
Gençlik, Bir Cemiyetin Aynasıdır
Akranlardan oluşan ehli kemal bir dost meclisine kapıdan genç bir misafir girdiği zaman, yüzlerin nasıl da birdenbire aydınlandığını hiç fark ettiniz mi? Odada bulunanlar kendilerini daha iyi hissetmeye başlarlar. Kendi gençlikleri hatırlarına gelir, o gencin zindeliği adeta onlara da bulaşır, akseder. Çoğu zaman bir iç çekiş eşlik etse de, sevgiyle aralarında yer açarlar. Gençliğe verilmiş letafet, insanların ekserisini müptela eden bir cazibedir, değil mi? Klasik edebiyat şairlerinden Fitnat Hanım şöyle der bir mısraında: “Şebab eyyamın keyfiyetini pir-i du-tâdan sor.” Yani “Sen gençlik döneminin günlerinin ne anlama geldiğini iki büklüm pir-i fâniden sor.”
Gençlik Yılları: Sadece Zevk Dönemi Mi?
Üstad Bediüzzaman’ın “Medâr-ı ezvâk” dediği gençlik yılları, elbette sadece heyecan ve zevk dönemi değildir. Kişilik inşasının oluştuğu, dimağ mertebelerinin tam kapasite çalıştığı, “Ben kimim, neden bu dünyadayım?” sorularının beyni zorladığı, 15-35 yaş arası gençlik dönemini Osmanlı “Şebâbet” kelimesiyle ifade etmiş: Tazelik, duruluk manasıyla gençlik. Bir toplumun geleceğini şekillendiren unsurun gençler olduğu elbette inkâr edilemez. Gençlik dönemi nasıl ki insanın yetişkinlik ve yaşlılık yıllarını biçimlendirir, öyle de cemaatler, istikballerine bünyelerindeki genç nüfusun nitelik ve kaliteleri ölçüsünde anlam yükleyebilirler. Ya ümit, ya endişe…
Gençlerin Eğitimi Neden Bu Kadar Önemli?
Cenab-ı Hakk’ın antika bir sanatı olan insan, bir takım seciyelerle donatılarak hem iyiliğe hem de kötülüğe istidadı olan bir potansiyelle dünyaya gönderilmiştir. Allah insanlara; iyiliğe ve güzel amele yönelmeleri, kötülükten sakınmaları için kitaplar ve açıklayıcı peygamberler göndermiştir. “Ben ancak terbiye edici olarak gönderildim” diyen Peygamberimiz (a.s.m)’ın hayatına nazar ettiğimizde; irşad vazifesine önce gençlerden başladığını görürüz. Ve hatta bu önceliğin hiç değişmediğine şahit oluruz. Bu nebevi tercihin sebebi acaba sadece “ağaç yaşken eğilir” düsturuna imtisal midir, sizce? Elbette genç zihinlerin ileri yaşlardakilere nazaran ter ü taze duruluğa, kalıplaşmamış bakış açılarına sahip olmaları da değil midir?
Gençlik, Bir Cemiyet İçin En Değerli Dönemdir
Gençliğin hayret, insaf, gayret ve öğrenme merakı yetişkinlikte yerini temerrüt, alınganlık, meraksızlık ve dûnhimmete bırakır. Eğitilmeye en müsait dönem olan, kaba huyların henüz rüsuh peyda etmediği 30-35 yaşa kadar olan, fıtri müzaheret ile desteklenen gençlik yılları, cemiyet için paha biçilmez yıllardır. İnsanlığın rehberi yüce Nebi (a.s.m), tebliğinde memur olduğu yeni dinin inşasında fıtratı takip etmiş, vazifesinde gençleri yanına destek olarak almıştır.
Peygamberimizin (a.s.m) Gençlerle Olan İletişimi
Peygamberimiz (a.s.m), etrafındaki gençleri herhangi bir hususta ve görüşte asla zorlamazdı. Akıllarına kapı açar, ihtiyarlarına müdahale etmezdi. Onlardan fiili bir hizmet beklentisi içine girmez, yardım ettiklerinde takdirini ifade eder, bir yetişkin gibi düşüncelerine değer verirdi. Peygamberin rahle-i tedrisinden geçip boyasıyla boyalanan bu gençler, dünyalarını İslam davasına adamış, sahip oldukları enerji ile dinin yayılmasında önemli görevler üstlenmişlerdi. Netice; inandıkları uğruna hayatlarını istihkâr eden yüzlerce genç… Kur’an’da kendilerinden övgüyle bahsedilen sahabeler işte bunlardı. Kur’an-ı Kerim’de onlar, en güzel şekilde yetişmiş ekinlere benzetilir. Ahenk ve uyum içerisinde insanlığa faydalı olmak için uğraştıkları anlatılır. Ve daha onlarca ayet, Resulullah’ın (a.s.m) bahçıvanlığında yetişen o körpe fidanlardan bahseder.
Peygamber Efendimiz (a.s.m) Mekke ve Medine dönemlerinde gençlerin tedrisiyle bizzat ve teferruatlı bir şekilde ilgilenirdi. Güzel ahlakın yerleşmesi, sağlıklı bir kişilik kazanmaları, tahkiki imanı ikâme etmeleri gibi derinlikli feyizlerde, O’nun gençleri çok yakınında tutmasının sırrı gizlidir. Hatta aç veya tok olup olmadıklarını gözlerinden anlayan şefkatli muallimleri, onları asla ayıplamaz, yoksulları gözetir, evlenmek isteyenlere aracılık eder, aile hayatlarındaki problemlerle ilgilenirdi. İslam’ın selef-i salihin namını alan verimli tarlasında yetişen nice meyvedar ağaçlar, o genç fidanların hakkıyla yetiştirilmesiyle kemale ermiştir. Konumuza bir sonraki yazımızda devam edelim inşallah…
Benzer konuda makaleler:
- Peygamber efendimizin iletişim tekniği
- Terörün çözümü Bediüzzaman’da
- Müflis Proje: KEMALİZM
- Selefiliğin tarihi kökeni, günümüz Selefileri ve IŞİD
- Corona virüs musibetinin hikmetleri ve manevi tedbirler
- Mehmet Kutlular: Şahsa değil sisteme bağlıyız
- Mehmet Kutlular: Bir nur talebesinin siyasetteki istikameti
Kalemine sağlık, ablacığım.
Artık yazmak mevsimi.
Rabbim hayırlı uzun ömürler verdin.
Gençlik zamanımızın en önemli ve hatta can damarımız.
Allah bu meseleye zaman ayıran fedakarların mükafatını mutlaka verecektir.