Global ihtilâller ve krizlere dair…

Image
Ekonomik krizlerin fail-i meçhul cinayetlere dönüştüğü bir zamanı yaşıyoruz. Bazen devletleri ve hatta kıt’aları batıran bu krizlerin hakikî sebep ve faillerinden medyanın bahsetmemesi veya edememesi, düyamızı işgale çalışan dehşetli güçlerin faaliyetini arttırarak devamına yardım ediyorlar. Kaynakları bizce meçhul ve çoğu kez gayet kirli çeşmelerden içen toplumların bir kısım temsilcileri de susunca; zulüm, adaletsizlik ve sınıflar arasındaki gerginlikler, dünyamızın canına kastedecek raddeye yaklaşıyorlar, kanaatindeyiz.

Dünya malına aşırı düşkünlük, altın ve gümüşü insanlardan kaçırarak biriktirmek ve hırsla onu arttırmak üzere bankalar vasıtasıyla tefeciliğe girişmek şeklinde özetlenebilecek “Ekonomik Kriz” meselesini ahirzaman dinsizlik ve ahlâksızlığı adesesinden de ele almak gerekiyor.

Bediüzzaman Hz.leri, bütün ihtilâl ve krizlerin ırkını kesecek ve köklerini toplumdan temizleyecek Kur’ânî reçeteyi en az on eserinde farklı biçimde bize veriyor. Beşeriyetin tarih boyunca yaşadığı ihtilâllerin ve insanlığı kemiren kötü ahlâkın sebeplerini birer kelime ile ifade ediyor.

Birinci Kelime: “Ben tok olayım başkası açlıktan ölse bana ne”…

İkinci Kelime: “Sen çalış ben yiyeyim.”

Bediüzzamana göre; insanlığı zulme ahlâksızlığa ve merhametsizliğe sevk eden birinci kelimenin ilâcı, ancak zekâtın toplumda mecburiyet kazanmasıdır. Emek ve sermaye savaşıyla dünyayı inleten ihtilâllerin veya ikinci kelimenin ilâcı ise; İslâmda haram olan fâizin toplumdan kaldırılması. Bediüzzaman´ın Büyük ihtilâllerden bu yana cereyan eden büyük hadisleri ve ihtilâlleri bu noktaya bağlaması çok ilginçtir.

Fransız ihtilâliyle birlikte kurumsallaşmaya başlayan dinsizlik hareketinin, mal hırsıyla tutuşan milletleri ve halkları kullanarak işbirliklerine gitmesi dinsizlerce hep nazarımızdan kaçırılan bir husustur. Bolşeviklerin karşı tarafı suçlamak üzere uydurduğu “Kapitalizm”in de Komünizm ile pis menfaati için çoğu kez aynı kareyi paylaştığını öğrenmemizi istemeyenler, içi boş sloganlarla insanları meşgul edegeldiler. Avrupa´da vukua gelen veya Avrupalı dinsizlerin idare ettiği ihtilâller, kaoslar, savaş ve krizler hep Bediüzzaman’ı tasdik ediyor. Birinci Dünya Savaşı hakikî sebepleri, bilhassa Alman Ordusunu arka cephede çökerten sebepler dikkatlice incelenirse, insanlığı hoplatacak neticeler çıkar kanaatindeyiz. Nitekim Leo Troçki gibi ihtilâlcileri techiz ederek Rusya’ya gönderen Rothschild ailesinin kominist ihtilâl ile birlikte “Kızıl Orduyu” kurdurtması, kapitalistlerle koministlerin işbirliğini göstermiyor mu? İsterseniz Latin Amerika’daki kominist – kapitalist işbirliğine Henry Kissinger´in penceresinden bakalım. Milyonlarca masumların canına mal olan ihtilâllerin kısmî hikâyelerini Amerikan Edebiyatından okuyabiliriz. Yine Amerikanın başına açılmış yüzyılın en büyük felâketi olan 11 Eylül hadisesini analiz ettiğimizde, karşınıza kapitalistlerin hizmetindeki tetikçi troçkiciler çıkacaktır. İsimler pek önemli değil… Neocon veya Neoliberal ifadeleri bizi şaşırtmamalı… Türkiye’deki bankaları üzerinden dünyanı en yüksek faizini kazanan Rothschild ile Soros´un, yukardaki kelimelerden hangisine dahil olduklarını artık siz belirlersiniz. Neocon’un 11 Eylülle ele geçirdiği Pentagonun işgali altındaki Afganistan ve Irak´taki paraların Amerikan devletine ulaşmadığını, henüz bugünlerde öğreniyoruz. Amerika’dan sonra AB ülkelerini ekonomik krizlere itenlerin adreslerini ve meşguliyetlerini öğrenmek isteyenlerin çok da zorlanmayacakları kanaatindeyiz.

Hadiselere Kur’ân´ın dürbiniyle bakan Üstadımızın dünyamızın içinde kıvrandığı ihtilâl ve krizleri 1915’te at üzerinde kaleme aldığı İşarat’ül İ’câz tefsiriyle gördüğünü söylemek elbette mübalâğa sayılmamalı… Birinci Dünya Harbinin sonlarında kaleme aldığı “Lemaat” isimli eserinin şu konuları ihtiva ettiğini satırlarına bakanlar; ihtilâlci ve kaosçuların eşkalini de göreceklerdir. İsterseniz II. Dünya Harbini analiz eden bir mektubuna birlikte bakalım: “Bin mâsum çoluk, çocuk, ihtiyar, hasta bulunan bir yerde, bir iki düşman askeri bulunmak bahanesiyle bombalarla onları mahvetmek ve tabakât-ı beşer cereyanları içinde, burjuvaların en dehşetli müstebitleri ve sosyalistlerin ve bolşeviklerin en müfritleri olan anarşistlerle ittifak etmek ve binler, milyonlar mâsumların kanlarını heder etmek ve bütün insanlara zarar olan bu harbi idâme ve sulhü reddetmektir.”

Günümüzdeki dünyamızın kanatlarından sızan masumların kanlarını bu şeytanî üçgenin veya ittifağın akıtmadığını kimsecikler iddia edemezler… İster Afrika’da, ister Afganistan’da ve isterse Arap ülkelerinde akan bütün kanlardan neocon ve neoliberal ittifağın sorumlu olduğunu, onların içimizde ve âlem-i İslâmdaki uzantıları da biliyorlardır… Neoconservatıf ve Neoliberal cereyanlardan sıkça bahsetmemizi, mahiyetlerini ilmî ve belgeli olarak açıklayamadığımızdan kıymetli okuyucularımız sıkıcı bulabilirler. Genel izahlardan da anlaşılacağı üzere; her çeyrek yüzyılda isim, renk ve moda değiştiren bu global dinsizlik ve sefahet cereyanlarının mahiyetini kişilerden ziyade kurumsal enstitüler, şahs-ı manevîlerin desteklediği mahfiller veya geniş imkânlarıyla devletler ortaya koyabilirler. Biz sadece bazen kulağını, kuyruğunu veya değişen renklerini okuyucularımızla paylaşmaya çalışıyoruz ki, bu da deryalarda kaybolan bütünü tanıtmaya kâfi gelmiyormuş. Bizim neslimizin sokaklarda veya nümayiş dolu konferanslarda komünist, bolşevik, sosyalist, mason, siyonist, emperyalist veya farmason kelimeleriyle hedeflediği zararlı sınıflardan günümüz medyasının –ekseriyetinin– bahsetmemesini elbette ilginç buluyoruz. Medyamızda büyük maaşlarla kalem sallayan akranlarımıza sormakta fayda var. Nerde o zararlı cereyanlar? Bütün o zararlı cereyanlar ıslâh-ı hal ederek dünyaya ve insanlığa faydalı hâle mi geldiler… O zaman şu dünyanın perişaniyetine ne demeli… Veyahut dünün o zararlı cereyanları slogan, renk ve forma değiştirip “global münafıklıklarla” daha dehşetli cinayetler mi işliyorlar… Ölümcül hastalıklara yakalanmış bu cemiyette, doğru teşhisi bu güne kadar koyamayanlar, Bediüzzamana kulak vermek zorundadırlar.

Lokal ve global ölçeklerde insanlığı zehirleyen, iğfal ve ifsad eden, kaoslarla çatışmalara sürükleyen, cemiyeti birbirine bağlayan köprüleri uçurarak “yabancılaşma ve düşman” psikozu oluşturan ve nihayet kurdukları banka, fon ve malî sistemlerle “emek – sermaye” çatışmasını körükleyen kişi, komite ve büyük cereyanları doğru tanımak için; Ahirzamanı yani zamanımızı en güzel şekilde tahlil eden Bediüzzaman’ı okumak ve onun Kur’ânî fikirlerini projelendirmekten başka fazla  çaremizin kalmadığı, kanaatindeyiz…

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*