siteleri ve evlilik programlarındaki ilişkiler çok sağlıklı zeminde başlamıyor. Gerçek değil; sanal, sunî, maskeli oluyor. Gerçek halde başlamayan bir ilişki evliliğin içinde gerçek hâli ortaya koydukları zaman bir çatışmaya dönüşüyor. Güven bunalımı yaşanıyor. Ve genellikle de bu tür ilişkiler evlilikle sonuçlanmaz. Çünkü evlilik güven, samimiyet, kendini olduğu gibi ortaya koymayı gerektirir. Kişi kendini olduğu gibi ortaya koysa bile karşısındaki kimse bundan emin olamadığı için kendini o ilişkiye tamamen veremez. Kendini tamamen o ilişkiye bırakamayan kişiler evliliklerinde sorun yaşarlar. Evliliğin en temel meselesi güvendir. Güvenden sonra sevgi, saygı başlar. Güven altyapısı sağlam olmadığı zaman o ilişki ya evliliğe götürmez ya çok çarpık bir biçimde devam eder ya da boşanmayla sonuçlanır.
Gerçek ilişki kişinin yüz yüze iletişim kurduğu, eksilerini artılarını, olumlu olumsuz taraflarını oturup konuştuğu, gösterdiği, paylaştığı, bazen çatışma yaşadığı, tartıştığı, ardından tekrar birbirleriyle buluşabildiği ilişkidir. Yani sorunsuz, hayallerdeki, etkilenmenin, kalp çarpıntısının olduğu bir ilişki değil de, eksilerle artıların bir arada olduğu ilişki gerçek ilişkidir. Her insanın mutlaka kusuru var. Karşınızdaki kimseyi kusursuz görüyorsanız ya da karşınızdaki kimse kusurlarını çok göstermiyorsa bu gerçek bir ilişki değildir. Kusurları görebildiğiniz ve karşı tarafın kusurlarını ortaya koyabildiği bir durumda, eksiklikleri görebildiğiniz ve konuşabildiğiniz bir ilişki gerçekçi bir ilişkidir. Evlilik, böyle bir ilişkiyi taşıyabilen ilişkidir. Nasıl ki hayatın içerisinde iyi ve kötü şeyler iç içeyse, insanın içinde de iyi ve kötü şeyler iç içe. Devamlı öne çıkardığımız iyi şeyler ise biz karşı tarafa vitrinimizle görünüyoruz demektir. Bu da karşı tarafta ilk önce bir hayran kalma, kontrolden çıkma, âşık olma gibi duygular oluşturacaktır; ama gerçeklikle yüzleşildiği anda sorunlar başlıyor. O yüzden evet, televizyon programlarında insanlar bir şekilde başkalarının önünde birbiriyle tanışsa bile, mutlaka arka plânda gerçekliklerini ortaya koyabilir olmaları lazım.
Bir meslektaşınız “İştirak edenlerin çoğu bir zamanlar danışanımızdı” demişti.
Doğrudur. Bize evlilik sorunuyla gelen kimseler, ya mesajlaşma yoluyla, ya sosyal medya yoluyla evlenenler. Âşık olanlar ya da birinin aracılığıyla tanışanlar da var. Evlendikten sonra eşinin olumsuz taraflarını görüyor. Hatta kişi kendi olumsuz taraflarıyla yüzleşiyor. Kendi maskesinin dahi farkında olmayan kişilikler var, özellikle narsistler. Kişilik bozukluğu olanlar, kendilerinde kişilik bozukluğu olduğunu bilmezler, sorunun karşı tarafta olduğunu düşünürler. Evliliğin içine girdikleri zaman gerçek ilişkide yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu gördüklerinde —terapiye başlarsa— kendilerini, yani maskenin arkasındaki özlerini görüyorlar. Kendi özüne temas edememiş bir insan, başkasıyla ilişki kuramaz. Sunî ve sahte bir ilişki olur. Evlilik de bunu ortaya çıkarır zaten. Evliliğin ortaya çıkaracağını bildiği için bu kişiler evliliğe adım atmazlar. Hani, nasıl tanışıldığı çok önemli; bunun kadar da kişinin evlenmeden önce kendini bilmiş olması ve eksileriyle ortaya koyabilmiş olması da önemli.
Anne-babanın, aile büyüklerinin devrede olduğu, asırlardır devam eden görücü yöntemi hakkındaki düşünceleriniz neler?
Görücü usûlü evlilik ve modern evlilik, kişinin tercihine göre değişen bir şey. Yani modern, eşitlikçi evlilik tercih eden kişiye görücü usûlü evliliği yaptırım hâlinde sunarsanız o evlilik boşanmayla sonuçlanır. Ya da tam tersi. Çağımız öyle bir çağ ki, geleneksel evliliklerden uzaklaşma meyli var. O yüzden bu dönemde kişiler, anne babanın geleneksel evliliğini görüyor; ama modern bir evlilik yaşamak istiyor. Ve önünde bir örnek olmadığı için bunu kendi evliliğine nasıl adapte edeceğini bilemiyor. Anne babasının evliliği tatmin etmiyor; içinde arkadaşlık, aşk gibi yoğun duyguların olduğu bir ilişki istiyor. Mesela, erkek eşini severek kendi seçiyor; fakat annesi gibi olmasını istiyor. Bu durumda kadın çatışma yaşıyor. Ya da kadın eşinden babası gibi olmasını istiyor. Evlilikler bu dönemde bir nevi ergenlik dönemine girmiş durumda. Ve neyi nasıl yapacağını bilemediği için boşanmaların da çok fazla arttığı bir dönemdeyiz. Çünkü çağımız bireyselliği pompalıyor. Kişiler kendi kararlarını kendileri vermek istiyorlar. Birilerinin yönlendirmesiyle hayatlarını yaşamak istemiyorlar. Daha bireysel bir toplum olmaya başladık. Daha bağımsız, kendi ayakları üzerinde duran kişiler olmak istiyorlar. Artık kadın kendi haklarını biliyor. Ataerkil bir ilişkiyi taşımak istemiyor. Erkek önünde olsun; fakat kendisi bağımsız, kendi ayakları üzerinde dursun, istiyor. Karmaşıklığın olduğu bir dönem. Bu durumda, “şunu yapın, ille de bu tarz iyidir” diyebilecek bir durum yok. Herkes kendi kişilik yapısına göre bir tercihte bulunur. Mühim olan evliliğin geleneksel yolla mı yoksa modern yolla mı kurulduğu değil, mühim olan bireyin kendi anne babasından, ebeveyninden ayrışmış, kendini tanımış, evlilik olgunluğuna ulaşmış bir şekilde evlilik kurması. Yöntemi çok önemli değil, mühim olan kendinin hazır olması.
Bu hazır oluşu biraz daha açabilir misiniz? Hazır olmayı gösteren durumlar neler?
Evliliğin sağlıklı olabilmesi, güven, güzel ilişki oluşturulabilmesi için en önemli şart adanmışlık duygusu. Bireysel, benmerkezci yapısı olan kişiler, “ben istediğimi alamazsam bu evliliği bitirip başka bir evlilikle istediğimi alabilirim” algısında oldukları zaman o ilişki zaten bitmeye mahkûm oluyor. Bir taraf kurtarmaya çalışsa bile o ilişki rayına oturmuyor, tatminsiz oluyor. İki tarafın da bu çabada olması lazım, özellikle erkeğin. Toplum bunu kadına yüklüyor. “Yuvayı dişi kuş yapar” atasözünü ben tamamen olumsuz görüyorum. Çünkü evliliğin sağlıklı olabilmesi için kişilerin olgunluğu çok önemli; özellikle erkeğin evlilik olgunluğunda olması mutluluk konusunda çok belirleyici. Çünkü evliliğe sahip çıkan, ayakta tutan, ailenin direği erkektir. Erkeğin bireyselleşmiş, kendi ayakları üzerinde duran, kendi kararlarını verebilen bir yapıya sahip olması önemli. Çiftlerden biri adanmışlık duygusuna sahip değilse, diğer taraf çok çaba da göstermiş olsa o evlilik çatırdamaya başlayacaktır. Ya sorunlu bir şekilde devam edecektir; bir tarafın gönüllü, diğer tarafın gönülsüzlüğüyle ya da boşanmaya gidecektir. Bireysel, modern bir evlilik biçimiyle de başlasa evlilik, kendine “ben iyi günde de kötü günde de eşimin yanında olacağım” sözünü veren bir insan, bu niyette ve vaatte olduktan sonra adanmışlık duygusuyla evliliğini hem modern, hem bağımsız, hem bireysel, hem de geleneksel değerlerle birlikte götürebilir.
Evliliğin içerisinde benmerkezci biri varsa, kendini büyütüyor eşini küçültüyorsa, dengede gitmeyen ilişki varsa, kendini evliliğin merkezine alan biri varsa o ilişki sağlıklı şekilde devam etmiyor zaten. Bize gelen danışanların çoğu bu şekilde. Biri gitmeye yani kendini büyütmeye doğru, diğeri kalmaya ve evliliğin yükünü yüklenmeye doğruysa o evliliğin sistemi bozulmuş oluyor. Evliliğin sistemini düzeltmeye çalışıyoruz. Geleneksel de olsa, modern de olsa kişinin kendi kişilik yapısından ya da geçmiş travmalarıyla ilgili, anne babasında iyi bir evlilik görememesiyle ya da kendi evliliğine getirdiği problemlerden dolayı bozulan sistemi düzene oturtmaya çalışıyoruz.
Bu noktada evliliği düşünen gençlere ve anne babalarına neler tavsiye edersiniz?
Ben hep şunu görüyorum: “Ben evlilik olgunluğunda mıyım?” sorusunun cevabını verememiş kişiler bize geliyor. Otuz belki kırk yaşına gelmiş; ama hâlâ çözülmemiş çocukluk meseleleri olan, kendisiyle anne babası arasında kalmış kişiler, evlendiğinde de kendisiyle eşi arasında kalabiliyorlar. Ne istediğini, neye ihtiyacının olduğunu bilmek, eş adayını tanımaya çalışmak, kendisini samimi bir şekilde olumlu-olumsuz yönleriyle ortaya koymak, eş adayının olumlu-olumsuz yönlerini görüp bu şekilde ilişkiye başlamak ve evlenmeden önce gözü dört açıp, evlendikten sonra birini kapatmak önemli. Artık evlenmek bu çağda zor. İnsanlar daha bireyselleştikleri için, daha kişiyi tatmin edecek –flört, eğlenme, arkadaş, sosyal ortamlar, aile, eğitim, iş vs- çok fazla faktör olduğu için kişiler evliliği erteleyebiliyor veya eskiye göre daha fazla naz yapabiliyorlar. Kişilerin kendini tanıması, eşini tanımaya çalışması, ihtiyaçlarını ortaya koyup, “bu kişi benim ihtiyaçlarımı karşılayacak kişi mi?” ve “ben bu kişinin ihtiyaçlarını karşılayacak kişi miyim?” sorularının cevabını verebilmiş olması önemli. Tabiî ki çevredeki güvendiğiniz kişilerle de istişare etmek çok önemli.
Evlenmeden önce ipuçları yaşarsınız, o ilişkinin nasıl olacağıyla ilgili. Duygular size ipucu verir. Çok güçlü aşkınız da olsa eğer bir taraftan kötü duygular alıyorsanız, mutlaka danışmanlık almanızı öneririm. Duygularınızın sesine kulak vermezseniz, evlendiğiniz zaman o duygularınız davranışa ve söze dönüşmeye başlar, ilişkinize yansır. Duygularınız; “yolunda gitmeyen bir şeyler var” ya da size “bir şeyler yolunda gidiyor” mesajı verir. Duygularınızı iyi dinlerseniz size çok ipucu verecektir. Duygular bilinç dışıdır. Bilinç dışını bilince ya terapist çıkarır ya da evliliğin kendisi çıkarır. Eğer evlenmeye ya da evleneceğiniz kimseye dair kaygılarınız varsa ve bunları evlenme öncesi süreçte atlatamıyorsanız mutlaka danışmanlık alın. Bu dönemde kişiler danışmanlık almazlar, kriz içerisine düştükleri zaman alırlar. Çünkü ayaklar yerden kesilir, kişi heyecanlıdır, mutludur, aradığı insanı bulduğunu düşünür. Duygular bilinç dışıdır, bilinç dışını bilirseniz, kendinizi bilmiş olursunuz.
“Evlenmeden önce gözünü dört aç, evlendikten sonra birini kapat” dediniz. Açabilir misiniz?
Çünkü mutlaka evlilik içerisinde sorunlar olacaktır, kusursuz insan yok. Kendi kusurlarınızı, yapamadığınız şeyleri göreceksiniz. Karşı taraf da görecek. Ya da iki taraf da gerçekten iyi insandır. bakıyoruz, görüyoruz; dışardan gerçekten iyi bir insan, iyi bir baba, iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir iş kadını, iş adamı; ama evin içerisinde iki taraf iyi değil, kötü tarafları ortaya çıkıyor. Burada doyurulmamış çocukluk ihtiyaçları, tatmin etmeyen bir şeyler vardır. Ve eksiklikleri vardır her insanın doğal olarak. “Eşimin eksiklikleri vardır, benim de eksikliklerim var. Bu, insan olmanın gerektirdiği bir şey. Eksiklikleri kabulleneceğim, hoş göreceğim ve eşimin ihtiyacını karşılama niyetinde olacağım” kararlılığında olursanız o ilişki dönüşmeye başlar. ‘Niyet, kararlılık, adanmışlık ve hislere kulak vermek’ evlilik öncesinde önemli olan, dikkat edilmesi gereken şeyler…
Sedanur Coşkun / Bizim Aile Nisan 2017
Benzer konuda makaleler:
- Her erkek eşinin kahramanı olmak ister
- İlk çocuk olmak zordur
- Erken nikâhın mahzurları
- Evliliğin temeli
- Mukaddes bir yolculuktur evlilik
- İslam eşler arasında adaleti emreder
- Evlilikler nereye gidiyor?
- Gönül nikâhtan sonra devreye girmeli
- Rakip değil, ekip olmak
- Aile, millî birliğimizin teminatı
İlk yorum yapan olun