“Fesad-ı ümmetim zamanında kim sünnetime sarılırsa…”

altBirinci Nükte

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:

“Men temesseke bi-sünnetî ınde fesâdi ümmetî felehû ecrü mieti şehîd.”

Yani, “Fesad-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse, yüz şehidin ecrini, sevabını kazanabilir.”

Evet, Sünnet-i Seniyyeye ittiba, mutlaka gayet kıymettardır. Husûsan bid’aların istilâsı zamanında Sünnet-i Seniyyeye ittiba etmek daha ziyade kıymettardır. Hususan fesad-ı ümmet zamanında Sünnet-i Seniyyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor. Doğrudan doğruya, sünnete ittiba etmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmı hatıra getiriyor. O ihtardan, o hatıra bir huzur-u İlâhî hatırasına inkılâb eder. Hatta en küçük bir muamelede, hatta yemek, içmek ve yatmak âdâbında Sünnet-i Seniyyeyi müraat ettiği dakikada, o adi muamele ve o fıtrî amel, sevaplı bir ibadet ve şer’î bir hareket oluyor. Çünkü, o adi hareketiyle Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma ittibaını düşünüyor ve Şeriatın bir edebi olduğunu tasavvur eder. Ve Şeriat sahibi o olduğu hatırına gelir. Ve ondan, Şâri-i Hakikî olan Cenâb-ı Hakk’a kalbi müteveccih olur. Bir nevi huzur ve ibadet kazanır.

İşte bu sırra binaen, Sünnet-i Seniyyeye ittibaı kendine âdet eden, âdâtını ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar ve sevaptar yapabilir.

Lem’alar, On Birinci Lem’a, s. 127

LÛ­GAT­ÇE:
âdât: Âdetler.
adi: Sıradan, basit.
ecir: Sevap, mükâfat.
fesad-ı ümmet: Ümmetin bozulması, ümmet içinde fitne ve karışıklıkların çıkması.
ittiba: Uyma, tâbi olma.
müraat: Uyma, riayet.
Şâri-i Hakikî: Hakikî Şeriat Sahibi, kanun koyucu olan Allah.
temessük: Sıkı tutma, sımsıkı sarılma, yapışma.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*