Gençlik için büyük tehdit: LUT kavmi özentisi

Yeniden herkese merhaba,

Yazının başlığı, biraz ürküntü vermekle beraber, bana bakan yönüyle de umulmadık bir yazı olduğunun farkındayım. Bunu takdir edenlerle beraber, tuhaf görenler de olabilecektir. Şüphesiz bu yazımda sosyal, onulmaz bir yarayı ve büyük bir tehlikeyi dile getirmeye çalışacağım.

Deve kuşu gibi olmamıza gerek yoktur. “Deve kuşu avcıyı görür kaçamıyor; kafasını kuma sokuyor, ta avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarıda. Avcı onu görür, yalnız o, gözünü kum içinde kapamış göremez. Şunu demek istiyorum; bir bütün olarak toplumumuz ve özellikle kutsal addettiğimız ailelerimiz, gençlerimiz ve çocuklarımız bu fuhuş ve cinsel sapıklığın hücumuna maruz kalmış durumda. Bu son derece zararlı ve olumsuz cereyanlar aynı zamanda bir tusinami mesabesinde hızla yayılma istidadını göstermekte olduğu aşikar. Nedir bu tehlike? Esefle ifade edeyim, bunlar fuhuş, livata, eşcinsellik ve diğer benzeri çirkin, iğrenç fiillerdir. Bir anne ve baba olarak kendimizi ve çocuklarımızı ve toplumumuzu bu tehlikelere karşı korumak, kollamak ve müteyâkız (uyanık) olmak durumundayız ve zorundayız.

Herkes, özellikle sosyal medya ile uğraşanlar bunun farkında. Yıllar önce fuhuş ile beraber, gayr-i meşru olan bu fiillerin tümü ülkemizde yasaklanmış olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak şimdi, cebir ve şiddet kullanmamak kaydıyla 18 yaş ve üstü ile diğer yetişkinlerin bu çirkin ilişkilerine serbestiyet verilmiştir.

Hz. Peygamber bir münkeri (insanların zararına olan her türlü fiil ve hareketi) gördüğünüz zaman ellerrinizle müdahale edin, düzeltin. Buna gücünüz yetmez ise şayet, dilinizle yani sözlü olarak müdahale ediniz. Buna da gücünüz yoksa, kalbinizden ikrah edin, nefret ediniz ki, bu imanın en zayıf şeklidir.” buyurmuştur. Biz burada ne etkili ve ne de yetkiliyız. Yaptığımız, sadece yetkililerin dikkatini çekmek (o da kâr edebiliyorsa tabi), çevremizi ve değerli dostlarımızı uyanık olmaya davet etmektır.

Allah Te’ala, insan oğluna sayılamayacak kadar nimetler vermiştir. ŞEHVET yani şehevani duygular, bu nimetlerin en önemlilerinden biridir. Buna avam lisanıyla nefsani iştah da diyebiliriz. Bunun da tıbben ve bilimsel olarak üç derecesi vardır. Bunlar; *İfrat, tefrit ve vasat* dereceleridir. İfrat: En aşırı olanı fucûrdur ki, helâl ve haramı tanımaz ve bilmez. Önüne gelene fırsat buldukça saldırma eğilimindedir. Dolayısiyla bu da cinayetlere, ailelerin dağılmasına ve daha nice nahoş olaylara neden olmaktadır. İkinci derecesi “Humut’tur” ki, ne helâle ve ne de harama iştahı olmaz. Bu tarz şehevi duyguya sahip olmak da insanın fıtratına uygun düşmediğinden, yine boşanmalara ve nice ailelerin dağılmasına sebebiyet vermektedir. Şehvetin üçüncü derecesi yani vasat olanı İFETTiR ki, en istikametli, en sağlıklı ve fıtrata en uygun olanıdır. Helâl olana iştahı var olmakla beraber, harama iştahı yoktur. Bunun da manası tek kelime ile ifade edilecekse eğer, mutluluk demektir.

Bu şehvet yani cinsel istek ve arzunun maksadı ve neticesi, doğurganlığın sağlanması ve neslin devamını temin etmektir. Bu da eşler arası evliliğin, nikah akdi ile sağlanmasıdır. Şehvet duygusu, cinsel arzu olmasaydı şayet, bu aile kurumu olmaz ve dolayısıyla neslin devamı sekteye uğrayacaktı. Bu şehvet duygusu, evliliğe teşvik eden en önemli amil ve peşinen aldığı zevk ve lezzetin mükâfatıdır.

Bu husus ile ilgili olarak Allah Rum suresi, ayet 21.de meâlen ne güzel ifade ediyor; “Allah sizler için eşler yarattı. Birbirinizi arzulamanız için de kalblerinize (şefkat, merhamet, sevginın karışımı olan) meveddet yerleştirdi. İşte bu olayda da düşünenler için Allah’ın varlığına deliller (alınacak dersler ve ibretler) vardır.” buyuruyor.

Bu cinsel istek ve arzular doğal olduğu gibi, bunların tatmin edilmesi de, yine insanın fıtratına uygun olması gerekmektedir. Hiç bir şeyi ihmal etmeyen Allah, bu hususta da ayetlerde açıklamalarda bulunmaktadır. “Sana kadınların ay halinden (regl) sorarlar. De ki: O bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olanlardan uzak durun. Temizlendikleri vakit, ALLAH’IN EMRETTİĞİ YERDEN ONLARA YAKLAŞIN”( Bakara, 222)

Görüldüğü üzere bütün hayvanlarda bu cinsellik olayı erkek ile dişileri arasında cereyan ederken, sadece insanların bu duygularını tarihin seyri içinde, zaman zaman doğru yoldan ayrılarak, yanlışa saptıklarını ve bu pisliğe bulaştıklarını görüyoruz. Erkek ve dişi mesabesinde kabul ettiğimiz artı (+) yüklü mıknatıs ile eksi (–) yüklü mıknatıs bile birbirini çekerken, iki artı veya iki eksi birbirini itmekte iken, şaşkın olan insan, nasıl oluyor da aynı kutuptan olan iki erkeğin şehevani duyguları birbirini çekebilsin ve birleşebilsin.

Cinsi ihtiyaçların tabiî ve meşru çerçevede karşılanması, fıtrat ve iffetin korunması, insanlık onurunu zedeleyen her türlü cinsi azgınlık ve sapıklıktan uzak durulması, Kur’anın temel mesajlarından biridır. Kur’anda LÛT kavminın livata (Eş cinselliğın) yaygınlık kazandığı ilk toplum olduğuna atıfla onların, bu çirkin fiili işlemeleri ve Peygamberleri Hz. Lût’un kendilerini bu işten alıkoymaya yönelik uyarı ve öğütlerine kulak vermeyişleri sebebiyle, üzerlerine dehşetli bir yağmur ve taş yağdırmak suretiyle (A’raf 7/80-84) helak edildikleri anlatılır.

Lût, Hz. İbrahim’in kardeşi Harran’ın oğludur ve hz. İbrahim’e ilk iman edenlerdendir. Kuran-ı Kerim’de ismi 27 defa geçmektedir. Kavmi ile 40 yıl mücadele ettiği halde, onları bir türlü bu sapık yoldan çevirmeye muvaffak olamamıştır.

Hz. Muhammed’in hadislerinde de livata yani eş cinsellik (homoseksüellik) kınanmış ve bu fiili işleyenlere Allah’ın rahmet nazariyla bakmayacağını ve lânetlendiğini bidirmiştır.(Tirmizi, “Rada” 12)

Yine Hz.Muhammed bir hadisinde “Bir toplumda fuhuş ortaya çıkar ve açıktan işlenmeye başlarsa, daha önce hiç görülmemiş hastalıklar yayılmaya başlar. “Yine bir diğer hadiste, “Bir toplumda açıktan açığa zina yaygınlaşırsa, orada ölüm artar” (Muvatta’dan) buyurmuştur.

Modern bilim ve bilim adamlarının araştırmaları sonucu bir takım bakteri, mantar ve virüslerın insandan insana cinsel yollarla bulaştığı keşfedilmiştir. Bu bulaşmanın, normal olmayan yollardan, sınırsız ve çoklu ilişkiler sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir.

Batılı toplumlarda dinen haram olan, bu sapık, fıtrata uymayan cinsel ilişkiler yaygınlaşmış hatta onlar, bunları normal toplumsal birer olay gibi telaki ederek, hoş görü ile bakmış, belki de teşvik etmişlerdir. Pek çok batılı kilise, zina ve eş cinselliği mubah kabul etmiş, hatta bir çok kilisede erkeklerın erkeklerle evlilik akitleri yapılmıştır. Bu cinsel sapık grupların binlerce dernek ve kulüpleri kurulmuştur.

Kur’anın bir çok ayetinde ifade edildiği üzere, Allah’in Lût peygamberi, böylesi iğrenç fiili işleyen kavmi ile mücadele etsin, diğer yandan İsa Mesih’in bu olaylara hoş görü ile bakması ve İncil’ın buna ruhsat vermesi mümkün olabilir mı? Lut’un Rabbi olan Allah, İsa Mesih’ın de Rabbidır.

Son asırda artan bu zührevî hastalıkların en önemli sebebi, fıtrata muhalif olan bu yanlış birleşmelerin neticesidir. GNORHEA hastalığı, bu gün dünyada cinsel hastalıkların başında yer almaktadır. Daha sonraları ortaya çıkan AIDS’ı da unutmamak gerekir.

Bizim ülkemizde bu sapık fiiller son 15-20 yıllara kadar gizli, kapalı ve münferit olaylar şeklinde seyrederken, şimdilerde setleri patlamış baraj suları gibi her tarafı ihata etmeye başlamıştır. Gayreti, muhafazakârlığı ve iffetiyle cennet-misal Anadolu’nun şark vilâyetlerinde bile bu iğrenç fiiller, özellikle sosyal medya üzerinden açıktan işlenir hale geldi. Facebook’ta anılan beldelerde bunlara ait, binlerce üyesi ve takipçisi bulunan gruplara, sitelere rastlamak mümkündür.

Zamanımızın en büyük fitnesi addedilen bu Lût kavminin kötü fiili, baş döndürücü bir hızla gelişmekte olan teknolojinin de desteğiyle körpe dimağlı çocuklarımızı, gençlerimizi yoldan, baştan çıkarmak için, bu gün en güçlü silah durumundadır.

Avrupa’nın teknolojisini, sanayisini, bilimsel çalışmalarını örnek alacağımıza, ahlâk ve edebimizden taviz vererek, her türlü fuhşiyatın, eş cinselliğın serbestiyetini tanıyan kanunlarını kabul edip, tescil ettik. Dolayısıyla hepten ziyan ettik.

Tekrar aslımıza dönmek ve adam olabilmek için belki de asırlar lâzım.

Dr. Mehmet AKSOY

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*