“Fethin sembolü” Ayasofya soruları (1)

Fethi’nin 553. yılında fetih ve “fethin sembolü” Ayasofya Camii, İslâm’ın hâkimiyetinin de nişânesi olduğu gibi, Türkiye’de inanç ve ibâdet hürriyetinin, dine hizmetin en bâriz barometresi…

Bizans İmparatoru Büyük Jüstinyanus zamanında 23 Şubat 532’de temeli atılan, on bin amele ve bin usta tarafından beş yılda inşa edilen Ayasofya, 915 sene 5 ay 5 gün kilise kalır.

Bediüzzaman’ın “gayet muzzam bir cami” ve “kahraman bir milletin ebedî bir medar-ı şerefi ve Kur’ân ve cihad hizmetinde dünyada bir pırlanta gibi pek büyük bir nişânı ve kılıçlarının pek büyük ve antika bir yâdigârı” olarak tavsif ettiği Ayasofya’nın camiye çevrileceğinin ilk müjdesini Peygamberimiz verir. 628 yılında Medine’de Beni Kureyza Yahudileri müşrik ordusu ile anlaşarak Müslümanlarla yaptıkları anlaşmayı bozup Kureyş müşrikleri ile bir şer cephesi oluştururlar. Sahabelerle istişâre eden Peygamberimiz, Selmân-ı Fârisînin teklifiyle müdafaa için Medine’nin etrafında savunma hazırlığı için hendek kazılmasına karar verir.
Ahzâb Sûresi’nde de bildirilen ve fevkalâde zor şartlarda ve sıkıntılarda süren Hendek Muhârebesinde kazı esnasında büyük bir kaya ortaya çıkar. Kayayı kaldıramayan sahabeler Peygamberimize haber verirler. Peygamberimiz Besmeleyle kazmayı kayaya vurunca taş üçe parçalanır ve üç kıvılcım çıkar. Her biri bir fethin habercisidir.  İlkinde Mısır’ın fethini, İkincisinde İran’ın fethini haber verir. Üçüncüsünde ise “Konstantiniyye (İstanbul) elbet bir gün fetholunacak, onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur” buyurarak Bizans’ın fethini müjdeler…

AYASOFYA’NIN EHEMMİYETİ…

Bunun üzerine Peygamberimizin bu hadisini duyan ve bilen, başta Medine’ye ilk gelişinde evinde misafir kaldığı, Bediüzzaman’ın “Mihmandâr-ı Nebevî” diye övdüğü “Ebu Eyyûbe’l Ensârî”nin 93 yaşında yaptığı ikinci büyük muhasara olmak üzere, birçok komutan bu müjdeye nâil olmak için seferler düzenler. İstanbul 12 kez muhasara altına alınır. Fetih ancak Bediüzzaman’ın “mânâsı hakikat” dediği ve “Türk milletinin senâ-i Peygamberîye mazhar olmasının bir numûnesi” olarak gösterdiği “fethi haber veren hadis”in işâretiyle Sultan Mehmed Fatih’e nasip olur. (Emirdağ Lâhikası, 283)
Esasen 1204 yılındaki Haçlı Seferi sırasında Haçlılarca yıkılan Ayasofya’yı Bizanslıların tâmir edememesi, Osmanlı mimarlarının “milyarlara değer o mukaddes binayı” destek duvarlarıyla tahkim etmeleri; ve ileride Müslümanların eline geçtiğinde hazır olması için minarelerin temellerini atmaları, Bizans’ın “Ayasofya liyâkati”ni selbettiğinin, Osmanlının şahsında Müslümanların bu mâbede sahip olacağının bir diğer alâmeti. Bediüzzaman’ın, “Sure-i Kevser, Futûhat-ı Muhammediyyeyi (a.s.m.) ihtar eder” cümlesiyle başlayan, Mekke, Kudüs ve Şam’ın fethiyle birlikte, “Elbette altıyüz seneye karib (yakın) mühim bir merkez-i Hilâfet-i İslâmiye ve menbaı neşr-i Kur’âniye (Kur’ân’ın neşir kaynağı) ve Kur’ân-ı Hâkimin muazzam ordusunun merkezi olarak, Kur’ân’ın bayrağını dörtyüz sene kadar kâinata karşı galibâne tutan İstanbul’un tarih-i fethini Kur’ân’da müjde verilir” tefsiri, Ayasofya’nın ehemmiyetini bildirir. (Rumûzât-ı Semâniye, 127)

“FETİH SÛRESİ’NİN SIRRININ MAZHARI”

Keza “İstanbul’un İslâm eline geçmesine namzed olarak yol açılmış muhasara ile Fâtihası okunmuş” ifâdesiyle, “Kevser Sûresi”nin sırrını “Sultan Orhan zamanında Süleyman (Şah) Paşa kumandasında ‘Erler’ tâbir edilen kırk kahramanın şehid olmasıyla, İstanbul hükûmet-i İslâmiye akdi altına girmiş ve fâtihası o tarihte okunmuştur. Süleyman Paşa hem muhasara etti. Hem Rumeli’ye geçti” diye tarihî tevâfuklarıyla tefsir eder. Âyetin “dünyevî bir kevser-i İslâmiye olan İstanbul’un fethine imâ ettiğini” yine “Fetih Sûresi’nin sırırının mazharı” olarak açıklar… (a.g.e, 128)
Bunun içindir ki, 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fetheden Fatih, 26 kiliseden Ayasofya ile birlikte sadece 6’sını cami yaptırır. Kıyamete kadar ayakta kalabilmesi için de birçok gelir vakfeder; ve Peygamber müjdesinin fetihle tahakkuku nişânesi olan Ayasofya’yı camiden çıkaracakları, cihânın en ağır lânetiyle lânetler…
Peki, bin sene Kur’âna hizmet eden ve tevhid bayrağını yeryüzünün dört yanında yücelten, İslâmiyet ordularının en kahramanı olan bu milletin vatanında camileri kapatıp şehirleri mâbedsiz hale getiren, Ayasofya’ya zincir vurup cami olmaktan çıkaran hangi diktadır?
Buna karşı Ayasofya’nın yeniden fâtihasını okumaya çalışıp ibâdete açmaya uğraşan ve kısmen de olsa açan hangi misyondur? Demokrasiyi katleden darbelerle yeniden “müze” haline getirilen “statüsü”nü hâlen devam ettiren hangi siyasî zihniyetlerdir?
Gerçeği, meydanlardaki tutarsız atışmalar, gerçekleri tersyüz eden nutuklar, Ayasofya’yı geçiştiren kuru “fetih yıldönümü demeçleri” değil, bu soruların cevabı ortaya koyacak…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*