Evvela kendimize faydası olacak

Bizler iman, hayat ve şeriat konularında kendimizi dünyevî hiçbir gaye, maksad ve menfaat peşinde koşmadan şartlandırır, yetiştirir ve malûmat sahibi edersek; Kur’ân ve Risale-i Nur hadimliğine hazır kılmışız demektir.

Risale-i Nurları çok fazla okuyarak, mütalâa ederek bu hizmet yolunda olduğumuzu evvela kendimize ispat etmeliyiz, ifrat derecesinde bir irtibatla da Nur hizmetlerine gönül koymuş şakirtlerle, Kur’ân hadimleriyle münasebetlerimizi devam ettirmeliyiz.

Dostlarla bir olmak, Hizmet-i Kur’âniye ve imaniye yolunda bizler için en birinci kuvvet ve istinat menbaımız, kaynağımız olmalıdır. Dostlar meclisi, kuvvetli bir iman aktarımı, iletişimi ve depolanması için en güzel bir vesile-i mekân olmalıdır.

Yemek ve içmek ihtiyacını hissedip bunların peşine sınırsız bir şekilde koşup, koşturduğumuz gibi iman, hayat ve şeriat konularında da daima açlığımızı, susuzluğumuzu hissedip sonsuz sınırsız bir şekilde koşmaya koşturmaya bakmalıyız.

Zamanın herzaman en hızlı hareket eden ve en hızlı uçarak kaybolup giden bir kuş olduğunu asla unutmamalıyız. Zamanı yakalamak değil, onu nurlandırmak, iman, hayat ve şeriat konularında kendimizi aydınlatmak ve meşgul etmek, böyle yaşamak ve yaşatmak bizim en birinci arzumuz olmalıdır.

İman hizmetinin en büyük engeli, bariyeri ümitsizliktir. Ümitsizlik şevki, isteği kırmakla kalmaz; çalışmayı, imanî, itikadî meşguliyeti de keser atar. İmanın vereceği ümit kuvveti ise imanî eserleri kati bir cehd ve azimle kazanılır.

Bizler en küçük dünyevî arzumuz, isteğimiz, gayemiz, hayalimiz karşısında dünyaya dört elle sarıldığımız gibi, ahiret hayatı noktasında da böyle yapabilmeliyiz. Ahirette bizi kazançlı kılacak, istek, arzu ve hayallerin gayeleri peşinden de ciddî bir şekilde Kur’âna, imana, İslâma sarılabilmeliyiz.

Acizliğimizi, fakirliğimizi, noksanlığımızı, garipliğimizi, zayıflığımızı bilerek, bu şuur ve izanda kalarak iman, hayat ve şeriat konularına alâkamızı, merakımızı ve okumalarımızı ne kadar çok yoğunlaştırabilirsek, o kadar çok bu konularda başarılı oluruz. Muvaffakiyetin hem fiilî, hem de kavlî amellerle birlikte çalınan kapıdan sonra Rabbimizin ihsan ve keremiyle gelebileceğini bir tekvini kanun olarak unutmamalıyız.

Azim, sebat ve ümitle çalışmak Kur’ân ve bu zamanda O’nun en büyük, muteber imanî tefsiri Risale-i Nurlar paralelinde iman, hayat ve şeriat konularında bizlerin en büyük şiarı, özelliği olmalıdır. Unutmayalım ki, kendisine bir faydası olmayanın başkalarına hiçbir faidesi olmaz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*