Evrensel hukukta torba kanunun yeri yok

Üç gün önce Evrensel Hukuk Forumu tarafından düzenlenen “Türkiye evrensel hukukun neresinde?” konulu çalıştaya katıldık. Yargıtay Onursal Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk ve Prof. Dr. Niyazi Öktem gibi konuşmacılar, bu noktada karşı karşıya olduğumuz en önemli problemlerden birinin, toplumda bir demokrasi ve hukuk bilincinin oluşturulamamış olması olduğunu vurguladılar.

Öktem ve Taha Akyol, “Hakimiyet Allah’ındır” sloganında ifadesini bulan anlayışa atıfla, bu hususta bazı değerlendirmeler yaptılar.

Biz de Bediüzzaman’ın hem hakimiyet tartışmasına, hem de toplumdaki demokrasi ve hukuk bilincinin eksikliği konusuna ışık tutan çarpıcı beyanlarından bazı örnekler aktardık:

“Meşrutiyet hakimiyet-i millettir. Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzım. Mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz” ve “Bir millet cehaletle hukukunu bilmezse ehl-i hamiyeti de müstebit eder.”

Ardından, toplumumuzda evrensel hukuk kriterlerinin taşıdığı önemin, Türkiye AB adayı olup üyelik sürecinde mesafe almaya başladıktan sonra fark edilir hale geldiğini, özellikle iç hukuktan kaynaklanan hak ihlali ve mağduriyetlerin epeyce bir kısmının AİHM yoluyla telâfisi imkânının doğduğu görülünce bu farkındalığın daha da artarak geliştiğini ifade ettik.

Bizzat yaşadığımız bir tecrübeyi, 28 Şubat generallerinden biri hakkındaki yazımızdan dolayı mahkûm edildiğimiz tazminat kararının AİHM’den döndüğünü anlatarak aktardık.

Son dönemde yoğun şekilde yaşadığımız hukuk ve demokrasi ihlallerinin, çoktandır AB ve demokratikleşme reformlarından vazgeçilmiş olmasının bir sonucu olduğunu vurguladık.

Ve sözü Meclis gündemindeki torba kanuna getirerek, ilgili ilgisiz pek çok konuya ilişkin düzenlemelerin, ne getirip ne götüreceği dahi anlaşılmadan torbaya tıkıştırılmasındaki garabete işaret ederek, bunun gerek hukukun temel esasları, gerekse kanun yapma tekniği açısından sorgulanması gerektiğini ifade ettik.

Sonra da torbadaki maddelerden biriyle, topluma mal olmuş fikir ve sanat eserlerinin, özellikle ve öncelikle de Risale-i Nur’un devletleştirilmek istendiğini, bunun son derece ciddî sorunlara yol açacağını söyledik. Kanun gündeme getirilmeden önce başlatılan keyfî bandrol uygulaması ile dört aydır risale basılamadığını da ifade ederek, olayın diğer boyutunu aktardık.

Toplantıya katılan baro başkanları ve avukatlar başta olmak üzere diğer bazı konuşmacılar, “hilkat garibesi” olarak niteledikleri aynı torba kanunda, başka alanlarda da hukukun sağlıklı işleyişine engel olup vahim hak ihlallerine yol açabilecek düzenlemeler bulunduğunu anlattılar.

Peki, torba hukukuyla nereye gidiyoruz?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*