Gazete kardeşten ders ve mahiyeti

İnsan düşünür, konuşur, söz ve düşüncelerinin kıymetini dinleyenler takdir eder. Ama hata riski yüksektir. Hele ilkesiz düşünüp üslûpsuz ve çok konuşursa.

“Gazete lisanı”yla konuşmak da bir konuşmadır. Ama düşünerek konuşmadır. Zira her yazar, yazarken düşünür, öyle yazar. Yayıncı da düşünür ve öyle yayınlar. İnsanın konuşmasındaki iletişim riskleri bu sebeple gazetede yoktur.

 

Kardeşlik hukuku sadece insan kardeşler arasında değil, “sürekli okuyucu” kardeşlerle “gazete kardeş” arasında da caridir.

Her kardeş gibi gazete kardeş de bilgi verir, fikir söyler, nasihat eder.

Gazetenin daimî okuyucusu şayet hakikî kardeş ise ve bilhassa kardeşlik alâkası ihlâsa ve rızaya dayalı ise “Yazan, okuyan ve okutan kardeşlerim adedince ruhlarım var” yaklaşımıyla bakar, kardeşliği her daim devam eder.

Gazete niçin çıkmalıdır? Elbette fikirleri paylaşmak ve kamuoyu oluşturmak, baskı grubu olmak ve âleme yön ve nizam vermek için.

Bu sebeple demokrasilerde basın dördüncü kuvvettir denilir. İlk üç kuvvet mâlûm, milletin meclisinde tezahür etmesi gereken yasama kuvveti, milletin vicdanından tezahür etmesi gereken yargı kuvveti ve milletin “hükümet denilen devlet”inde tezahür etmesi gereken yürütme kuvveti. Bunları denetleyip yönlendirmek işine de siyaset yani seyislik denir ve işte bu açıdan gazeteler dördüncü kuvveti oluşturur.

Kamusal üç kuvvet bazı manevî bileşenlerle birleştiğinde, ortaya, “cihandaki en büyük devlet” olan “düzen” ve ondan da “mutlak ekseriyetin mutluluğu” çıkar.

Bir gazetenin ve daimî okuyucularının amacı, içtimaî hayatta külle ve eksere saadet verecek bir düzeni elde etmek ise, onlar için manevî dinamikler önemli hale gelir. Bu manevî dinamiklerin başında ihlâs ve samimiyet gelir.

Bediüzzaman siyasetteki kudret ve iktidara “topuz” demektedir. Bunların manevî dinamikleri ise nasihattir ve nurdur. Nur topuzdan daha etkilidir.

Basın denilen kuvvette “içi boş” tiraj bendenize nedense topuzu çağrıştırıyor. Sırf kuvvetine destek olmak için abone olunan ve esnafın sehpasında sayfaları açılmamış halde duran gazeteleri gördükçe israfa mı, yoksa yanlış hedefe yönelişe mi üzüleceğimi bilemiyorum.

Nura hizmet için çıkan bir gazete, kendince nur gösterir, selâmetli yolu tarif ve “irae” eder. Böyle olduğu için de siyasî nasihati “aksülamel” yapmaz. Hele kardeşlerine hiç yapmaz. Eğer bu gazetenin fikirleri bir “okuyucu kardeş”e “dokunuyorsa”, o kardeş önce kendi nefsini ve kalbinde gizlice yer etmiş olması muhtemel inhisar fikrini ve istibdad hissini yoklamalı diye düşünüyorum. Bilmem yanlış mı?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*