Filistin dâvâsının kapanmayan cepheleri

Image
Filistin meselesi, farklı açılardan bakılınca, farklı cepheler sergiliyor. Tarihî, coğrafî, dinî, siyasî ve kaderî sebeplerin oluşturduğu bir ateş kazanında fokur fokur kaynayan iki esaslı cephe, hiç şüphesiz Filistin ile İsrail cepheleridir. Diğer iki esaslı cephe de, “hak” ile “kuvvet” cepheleridir. Filistin’in nokta-i istinadı “hak”tır, İsrail’in ise “kuvvet”tir.

Burada “hak” ile “kuvvet” cephelerindeki dengesizlik, dünyadaki dengesizliğin en canlı göstergesidir. Dünyada kuvvete dayananlar ilk bakışta galip, hakka dayananlar ise mağlûp görülmüyor mu? Ama buna rağmen kuvvete ve maddeye dayananların, hakka ve maneviyata dayananlardan ödleri kopmuyor mu?

Altmış yılı aşkın bir zamandır, gücün ve güçlü devletlerin desteğiyle, sinsi ve siyonist plânlarla Filistin topraklarında kurulan, daha doğrusu kurdurulan İsrail işgal devleti, haksız yere işgal ettiği toprakların gerçek sahiplerinin hâlâ hayatta olmaları karşısında diken üstünde duruyor. Bahane buldukça da saldırıyor. Hatta bir ara bahanesiz kalırsa, canı sıkılıyor, gizli ajanlarını devreye sokarak “bahane” imalâtına girişiyor. Hamas ise, İsrail’in Filistin topraklarından çıkacağı güne kadar mücadelenin devam edeceğini her fırsatta izhar ediyor..

Şimdi, detaylarına inmeden, siyasî, tarihî ve görünürdeki esas sebepleri irdelemeden, arka planları karıştırmadan, kaderin ve ilâhî takdirin hikmetlerine dil uzatmadan, sadece âleme yansıyan görüntüleriyle Filistin mücadelesinin daima açık tuttuğu sayısız cephelerden ilk akla gelenlerine şöyle bir bakalım:

Mazlumiyet cephesi: “Zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var” sözü burada adeta destanlaşmıştır. İsrail’in zulmüne maruz kalan bu son Gazze gazası, Filistinlinin mazlumiyet feryadı olarak bütün insanlığın kulak zarlarını patlatma noktasına gelmiştir.

Zulüm cephesi: Bu cephe İsrail’ın sırtında kalmıştır. Maddî gücü ve tekniği elinde tutarak ve kuvvetli yerlere dayandığını zannederek şiddete başvuranlar, hiçbir zaman umduklarını bulamayacaklar ve hedeflerine ulaşamayacaklardır. Zira yol yanlış ve bâtıl olursa, neticesi nasıl hak olabilir ki?

Hak ve adalet cephesi: Şehitlik mertebesine erişenlerin himmeti, gazilerin ve enkaz üstünde kalanların gayreti devam ediyor. Toprak, kan ve gözyaşıyla yoğrulan hamurun mayası da hak ve adalettir. Maddî âlemin ana unsurları olan toprak, ateş, hava ve su gibi; manevî âlemin unsurları olan hikmet, adalet, merhamet ve inayet hakikatleri daima devrededir. Allah katında zerre kadar hak zayi olmamıştır.

Merhamet cephesi: Dünya safahatı içinde bazen gafletle tüllenen ve küllenen bu cephe Gazze müdafaası ve direnişiyle tam uyanmış ve ayağa kalkmıştır. Gazze’nin imarı için 1 milyar dolar yardım yapan Suudi Kralı Abdullah’ın, “Filistinlinin bir damla kanı, dünyanın bütün parasından daha değerlidir” demesi, merhamet cephesinin devrede olduğuna güzel bir örnektir.

Direniş cephesi: Her türlü ambargo, baskı, zulüm ve vahşete rağmen Filistinlinin pes etmeyerek göğsünü siper etmesi, dünyadaki bütün mazlum milletlere en güzel ve mukaddes bir mesaj olmuştur.

İslâm Birliği cephesi: Filistin dâvâsı; İslâm ülkeleri arasındaki soğuk rüzgârların sıcak esintilere ve kucaklaşmaya dönüşmesine vesile olacağı ümidine ümit katıyor.

Batı cephesi: İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine imza atan, İnsan Hakları Mahkemesini bağrında barındıran, Uluslararası Adalet Divanına ev sahipliği yapan, Birleşmiş Milletler’e öncülük yapan Batı ve bilhassa Avrupa Birliği, yüklendiği misyonun hakkını vererek; dinî ve millî kimliğine bakmadan her mazlumun yanında, kimden gelirse gelsin her zulmün karşısında olmak durumunda olduğunu er veya geç hatırlayacaktır. “Gazze halkının sadece canını kurtarma hakkının değil, yaşama hakkının da olduğunu” söyleyen İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Batı cephesinin beklenen yönünü seslendiriyor. İsrail zalimlerinin savaş suçlusu olarak yargılanmalarını gerçekleştirmek de Batı cephesinin boynunda kalmıştır.

Gözyaşı ve dua cephesi: Dünyanın merhamet ve rahmet cephesinin semasından gözyaşı rahmet rahmet akmaya devam ediyor. Musibetler de devam ediyor. Öyleyse dua ve yakarış da daimî devamdadır.

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*