Gençlikte kalbe gelen mühim sorular

Her insan aklı ermeye başladıktan sonra kendine birtakım sorular sormaya başlar. Bu sorular da çoğunlukla gençlik yıllarında kalbe gelir.

Bediüzzaman Hazretleri bu gençlere şöyle seslenir: “Câzibedâr bir fitne içinde bulunan ve daha aklını kaybetmeyen bazı gençlerle bir muhaveredir.”1 Gençlik sarhoşluğu belki başlarda gaflet perdesiyle unuttursa da, hemen hemen her gün gelen ölümler kişiyi sarsar ve perdeyi biraz olsa da yırtar.

Gelin bu soruların neler olduğunu hayatının başlangıcından Risale-i Nurlar’ı tanımasına ve oradan vefatına kadar geçen kırıksız bir çizgi sadâkat timsali Zübeyir Gündüzalp Ağabeyden dinleyelim:

“Para ve zevk. Bu iki nesnenin bitmez, tükenmez, zehirli boş hülyaları. O erişemediğim ve eriştiğim takdirde dahi beni hayatta mesut edemeyeceğini sonradan anladığım o neticesiz hayaller, o kupkuru tasavvurlar. Ben neyim? Niçin yaşıyorum? Nereden geldim? Nereye gideceğim? Yoksa şu bir sürü başıboş mahlûklar gibi ipi boğazına atılmış yaratık mıyım? Hayır! Bu izzetime dehşetli dokunuyordu. Ben hayvan olamazdım. Ben hayvan gibi yaşayamazdım. Fikriyatım işliyordu. Ben bir insandım. Öyle ise insan gibi yaşayacaktım. Ama bu başıboş yaşayışım, acaba bir insanca yaşayış mıydı? İnsana olan insan, böyle mi hayat geçiriyordu? Bilemiyorum, fakat bu düşüncelerin verdiği tereddütlü tutum içinde, adeta çırpınıyordum diyebilirim.”2

Zübeyir Ağabey de bu soruları tıpkı günümüz gençleri gibi kendine gençlik yıllarında sormaya başladı ve ruhunda hissettiği bu boşluğu doldurma yollarını aradı. Fıtraten kolay ikna olabilecek biri değildi. “Yaratılış itibarı ile biraz tahkikçiydim, körü körüne, ezbere, şu veya bu dedikodulara kulak asmayı mertlik hissime lâyık görmüyordum.”3 der. Sorularına alacağı cevapların aklını ve ruhunu tam tatmin etmesi gerekiyordu. İşte böyle şiddetli bir ihtiyaç duyduğu sırada Risale-i Nurlar imdadına yetişmiş ve onun manevî dünyasında farklı kapıları açmıştı. Gençlik Rehberiyle ilk tanışmasındaki duygularını şöyle anlatır: “Ben öyle kendimi okunan kitaba vermiştim ki, bir aralık kendime geldim; iki saat geçmiş. Bu müddet içinde ruhumda bir kıpırdanış, bir başkalık oldu. Allah Allah! Ne olmuştum? Bir sihre mi tutulmuştum? Yoksa bir mıknatısiyet beni kendine mi çekmişti? Fakat benim aklıma fikrime şunlar yer etmişti, yoksa akıl fikir ve ruhî varlığımı istilâ mı etmişti? Yoksa kalp ve dimağıma, silinmez bir yazı ile mi yazılmıştı, ne olmuştu. Ne olmuşsa olmuştu. Evet, şu cümleler kulağımda çın çın çınlıyordu, aklımı dimağımı kaplıyordu:

“Gençlik muhakkak ki gidecek!” 4

O günden sonra Zübeyir artık o eski Ziver değildi. Bedevi çölünde susamış adam gibi hakikat pınarından kana kana içmeye başladı. Gündüzalp, Risale-i Nurlar’ı tanıdıktan sonraki düşüncelerini şöyle anlatır: “Risale-i Nur’u okuyunca oradaki hakikatler dünyaya ait emellerimi bıçak gibi kesti.”5 Daha sonra Konya’da kendisi gibi arayışta olan gençleri okuduğu hakikatlerle tanıştırmaya, onları Nurlar’a doğru kanalize etmeye başladı ve başardı. Ömrünü artık Nur dâvâsına adamış ve dünyevî men- faatleri umurunda olmamıştı.

Allah (cc) her insanı dünyada bir vazifeyi gördürmek üzere yaratmıştır. Yaratılan insan üstüne düşen görevleri yapıp vazifesini tamam- ladığında dünyadan ahirete tebdil-i mekân eder. Büyük çileler çeken Peygamber Efendimiz (asm) Kur’ân-ı Kerîm nazil olduktan sonra, birçok kez zehirlenen Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Risale-i Nur Külliyatı’nı tamamladıktan sonra, Zübeyir Gündüzalp Ağabey Yeni Asya Gazetesine vesile olduktan sonra vefat etmişlerdir.

Şimdi durup biz de düşünelim ve bizi biz yapan o yaratılış çekirdeğimizi daireler çizip tümevarım yaparak bulmaya çalışalım. Allah (cc) “Ben, cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.”6 buyurur. Peygamber Efendimiz (asm) “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır”7 buyurmaktadır.

Bediüzzaman Hazretleri “…Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek” diyerek sizleri On Birinci Şuâ, Dördüncü Meseleye havale ediyoruz. Allah (cc), bahar mevsiminde ahirete irtihal eden Bediüzzaman Hazretleri, sadık talebesi Zübeyir Gündüzalp ve diğer Nur Talebelerine rahmet eylesin. Rabbim bizleri de kendisine lâyık kul ve ömrümüzün sonuna dek Nur ve iman dâvâsına sadık hizmetkârlar eylesin. Âmin.

Murat Ercan

Dipnotlar:
1- Sözler, On Üçüncü Sözün İkinci Makamı, Yeni Asya Neşriyat-2017, s. 167.
2- Zübeyir Gündüzalp, İbrahim Kaygusuz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul 2009, s. 85.
3- Age, s. 86.
4- Age, s. 86.
5- Age, s. 88.
6- Zariyat Sûresi: 56.
7- Buhârî, Mağâzî, 35.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*