Felâkete alıştıra alıştıra

Güzel yazılara hasret kaldım… Güneşli havalara ve sıcacık baharlara hasret kaldığımız gibi… Dessas diplomatların pis nefesleri ile menfaatle iş gören siyasetçilerin kurdukları tezgâhtan kan kokuları gelmeye başlayınca, dünyayı ufûnetli bir hava sardı. Meydan; âdî ve denî oyun yazarlarıyla, iğrenç oyunlara kaldı. Dünyanın altı ciheti hesaplanarak, yerküremiz hakkında verilen idam fermanını sahnelemek isteyenlere dünya kamuoyu karşı çıkınca işler azıcık zorlayıverdi.

Bu defa manyetik ekranlar zehir saçmaya ve kartel gazetelerinin sayfaları kan kokmaya başladılar. Dört Yahudiye bedel dört bin Filistinli, beş Amerikalıya karşılık beş yüz bin Iraklı… Tıpkı Hindulaş Dağlarındaki katliamda olduğu gibi… Selanikli Hanedanının kontrolündeki sayfaları, sevgililerinden ayrılıp ölüm kusan makinaların başına geçecek askerlerin mahzun resimleri süslüyor. Bu vahşi senaryo karşısında ayaklanan dünyadan ve hergün hayata veda eden yüz binlerce çocuktan tek ne bir çizgi, ne de bir kare… Dünya belki ilk olarak sırtında taşıdığı bu vicdansız mahlûkları iğrenerek seyrediyor.

Sepetiseyrek Bush’u 11 Eylül’den bu yana rehin alan dinsiz tahribatçıların mahiyet ve maksatlarını azbuçuk anladığımız gibi, İslâm coğrafyasındaki dönme ve mason teşkilâtların (Bizdeki Selaniklilerin bazıları gibi) menfaat uğruna neler yapabileceklerini de idrak ettik.

Yalnız anlayamadığımız bir husus var:

İslâm âleminin önüne düşüp, mazlum yüz milyonlara ümit olduktan sonra, yavaş yavaş dünya ve İslâm kamuoyunu bu pis savaşa hazırlayan Müslüman yerlilerimizi anlayamadık. Milletin, vekâletini dindar ve doğru görünümlerinden dolayı teslim ettiği AKP iktidarını ve bu iktidarın dörtlü ortağını anlayamadık. Amerika’daki söyledikleriyle, Ankara’da söyledikleri, Yahudi asıllı Amerikalı politikacılara ifade ettikleriyle Güneysu’da halka anlattığı birbiriyle çelişen kafadarları anlayamadık. Ve İslâm âleminin kanının ve canının Washington’a pazarlık edilmesini anlayamadık. Hakikaten Amerika altı milyar dolar yerine otuz altı milyar dolar vererek Ortadoğuyu ve dolayısıyla ülkemizi tarûmar ederse bu baylar siyaseten başarılı mı olacaklar? Bir türlü anlayamadık. Söylemleri, CSIS’in sözcüsü gibi hareket eden emekli 28 Şubat paşamızın ifadeleriyle örtüşen AKP’li bakan ve idarecileri yalnızca ben değil, rey veren milyonlar da anlayamıyor.

Tribünlere oynamaya devam eden Erdoğan, selef kabulettiği Turgut Özal gibi gürlüyor. İşin başında ortak olup “Tarih yazacağız” ve “Evvelâ Türkiye!” sloganıyla seyircileri selâmlıyor. Tıpkı ülkeyi sömüren diktaperest bazılarının bazı sloganları arkasına sığınıp yağmaya devam ettikleri gibi.. Parti içindeki hiçbir akıllı da, ‘Başkanım, önce dünya’ demiyor. Tahrip olmuş bir dünyada Türkiye’den bahsetmek… Ne kadar mantıksız ve uçuk bir slogan… İşin başında masaya oturamazsa, tarih yazamayacakmış. Hangi tarihi… Kıyamet deneylerinin yapılacağı vahşi savaşlara kapı aralayarak, destek olarak tarih mi yazılır? İslâm âlemince ve insaniyetçe mukaddes sayılan mekânlara bomba yağdırıp elektronik bombalarla milyonları tahrip ederek tarih yazmaya kalkışanları tarih hiçbir zaman affetmemiş. Başta Ortadoğu olmak üzere Asya’nın birçok yerinde yeni harita girişimine giren bu vahşilerle aynı masaya oturup tarih yazmak… Garip bir şey…

Bediüzzaman, menfaat üzerine dönen siyasete canavar diyor. Şayet AKP’nin dörtlüsü, hasis ve geçici bir iktidar için Amerikan menfaatlerine evet demişlerse, mutlaka bu canavar onları yiyecek. Özal’ı yedikleri gibi… Korkarım ki, AKP’liler hem bu cinayette kullanılır, hem de savaş sonrasında Çevik Bir gibi paşaların başkanlığında kurulacak mahkemelerde sorgulanacaklar. Zira bir Demirel’e, bir Özal ve Erbakan’a tahammül edemeyen hanedan bu dörtlü kafadara hiç tahammül edemez. Ki bu defa arkası daha kuvvetli: Dinsiz, tahripkâr Avrupa Pentagonu esir alan komitelerle birlikte çalışan Hanedan karşısında, mânevî destekten mahrum saf Anadolu çocuklarının şansı yok gibi…

Kissenger, Wolfowitz, Perle ve Şaron’la aynı ekipte çalışmak ne kadar acı değil mi? Onların ikna edemedikleri İslâm kamuoyunu iknaya kalkışmak…

Kuzey’de, ölüm kusan makinalardan kaçacak masumları durdurmak üzere konuşlandıracak askerlerimizi Türk komutan idare edecekmiş. Ne büyük başarı be… Kıyametin sahneleneceği Bağdat’ı dinsizler rahatça bombalasınlar ve masumları boğazlasınlar diye, bize de Kuzey Irak’ta bir vazife vereceklermiş. Pentagonun Türkiye sözcüsü ‘Musul ve Kerkük ütopyasına kapılmayınız,’ diyor. Bundan böyle senelerden beri İsrail’le birlikte çalışan Barzani ve Talabani’nin kukla devletlerine hangi yiğit mani olabilir ki… Mutabakat zabıtlarının mahiyetini sayın Erdoğan evvelâ meşhur Churcill’e bir sorsun… Bu dehşetli dinsiz komitelerle mutabakat zabtı imzalamak, merkebe ters bindirilmekten farklı bir şey değildir.

Türkiye bu savaşı durdurabilir. Pentagon’la kafaları çok uyuşan komutanlarımız varsınlar millet reyleriyle gelmiş AKP’siz savaşa girsinler. Mesuliyeti varsın Kemalistlerde kalsın. Biz AKP’li vekilleri; temiz, şaibesiz ve gereğinde sine-i millete dönebilecek kadar şeffaf biliriz. Tarumar olmuş bir din, ya da Amerika’nın veya askerlerin zoruyla savaşa destek vermiş bir AKP’den hayır gelmeyeceğini bilen millet, savaş sonrasında iktidara hemencecik tezkereyi vereceğinden, Kasımpaşalının bu maceraya dur demesi, evvela onu kurtaracaktır.

AKP’li iktidarın hâlâ şansı var. % 96’lık dahilî, yüz milyonlarca Avrupa’ya ait olmak üzere İslâm azmiyle birlikte milyarların desteğiyle AKP felâketi hem kendi hakkında, hem de dünya hakkında saadete çevirebilir. 11 Eylül’ü yapan zorbaların korkusu İslâm âlemi değil. Amerikan halkından korktukları için ellerini çabuk tutuyorlar. Ganimetten küçük bir payı halka göstererek kurtulacaklarını zannediyorlar. Bizim 12 Eylül zihniyetinin de tek ümidi Washingtonlu dinozorlar… Zira AB içindeki “İnsanlığın sesi” bizim yerlileri iyice ürküttü. Zavallı Amerikalı ve Londralı dinozorlar… İsrail’i mi, bizim Selâniklileri mi, Orta Asya’daki diktatörleri mi daha kimleri himaye edebileceksiniz? Uyanın insanlık, bir köye dönüşmüş dünya üzerinde bu fesat ve canavarlığa daha fazla müsaade etmez… Ve illa ki; ya tüm insanlığı şu hürriyet asrında hegomanyada tutarsınız veya —Allah korusun—dünya ile birlikte intihar edersiniz.

AKP’lilere küçük bir hatırlatma: Neticesi helâkiniz olacak bir savaşa el kaldırmaktansa, sine-i millet daha hayırlıdır. Tıpkı zalim olarak yaşamaktansa, mazlum olarak ölmek gibi…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*