Farklı Fay Hatları ve Düşündürdükleri

Değerli dostlarımız, Ana vatan Türkiye’den hepinize yeniden merhaba. Gönül ve kucak dolusu selam muhabbet, saygı ve dualar hepinize. Hepinizin tekrar mübarek Ramazan Ayınızı tebrik ediyorum. Yaklaşmakta olan Kadir gecenizi ve bayramınızı da şimdiden tebrik ediyor dualarınızı bekliyorum efendim.

Mübarek Ramazan ayı hem ülkemizde, hem İslâm aleminde hem de bütün dünyada farklılığını ve ağırlığını her yönüyle hissettiriyor. Dünyadaki kazuratların bir çoğu bu ay hürmetine temizleniyor elhamdülillah. Kötülükler azalıyor. Rahmet ve bereket artıyor. Apayrı ve mükemmel bir iklim bütün coğrafyaları ve gönülleri sarıyor. Hıristiyan’ı, Yahudi’si, ateisti, putperesti, Budist’i; kim olursa olsun, Kur’an ayı olan Ramazanın manevî atmosferinden bir şeklide ya bilgi sahibi oluyor ya da istifade ediyor. Ne mutlu o­nlara.

Dine hürmetkâr ve inançlı kesim, dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, İslâmî bir hava, Kur’anî bir disiplin ve prensip ile bir bütün içinde, toplumun en küçük temel değeri ve birimi olan ailesinde, günlük hayatını “Ramazan” endeksli düzenlemenin gayreti ve mutluluğu çabasındadır. İftarı, sahuru, daveti, Kur’an okuması, örtünmesi, namazlarına daha dikkat etmesi, dinimizce günah sayılacak en küçük fiil ve hareketlerden uzak durur. Kendisini kötülüklerden alı koymaya âzamî gayret eder. Kısacası emir dairesinde hareket ederek Cenab-ı Hakkın ve peygamberimiz (ASM) men ettiği, kerih gördüğü hoş olmayan fillerden de uzak kalarak manevî bir atmosfere girer. Güzellikleri yaşamak, kötülüklerden de uzak durmak gibi farklı bir ruh haletini bir aylık da olsa yaşamaya çalışır.

Bu konunun uzağında olanlar ise: Bir kısmı cahilliğinden ve bilmemesinden gelen bir boşlukla, bir kısmı da inat ve küfründen gelen bir tiryakilikle, -her ne kadar vicdanlarında derin bir sıkıntı ve karamsarlık varsa da- rutin yaşantılarına devam ederler. Genel durum beş aşağı, beş yukarı böyledir. Bu, yılların verdiği tecrübe ve birikimimizle acizane bizim bir tespitimizdir. Buradaki amacımız da tabi ki bir ayırım yapmak, birilerini kötülemek filan değildir sadece olayı ortaya koymak ve bir durum tespiti yapmaktır. Bu durumda olanlara da, devamlı dua ediyor ve Allah’tan hidayet temenni ediyoruz. En kısa zamanda İslâm’ın nuruyla şereflenmelerini arzu ettiğimizi de özellikle belirtmek istiyoruz… Bediüzzaman hazretlerinin: “Zaman gösterdi ki: Cennet ucuz değil. Cehennem dahi lüzumsuz değil”. Hakikatini, önemine binaen bu makamda hiç yorumsuz bir defa daha hatırlatmak istiyoruz.

Bu mübarek günlerin rahmet ve bereketinden istifade edenlerin sayısının artması için bu vesile ile bir defa daha dua ediyoruz. Nasibi olmayanlara da, Allah’tan hidayet temennisinde bulunuyoruz. Geçmişte olduğu gibi bu Ramazan Ayında da deprem ve felâketlerin devam etmesi akla bazı soruları da beraber getirdiği için gündemde olan bu konuya birazcık değinelim istedik. Kardeş ülke Pakistan’da ve Türkiye’de de İzmir’de bu mübarek ayda meydana gelen deprem hadisesi dünyanın ve Türkiye’nin gündemine oturdu. Biz de buradan bazı dersler almamız lazımdır gerekçesiyle bu yazımızda konumuzu bu sahaya ayırma gereği duyduk.

Genelde manzaraya baktığımız zaman herkesin kendi bir yaşantısı ve felsefesi olduğunu görüyoruz. Yazımızın ana teması musibet ve belâlar: Özellikle de “deprem” olduğu için, bu konuyla bağlantılı olan ve konu gündeme geldiğinde en fazla kullanılan terim de “fay hattı” ibaresi olduğundan konuyla ilgili bir bağlantı kurma gereğini duyduk. Normal gidişe baktığımız zaman da: herkesin kendi “fay hattında” hareket ettiğini ve hayatiyetini sürdürme çabasında olduğunu müşahede edip görüyoruz.

Bu tür “fay hatları” aslında Hz. Adem (AS) ın oğulları Habil Ve Kabil’den beri var ve devam ediyor. Kıyamete kadar da devam edecek. Esas konu, “manevî fay hatlarıdır” diye düşünüyorum. Çünkü aynı olayı, aynı zaman ve zeminde bizzat yaşayan insanlar tamamen birbirine ters yorumlar yapabiliyor ve taban tabana zıt farklı görüşlerde bulunabiliyorlar. Konu gelip “inanç ve inançsızlıkta” tıkanıp kalıyor. “Maddi fay hatları”, deprem denilen o müthiş hadise ile, kaderin bilemediğimiz hikmeti gereği içte ve dışta çok büyük sarsıntılar meydana getiriyor. Bu ay içersinde bu müthiş deprem hadisesini iki defa daha yaşadık. İlki, dışardan geldi. Şiddetli deprem, kardeş Pakistan’ı perişan etti. Dünya bu şokla derinden sarsıldı.

İçerdeki ise; İzmir’de meydana gelen depremdi. O da, başta İzmir olmak üzere çevre iller ve bütün Türkiye’yi derinden sarstı. Can ve mal kaybı olmaması, milletçe en büyük tesellimizdi. Bu iki olaya bakış ve yorumlamalarda da görüldü ki: beyin ve hafızalarda iki farklı “fay hattı” var: Maddeci “fay hattı”; işin magazin ve haber boyutuna bakarak konuyu ve olayı, medyatik halde değerlendirmeye tabi tuttu. Yine sadece ve sadece zahirde ve görünüşteki detaylarla uğraştı. İşin hikmet ve kaderle olan alakasına hiç mi hiç değinmedi. Neden, niçin, kim tarafından bu ikazların geldiğiyle hiç mi hiç ilgilenmedi! Varsa yoksa: Ne kadar artçı sarsıntı olduğu, daha da olacağı. Bir defa daha bu çevrede büyük çapta deprem olur mu olmaz mı? Geceleyin evlere girelim mi girmeyelim mi? Okullar ve resmi daireler tatil edilmeli mi, edilmemeli mi? … vb. gibi belki de kimseye hiç faydası olmayan bir çok teferruatta boğuldu. Olayı sokak gösterisi şekline getirerek basit ve yüzeysel şekilde kendi felsefesine göre değerlendirme gayreti içersine girdi. Her zaman yaptığı gibi. Bu birinci fay hattı.

Özellikle bizdeki ikinci fay hattı ise: Hiçbir ülkede olmayan ve bilhassa bizim memlekette: Resmi kurumlarla, yani devletle, millet arasındaki mevcut “fay hattıdır”. Birbirine fazla yaklaşmadan bunca senelerdir gidiyor bakalım şimdilik. Bunun da kırılmadan düzelmesi en büyük dileğimizdir. Son yıllarda, başta, dünyayı kana bulayan sabıkalı ABD başkanı George W. Bush olmak üzere batılı devlet başkanı, bakanlar, Mübarek Ramazan Ayında, gelenek haline getirdiler: Müslümanları hem iftar sofralarına davet ediyor ve dini inanışlarına saygı gösteriyorlar. Hem de o­nların davetlerine katılıp her yönde o­nlarla kaynaşıyor, fikir alış verişinde bulunuyor, gönüllerini alıp demokratlıkla, saygılı ve hoşgörülü davranıyorlar.

Gel gör ki: %99´u Müslüman olan Türkiye Cumhuriyetinin mevcut sayın cumhurbaşkanı, cumhurun temsilcisi, adeta köşkü inançlı kesime kapatıyor. Diğer resmi kuruluşların tavrı da “meteorolojik” tahminler gibi “hava raporlarına” bağlı. Duruma göre hareket ediliyor. Başta Cumhurbaşkanlığı köşkü olmak üzere de bu tür davetlere bütün resmi ve çok önemli kuruluşlar ve o­nların en üst seviyedeki amir ve memurları iştirak etse iyi olmaz mı diye düşünüyoruz?

Üçüncü “fay hattı” ise; Ramazan ayında, son yıllarda dejenere olma eğilimi gösteren; “Ramazan çadırı eğlencesi” ciddiyetsizliği ile ilgilidir. “Ramazan Ayı Kudsiyetine” gölge düşürecek faaliyetlerden, bilhassa iktidar mensubu belediye başkanlarının uzak durmasını ve işin ciddiyetine uygun hareket edilmesini temenni ederiz. “Seçmenler” ile “seçilenler” yetkililer arasında derin “fay hatları” meydana gelmesin. Dolaysıyla, inanç bütünlüğü ve inanca saygı arasında da “fay hattı” meydana gelmemesi en büyük dileğimizdir. Ramazanın kudsî havasının magazinleştirilmesi, arzîleştirilmesi de manevî mesuliyeti olan büyük bir vebaldir. Bu ay ibadet ve taat ayıdır. Eğlence ve mizah ayı değil. İşi saptırmadan özüne uygun hareket etmek ve o­na göre programlar yapmak bu konuda en yetkili olanların ve milletine, tarihine, maneviyatına karşı saygısı ve sevgisi olanlarıdır. Bu konuda işi fazla sulandırmamak gerek.

Elbette toplumda daha çok ve derin birbirine tam zıt ve ters “fay hatları” var. Ama hepsini sayıp dökmeye zamanımız da zeminimiz de müsait değil. Allah başta kendi nefsimiz olmak üzere münasip gördüğü bütün insanlara akıl, şuur, basiret, iman, ihlas ve idrak ihsan etsin. (Amin.) Ama, gelen bu tür musibet ve belâların hakiki sebebini; gerçek manada “insan” olma vasfı taşıyan “insanın”, araştırma ve ibret alma gereğini duyanların sayılarının gün geçtikçe arttığını düşünüyorum. İşin manevî boyutuna bakma gereği duymayı bir çok kafa ve zihin artık görmezlikten gelemiyor. Bu olaylardan dersler çıkarıyorlar. Önemli olan da bu.

Nedeni ise; dünyanın son bir senede yaşadığı, Güney doğu Asya’daki tsunami musibeti. ABD başata olmak üzere Amerika kıtasında yaşanan kasırga belaları, dünyanın çeşitli mekanlarındaki sel baskınları ve diğer hadiseler elbette başı boş değiller. Bu tür hadiselerin, bir irade sahibinin iradesiyle meydana geldiğini, kâinatı ve insanları yaratan gücün ve o­nların hakiki malikinin kudret ve iradesiyle olduğu gerçeğini artık bir çok insan düşünmeye başladı. Tesadüfe yer olmadığını aklı selim sahibi bir çok insan idrak etmeye başladı.

Dünyada, Maneviyatın hissedilen bir ağırlığı ve yükselen bir değeri olduğu kesin. Bundan dolayı da, “Ramazan Ayı” gibi böyle mübarek bir zamanın ve rahmetin taştığı günlerin insanların akıl, kalp ve ruhlarında meydana getirdiği müspet dalgalanma aşk ve heyecan insanların düşünme, idrak, basiret, ve ferasetlerini de mutlaka etkiliyor. Bunun neticesinde de, gelen bu tür musibet ve belaların gerçek sebebini kâinatın halikı ve sahibi olan Allah’tan ayrı düşünmemem noktasına mecburen geliyor. Bu türde olan ve kimyası bozulmamış mantıklı hemcinslerimizin sayılarının da gün geçtikçe arttığını düşünüyorum.

İlim, teknoloji ve haberleşmenin çok çok gelişmesinin verdiği imkân ve fırsattan dolayı, kültürler arası münasebetin had safhaya çıkması. Bundan dolayı da fert ve toplumun kültür seviyelerinin gelişmesi neticesinde, bu tür hadiselerin sebep ve hikmetini en iyi bir şekilde öğrenmek için insanlık çoktan bir arayışa da girmiştir. Allah’a şükür bizlerin elimizde çok değerli bir Risale-i Nur Külliyatı var. Asrın manevî doktoru, Bediüzzaman Said Nursî hazretlerinin Sözler kitabının o­ndördüncü Söz bölümünün zeyli (eki) kısmında (Sözler Sh. 159-161 Yeni Asya Neş.) bu tür olayların nedeni, sebebi, neticesi, hikmeti gayet güzel bir şekilde ikna edici bir tarzda izah edilmiş ve yorumlanmıştır. Bu olaylar münasebetiyle, İlgilenenlere adı geçen bölümleri okumaları önemle tavsiye ediyoruz. Orada görülecektir ki kafamızdaki bir çok soru en mukni bir şeklide çözülmüş.

Bu münasebetle, tekrar siz değerli dostlarımıza hayırlı ve manevî semeresi bol bir ay dilerken; Başta Pakistan halkı olmak üzere, İzmirlilere, ve bütün ülkemdeki insanlara baş sağlığı ve sabırlar diliyorum. Hepinizin, dostlarınızla, akraba ve ahbaplarınızla, ağız tadıyla nice iftarlar, sahurlar, bayramlar ve manevi atmosferleri yaşamanızı Diliyorum. “Fay Hatları”, giderilmiş, manevî musibet ve belalardan uzak günler diliyorum efendim.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*