Gül’ün dikeni ve Selvi

17 Aralık sonrası bir tarihte…

Tarafgirliğin tavan yaptığı bir zamanda…

Basındaki kalemlerin keskin bir kılıç gibi kullanıldığı dönemlerde…

Bir dost sohbeti esnasında, Erdoğan cephesinin sembol ismi Sayın Abdülkadir Selvi’yi hafifçe bir tenkit etmiştik.

Yazılarında ve sözlerinde biraz dikkat etmesi gerektiğini söylemiştik…

Kadim dostlarımızdan birisi şiddetle itiraz etti.

Sayın Selvi’yi gıyabında müdafaa etti.

Ve dedi ki:

“Bu konuda yanlış düşünüyorsunuz…

Sayın Selvi yıllarca Yeni Asya’da çalışmış birisidir…

Nurlara vakıf olması da önemli bir avantajı…”

Ve daha bir kaç söz söyledi,

Hepsi de Sayın Selvi’yi savunur tarza idi…

Biz de ister istemez bu dostluklar hesabına ve hatırına susmak zorunda kaldık.

İşi fazla uzatmadık…

Ancak;

Sayın Selvi’nin tarafgirane ve Erdoğan hesabına cesurane davranışları tüm kamuoyuna mal olmuş bir hadisedir.

Hatta bu konuda çok ağır ithamlara da maruz kalmakta.

Bazı kanallarda olanlar da birçokların malumudur.

En son hadise de Sayın Güllerin verdiği resepsiyonda meydana geldi.

Cumhurbaşkanı Sayın Gül basın başta olmak üzere bazı temeyyüz etmiş kişilere verdiği veda resepsiyonunda, Hayrünnisa Hanımefendi basınla vedalaşırken bazı sitemlerde bulunuyor.

Oldukça önemli sitemler bunlar.

Yakın bir gelecekte siyasi sonuçlar doğurabilecek sitemler…

Ancak güne damgasını vuran konu daha önemli:

Hanımefendi tüm gazetecilerin elini sıkarken sıra Sayın Selvi’ye geldiğinde şu tarihi sözü söylüyor:

“Sayın Selvi, siz bizi çok kırdınız, sizin elinizi sıkmayacağım.”

Düşünebiliyor musunuz durumu?

Tüm basın mensupları önünde oluyor olay.

Tam bir karizma kaybı.

Veya karizma çiziği bu.

Yani, Gül’ün dikeni Selvi’nin karizması üzerine derin bir çizik atıyor.

Hem de silinmesi imkansız olan bir çizik bu.

Şimdi düşünün bir kez:

Sayın Gül yeniden siyasete geri döner ve Başbakan olur ise, Yeni Şafaktan atılacak ilk isim kimdir?

Elbette ki Sayın Selvi’dir.

Bu dünyanın insaf ve merhameti yoktur.

Yazık gerçekten.

Eskiler demişler ki:

Fazilet odur ki düşmanın bile tasdik etsin.

Bizim cenahta ise tarafgirlik, şöhret ve diğer dünyevi makamlar uğruna faziletten öyle fedakarlık yapılıyor ki,

Bırakın düşmanın tasdik etmesini, dostlar bile küstürülüyor.

Ne diyelim;

Allah bu ve benzeri kardeşlerimize dünyanın ve dünyevi makamların ve dünyevi şöhretin kötü yönlerini göstersin.

Ahiret şevklerini arttırsın.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*