Gıybet ve İftiranın Dinî Boyutu
Bir kimsenin bulunmadığı yerde; gerek onun şahsıyla gerek yakınlarıyla ilgili maddi, bedeni, dünyevi veya manevi, ruhi, ahlâki ve dini kusurlarından söz edilmesi; kusurlarının anlatılması gıybet (dedikodu) olarak tanımlanır. Hatta orada bile olsa, bir kimsenin hoşlanmayacağı şekilde onun veya yakınlarının özelliklerinden bahsetmek de gıybet olarak değerlendirilmiştir. Gıybette, bir kimse hakkında konuşma vardır. Konuşulanın konuşanları ilgilendirip ilgilendirmemesi veya doğru olup olmaması da gıybet fiilini değiştirmez. Konuşulanlar doğru ise gıybet yapılmış olur. Eğer konuşulanlar yalansa, hem gıybet hem iftira edilmiş olur.
Koğuculuk ve Fitne: Toplumsal Bozulmanın Sebepleri
Koğuculuk ise, bir kimseye, o kimse hakkında bir başkasının söylemiş bulunduğu bir sözü ya da o kimseye yönelik yapmış bulunduğu bir işi ulaştırma, aktarma, götürmedir. Söz taşıyıcılığı yapmaktır. “Senin hakkında şunu dedi” veya “Senin aleyhinde şunu yaptı.” gibi… Kendisine söz götürülen kimsenin sıradan biri olması ile herhangi bir konuda yetkisi bulunan bir görevli olması arasında fark yoktur. Ancak, Allah için bir şahitlik yapılmışsa, bunun dışındadır. Bu konuda bütün sahih ve muteber hadis kitaplarında yer alan hadis-i şerifler de vardır. Hz. Peygamber Aleyhissalatü Vesselam; “Koğucular cennete girmeyecektir.” (Tirmizi, Birr ve Sıla, 78). Buyurmak suretiyle, böyle bir davranışın dini açıdan ne derece büyük bir günah olduğuna işaret etmiştir. Ancak dargın olan eşleri veya iki kişiyi barıştırmak için gerçek olmayan sözleri söylemenin, yalan olarak değerlendirilmeyeceği ifade edilmiştir. Çünkü Resûlullah Aleyhissalatü Vesselam; “Halkın arasını düzelten ve bunun için hayır niyetiyle söz ulaştıran veya hayır maksadıyla yalan söyleyen, yalancı sayılmaz.” (Buhari, Sulh, 2; Müslim, Birr, 101.) hükmünü bildirmiştir. “İnsanların arasını bulmak için yalan söylemek yalancılık sayılmaz.” Sözü; “bu yalanda günah yoktur” anlamındadır. Çünkü hadiste yalan, yalan olmaktan çıkarılmamakta, ancak burada yalan, söyleniş amacı itibariyle başkasını kandırma amacı taşımadığından günah sayılmamaktadır.
Gıybet, iftira ve koğuculuk yapmak aynı zamanda ‘kul hakkına’ girmek olduğundan tövbe ile kurtuluş imkânı da yoktur. Helalleşmek gerekir. Böyle fiilleri ‘kulis faaliyeti’ olarak düşünmek sonucu değiştirmez. İnsanların bu şekilde kötülenerek yönlendirilmesi, toplumun birlikteliğini, huzurunu bozarak düşmanlıkların artmasına sebep olur. Ayrılıkları körükler. Bu durum fitneye yol açar. Fitne belası; cehalet, haset, yalan, iftira, su-i zan gibi nefsin hastalıkları üzerinde yükselir. Önce kendimizi muhasebe etmeli, bu hastalıkların bizde tesirinin olup olmadığını anlamalı ve tedavi etmeliyiz. Sonra da bu hastalık sahibi olanlardan uzak durmaya çalışmalıyız. Fitnenin bitmesini isteyen, fitne ateşine yakıt taşımamalıdır. Fitne ateşinden uzak durmak, fitnenin sonunu çabuklaştırır. Her yanan gibi onun da yakıtı bitince söner, biter.
Nefis Terbiyesi Üzerine Tavsiyeler
“Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılmayın.” (Al-i İmran Suresi, 103). “Allah’a ve Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin, aksi takdirde zaafa düşer, kuvvet ve devletinizi elden kaçırırsınız.” (Enfal Suresi, 46). Ayetleri bu konuda bizleri uyandıran ikazlar olmalıdır. Bediüzzaman Hazretleri nefsin ıslahı hususunda bizleri şöyle yönlendirir:
“İki cihanın rahat ve selâmetini iki harf tefsir eder, kazandırır: Dostlarına karşı mürüvvetkârane muaşeret (iyiliksever ilişki) ve düşmanlarına sulhkârane muamele etmektir.” “Eğer dersen: “İhtiyar benim elimde değil; fıtratımda adâvet (düşmanlık) var. Hem damarıma dokundurmuşlar, vazgeçemiyorum.” “Elcevap: Sû-i hulk (kötü ahlâk) ve fena haslet eseri gösterilmezse ve gıybet gibi şeylerle ve muktezasıyla amel edilmezse, kusurunu da anlasa, zarar vermez.” “Madem ihtiyar senin elinde değil, vazgeçemiyorsun. Senin, manevi bir nedamet, gizli bir tevbe ve zımnî bir istiğfar hükmünde olan kusurunu bilmen ve o haslette haksız olduğunu anlaman, onun şerrinden seni kurtarır.” “Zaten bu Mektubun bu mebhasını yazdık, ta bu manevi istiğfarı temin etsin; haksızlığı hak bilmesin, haklı hasmını haksızlıkla teşhir etmesin.” (Mektubat).
Benzer konuda makaleler:
- Corona virüs musibetinin hikmetleri ve manevi tedbirler
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Gıybetin kefareti
- Gıybet dolayısıyla helâllik istemek