Ezanı duyan ve duymayan kulaklar

Ezan, Müslümanları namaza davet eden ve günde 5 kez minarelerden duyulan lahuti ses.

Bazen ezansız muhitlerde geçici olarak bulunduk fakat Yahya Kemal’in bahsettiği “Ezansız semtlerde” doğmadık Allah’a şükür.

Şu anda yaşadığım yerin hemen yakınında bir camimiz var. Mümkün oldukça namazlarımızı orada kılıyoruz.

Camimizin bitişiğinde çay ocağı vardır. İnsanlar/müslümanlar vaktin ezanını orada bekleyerek sohbet ederler veya namazdan çıktıktan sonra birer çay içip sohbetler yaparlar.

Dikkatimi çeken bir olay-davranıştan bahsetmek istiyorum.

Çay ocağının bahçesinde 100 yaşını aşkın bir çınar ağacı vardır. Bunun gölgesinde oturup bazı ufak tefek ticaret yapan(tespih satan, bitki ilaçları satan, saat tamiri yapan vs) insanlar var. Sayıları 10–20 arasında değişen bu insanların kulakları yüksek frekansla okunan ezanları duymuyor. Bunlara ben ‘Ezana duyarsız kulak sahipleri’ diyorum ve şaşıyorum. Yaşları 25-60 arası değişen bu insanlar müslüman bir ülkenin, müslüman bir şehrinin, günde 5 vakit okunan ezanı duymamaları beni şaşırtıyor. Acaba sağırlar mı, diye şüpheye düşüyorum? Fakat bakıyorum, dünyevi işleri konuşurken pekâlâ duyuyorlar.

Ne yapılabilir diye düşündüğümde, günlük Yeni Asya gazetesini oraya bırakmaya başladık. Belki okuyup bir şeylerden örnek alıp kulakları ezanları duymaya başlar diye. İnşallah Allah’ın inayeti ile bu insanlar da ezanlara kulak verip namaza önem verirler duasını ediyoruz.  

Şimdi başka bir olaydan bahsedeceğim.

Eylül ayının sıcak bir Pazar günü yakınlarımızla gittiğimiz bir belde camisinde, öğle namazı öncesi cami kapısından girmeden etrafa baktığımda, bu caminin de etrafında sandalyelerde, banklarda oturan insanlar gördüm. Yine içim sızladı acaba burada da aynı olayı yaşayacak mıydım?

Bu cami etrafında oturan farklı bir kişi dikkatimi çekti. Bu kişi bir bankta tek başına oturan 3,5 -4 yaşlarında, uzun siyah saçları, siyah gözleri ile bir kız çocuğumuzdu. Elinde küçük bir poşet tutuyordu. Herhalde babası camiye girdi onu bekliyor diye aklımdan geçirdim.

Tam o anda ezan okunmaya başladı. Büyük bir ciddiyetle ayağa kalktı. Poşeti elinde olarak caminin kapısına doğru yürümeye başladı. Baktım yanına diğer taraftan 30 yaşlarında biri geldi. Herhalde babasıydı. ‘bir dakika bekle, ayakkabılarını çıkarayım’ dedi, küçük kıza. Neyse, ayakkabılarını çıkardılar, camiye yine büyük bir ciddiyetle girdiler. Cami içinde sol tarafa geçtiler. Küçük kız, poşeti açtı bir başörtüsü çıkardı, ancak babasının yardımıyla başını örttü ve namazı kılarak çıkıp gittiler.

Ben de şehirdeki bizim semt camimizin bahçesindeki ezana duyarsız kulaklıları ve bir de bu küçük ama ezana duyarlı kulaklı kızı düşündüm ve birinci örmektekiler için üzülürken ikinci örneğimizdeki küçük kız ve diğer küçük veya büyük sayıları gittikçe artan, ezana duyarlı kulaklı olanların varlığına sevindim.

Bu vesile ile minarelerimizden ezanların ebediyen susmaması için dualarımızı eksik etmeyelim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*