Gıdalardaki aldatmacalı ambalajlar

Milletin sesi olan basın, onun derdini de aksettirmelidir. Çeşitli vesilelerle temas hâlinde bulunduğumuz insanlar, bizlere bazı haksızlıkları dile getirmemizi, kendilerine tercüman olmalarımızı söylemektedirler.

Kimi esnafın, gıda mamulleri üreten çeşitli firmaların milleti kandırması, hile yapması kadar kötü bir şey var mı? Sudan bahanelerle milleti aldatan, kandıran, fahiş fiyatla mal satanlar elbette Cenâb-ı Hakk’ın indinde mes’uldür.

Aslında her türlü alış verişte yapılan hilelerle alâkalı bir hadis-i şerif vardır, bilenlerimiz de vardır bu hadisi. Bir gün, Peygamberimiz (asm) şehadet ve orta parmaklarını birleştirerek, sahabelerine buyurmuşlar ki: “Doğru tüccar cennette benimle böyle beraberdir”. İşte mesele burada zaten.

Allah’tan korkmayan tüccar ve esnaf her türlü haksızlığı yapıyor, pek ses çıkaran da olmadığından bildiğini okuyorlar. Meselâ neler yapılıyor?

Aklımıza gelenleri misâl olarak söyleyelim: Ambalajla satılan birçok ürünün piyasaya ilk sürüldüğü zamandaki gibi olmadığına kaç ehl-i tahkik dikkat ediyor bilmem? Bakliyat vs. cinsi gıdalar ambalajlı olarak piyasaya ilk çıktıklarında 1 kg’lık (1000 gr) paketlenmiş haldeydi. Daha sonraları, bunları 900 gr.’a, 750 gr.’a düşürdüler. Gerçi, üzerlerinde yazıyor gramajları, ama dikkat etmeden alanlar hep aldanıyor. Hele ilk başlarda 900 gr. olarak çıktığında bizim de haberimiz olmamıştı. 1000 gr. zannıyla alıyorduk. Sonradan fark ettik durumu.

Evde yapılanı hiç tutmayan hazır yoğurtların büyük ambalajlıları da, ilk başlarda 3000 gr. iken, daha sonraları, 2750 gr.’a, peşinden de 2500 ve 2250 gr.’a kadar indirildikleri görüldü. Dikkat etmeden 3000 gramlık “büyük ambalaj” diye alınıyor tabii. Ama miktar farklı. Belki, zamanla fiyatlara yapılan zamlara mukabil bu şekildeki ambalaj küçültmeleriyle, kendilerini sağlama alıyorlar, fakat bu durum da yanlış. Hani bir fıkra var.

Temel’e demişler ki: “Benzine zam geldi”. “Yok uşağım, ne zammi? Ben hep çidiyorum, ver baa ordan bi 20 liralık benzin diyorum, hep koyuyolar benzini. Benden hiç fazla para istemiyolar daa” demiş ya, aynen onun gibi işte.

Devlet ürünleri de buna ayak uydurdu. Eskiden Çaykur’un çayları; 1000-500-250 gr. olarak paketleniyordu. Önce 250 gr.’lığı 200 gr.’a, 500 gr.’lığı 400 gr.’a düşürdüler. Yakınlarda da, 1000 gr.’lık yerine 800 gr. sürmüşler piyasaya. Tabiî bu şekildeki tam sayı olmayan gramajlardaki ambalajların kilogram fiyatını hesaplamakta zorlanıyor vatandaş.

Çaydan bahsetmişken, bu ara hiç dikkatinizi çekiyor mu bilmem, eskiden halkın temel gıdalarından olan çaya, şekere zam yapılınca radyodan TV’den haber yapılırdı. Şimdilerde hiç böyle şeyleri duymuyoruz. Acaba zam mı gelmiyor, yoksa artık sıradan bir iş oldu da, ilânata lüzum mu kalmadı?

Çeşitli gıda maddelerinin üzerinde üretim ve son kullanma tarihleri ayrı ayrı yazılırken, şimdi bakıyoruz da, birçok üründe üretim tarihleri yazılmamaya başladı. Sadece son kullanma tarihi yazılıyor. Bu da milleti kandırmadır. İnsanların, ürünlerin imalât tarihlerini bilmeleri hakları iken, bunu da kaldırarak yine dürüstlük yapılmıyor.

Bir de kolesterol meselesi var. Avrupa’da, hazır gıda mamullerinin ambalajlarında, kolesterol miktarları belirtilirken, bizde maalesef, eğer üründe kolesterol varsa, o hiç belirtilmiyor, ama kolesterol yoksa kocaman ve dikkat çekici bir şekilde kolesterol olmadığı belirtiliyor. Kolesterol=0 diye. Şunu da ifade edelim: İnsanların sağlık meselelerinden biri olan kolesterol yüksekliğine karşı milletimiz, yıllarca kandırılmıştır. “Kırmızı et (büyük ve küçükbaş) yemeyin, beyaz (tavuk) eti yiyin” diye. Hâlbuki tavuk etinde kolesterol yok değil ki, sığır etine yaklaşık bir oranda vardır. Sırf piyasa hareketi için çeşitli şekilde insanlarımız aldatılıyor. Yağsız sığır eti ile tavuk eti arasında pek fark yok yani. Hatta tavuğun derisini yiyenler varsa, esas kolesterol miktarının aşırılığı orada bulunuyor.

Aslında, hazır gıdaların birçoğunda bulunan zararlı maddeler dikkate alınmalı, ata-dede yiyecek ve içeceklerine ağırlık verilmelidir. Sun’î, zararlı ve asitli içecekler yerine; su, süt, ayran, limonata ve kendinizin yaptığı meyve sularını içmek lâzım. Diğer yiyeceklerde de keza, hazır olan her şeyden mümkün olduğunca kaçınmak lâzım.

Yukarıda yazdığımız bütün bu olumsuz ticaret şekliyle milleti kandıran esnaf, tüccar veya firma sahipleri, doğru olmayan esnaf, tüccar ve iş adamlarıdır. Hadis-i şerifin aksine hareket edip, insanları kandıranlar, kazandıklarını zannediyorlar, ama aslında kaybedenlerin kendileri olduğunu bilmiyorlar. Bu arada, devletin de bu haksızlıklara karşı çıkarak, vatandaşların mağdur olmamalarını sağlamaları vazifeleridir tabiî, ama aldıran kim? Olan yine vatandaşa oluyor. Yazık değil mi?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*