Genç Yaklaşım tatil yapmıyor

İnsan zaaflarla donatılmış bir canlı. Her bir ihtiyaç, ekonomide yeni sektörlerin yolunu açmış. Acıktığı için tarım ve gıda sanayi gelişiyor, korkuları yüzünden güvenlik ve savunma sektörünün kapısını çalıyor, hastalıklarla başa çıkamayınca doktorundan randevu alıyor, üşüdüğü için kömür, doğalgaz ve diğer ısınma sektörünün, barınma ihtiyacından dolayı emlak sektörünün gelişmesine katkı sağlıyor.

İnsanın bir diğer zaafı da yorulma. Hiçbir insandan 24 saat çalışmasını beklemiyoruz. Öğle tatili, haftasonu tatili hep çalışan insan için. Ve bir de gece… Gece, insanın üstünü yorgan gibi örterek dinlenmesine zemin hazırlıyor.

Bütün bu tatiller, molalar ya da dinlenme zamanları yeterli görülmemiş olacak ki, yılın bir bölümü daha uzun süreli tatillere tahsis edilmiş. İnsanın “sonsuz ihtiyaçlarına” “sınırlı imkânlarla” cevap veren ekonomi, işte burada devreye giriyor. İlle de yaz aylarına denk getirilen yıllık izinler için tatil paketleri var. Nasıl dinleneceğimize tatil ve eğlence sektörü karar veriyor: Mutlaka deniz kıyısında, lüks bir otel ya da tatil köyünde, güneş, deniz ve kum üçgeninde bir tatil…

Abdullah Eraçıkbaş işte böyle bir tatil anlayışına karşı çıkarken, yaratılışımızdaki “dinlenme”lere de dikkat çekiyor. “Kalbimiz her bir atışının arkasından bir anlık dinlenmeyi hak ediyor” örneğini veren Eraçıkbaş, “Ama hiçbir hücrede işine büsbütün ara verme hali yok” hatırlatmasında bulunmadan da edemiyor.

Hakim tatil anlayışını eleştiren yazarımız, böyle bir tatilin çoğu zaman bir azaba dönüştüğünü vurguluyor. Nitekim, “Zihnen ve bedenen dinlenmek için çıkılan tatil, bir rahatlama unsuru olması bir tarafa, bazen korkunç bir azap haline dönüşüveriyor.”

Peki ne yapmalı? İşte cevabı: Aklımızı ve diğer duygularımızı tatile göndermemek…

Veli Sırım da bize dayatılan “tatil” kalıplarına karşı çıkıyor ve şu soruları soruyor: “Yaşadığınız yerdeki tarihî mekanların kaçta kaçını ziyaret ettiniz?

Ziyaret etmişseniz, en son ne zaman bu ziyareti gerçekleştirdiniz?

Gerek tarihî mekânlar, gerekse şehrinizin geçmişini, kültürel zenginliklerini anlatan bir kitap veya yazı hiç okudunuz mu?”

Taha Çağlaroğlu, “Bir tatil beldesi”ndeki farklı ses ve renklere kapı aralıyor.

Türkiye İzcilik Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ertuğrul Taçgın, “Deniz-kum-güneş dışındaki koskoca bir dünyaya” çağırıyor bizi. Profesyonel dağcı ve turizm rehberi Hasan Taş, tatilin tembellik olmadığını, farklı işler yapmak olduğunu ifade ederken; tur organizatörü Betül Okulu ise tatili zihinsel bir dinlenme olarak tanımlıyor.

Genç Yaklaşım’da, kapak dosyası dışında da ilgi çekecek yazılar var.

Murat Çetin “Devrik Cümle” adlı köşesinde, ayak seslerinin hayatımızdaki sessiz yerini anlatıyor.

Taha Çağlaroğlu’nun tasvir ettiği “İletişim” bizim dünyamızın neresinde?

Umut Yavuz, peygamberlerle filozofları karşılaştırıyor.

Murat Çiftkaya’nın “Hiç solmayan gül”ü bir solukta okunacak bir hikâye.

Yusuf Sönmez, akıl-kalp dengesini akıcı ve dengeli bir üslupla aktarıyor.

Tv’deki şiddeti analiz eden çalışma Ayşe Çağlayan’a ait.

Çetin Zorlu’nun sanırız “iyi bir tatile” ihtiyacı var. Biz değil kendisi söylüyor.

Kısacası, Genç Yaklaşım bu ay da “tatil” yapmıyor.

www.GencYaklasim.com

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*