Fransa‘da ön seçim veya kaçırdıklarımız…

Doğu veya Batı

altAvrupa Birliği’nin en önemli kurucu üyesi olan bu ülkedeki siyasî gelişmeleri, uzun süreden beridir sessizce takip ediyoruz. Hollande´ın Başkanlığının yalnızca Sarkozy´den bir kaçış olduğunu, cumhurbaşkanının elinde doğru dürüst bir program olmadığı iddiamızı Suriye ve Batı Afrika politikaları ispat etmişti. Beyanatlarla icraatlar arasındaki uçurumu bir kez daha Paris’te yaşadık.

Çoktandır dillendirmeye çalıştığımız, global kapitalin, millî devletlerin iradelerine müdahele tehlikesini bu kez daha açık ve bariz bir şekilde Fransa’da yaşıyoruz. Fransız halkının cumhuriyetçi adayı Fillon’a kurulan mahkeme tuzağının arkasında, Rotschild´lerin bağımsız adayı Emmanuel Macron çıkınca, bir kez daha üzüldük. Olaya sathî bakanlar, yalnızca sermayenin adamı diyebilirler, bu eski Rotschildt çalışanına… Fakat yakından ve dikkatlice baktığımızda, neoliberallerin Avrupa Birliği’ne karşı yeni bir atraksiyondan bahsedebiliriz… Sarkozy, Merkel ve Berlusconi çizgisine daha yakın… On dört yaşında vaftiz olmuş Emmanuel, 2009’a kadar sosyalist görünüyormuş medyada… Sonra da liberalliğe yanaşmış bu genç, zengin, yetenekli bankacı bir sene zarfında Fransa kamuoyunu arkasına alabilmiş siyasetçi olarak görünüyor… Kendisinden yirmi beş yaş büyük öğretmeniyle evlenmiş bu Rotschild çalışanı, bazı akranları gibi kariyerinin merdivenlerini, çok hızlı aşmış… Medyadaki Fillon haberlerini dikkatlice tahlili ettiğimizde, İkinci Avrupa´lıların yeni truva atını nasıl hazırladıklarını hissedebiliyorsunuz. Hollande’yi Fransız İŞİD’ine esir edenler, meydanları korkulu Le Pen ile Macron’un tarafına itmeye çalışıyorlar.

İKİNCİ AVRUPA’LILAR SİYASETİ PARÇALIYORLAR…

İlk meyvesini Londra’da vermişti. Thatcher´in şakirdesi May´a hangi güzergâhı taakip ettireceklerini biz de merak ediyoruz. Dışişleri Bakanı Boris´in Avrupa Birliği´ni Hitler İmparatorluğuna benzetmesi, İkinci Avrupa’nın Londra’daki habis ruhunun bir tezahürü idi.

Angela´nın da yardımı ile aynı operasyonlar Almanya’da da başlamıştı. PEGIDA ile başlayan çekirge sürüleri, AfD limanında demirlemiş görünüyorlar. Başlarına da genç yetenekli Alice Weidel’iHedef geleneksel büyük partileri yok etmek. Global deccaliyetin sokaktan toplayarak organize ettiği bu partiyi de, II. Emperyalist Amerika’nın Avrupa’nın başına sardığı Goldmann Sachs bankasının geldiği söyleniyor… Yani AB ‘yi finans cihetiyle yıkmak üzere kendi adamları aracılığıyla gizlice bazı AB ülkelerine borç veren meşhur banka… Köpek balıkları fonlarını da kısmen idare ediyorlarmış… Bu ayrı bir yazının konusu olabilir… Her neyse… Türkiye örneğinde olduğu gibi… Solda, Martin Schulz´un karşısında neoliberal sermayece desteklenen partilerin profillerini incelediğimizde, hedefleri Avrupa Birliği’ni yıkmak olan global deccaliyetin fevkalâde proğramlı ve organizeli çalıştığını gözlemliyorsunuz. Gel gör ki, Almanya’nın tarihinden devraldığı refleksleri uyanık ve kuvvetli olduğundan, Kuzeyli´lerin oyunlarının farkına çabucak vardılar. Angela´nın hadiselerin anlaşılmasını engelleyen siyah örtüleri uçuşmaya başladı… Soros ile büyük gayretlerle geliştirdiği Türkiye tiyatrosunda olduğu gibi hileleri deşifre oluyor ve Almanya kamuoyundan beklenilen Türkiye düşmanlığı bir türlü açığa çıkmıyor, Köln ve Berlin’de…

Rotschild´in Avrupa’daki son yurdu, bildiğimiz gibi Fransa… Tıpkı Soros´un Macaristan olduğu gibi… Tüm rüşvetlere rağmen Macar kamuoyu Soros‘a karşı çıkıyor, bu gün. Rotschild’in akibeti de Soros’unkine benzeyebilir… Halka oyunun bu ciheti gösterildiği takdirde, cumhuriyetçiler misyonları gereği ve sosyalistler ise namları icabı, neoliberal ve neocon’lara karşı ayağa kalkacaklardır…

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI MI EDİYORLAR…

Global dinsizlik Katolik Fillon´a mahkemeleriyle saldırınca, partisiz aday Macron ister istemez son tura geçebildi. Avrupa değerlerini, Avrupa Birliği’nin geleceğini ve Demokrasiyi savunmak, Rotschild´in adamına kalmış görünüyor. Sermayenin kölesi medyanın yardımıyla, kamuoyunun Macron´un evliliğini, imkânlarını, seçimde kullandığı paraları ve ilişkilerini sorgulamaya fırsat kalmadı… Yani çok bilinçli bir program. Fransa’nın radikal ve ırkçı Le Pen’i tutmayacağı varsayılarak bu genç delikanlı piyasaya sürüldü… Tıpkı yahudî iş adamlarının Sarkozy´e yol açmaları gibi… Bu defa yardım daha global ve belirleyici oldu… Bu kimliksiz ve mahiyeti Fransız halkınıca bilinmeyen siyasetçi ile Avrupa Birliği kamuoyuna kimliksizlik ve münafıklığın telkin edildiğini iddia edenlere de hak vermek zorundayız. Yani şahsiyetli, prensiplere oturmuş, insanî değerleri esas alan ve Avrupa Birliği medeniyetinin misyonuyla yürümek isteyen politikacıların Avrupa Birliği’nde başarısız olacakları telkin edilerek, Birinci Avrupalılar ümitsizliğe düşürülmek isteniyor.

Macron’un imkânları Sarkozy kadar da olamayacak, şayet Başkan olursa… Zira Avrupa Birliği köprülerinin altında geçen sularda; yeni yeni ekonomik ve siyasal tedbirlerin alındığını neoliberaller biliyor. Küçük bir ihtimal de olsa Le Pen’in kazanması halinde, Fransa’nın maceralı beş yıla sürükleneceğini de bu vesile ile ilave edelim.

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Çok heyecanlı ve yerinde bir konu… Dünya bir köye dönüştü.. Oyuncular burun buruna mücadele ediyorlar… Analize devam… Tebrikler…

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*