Güneş, Ay ve yıldızların ısı ve ışığı nereden geliyor?

Cenab-ı Hak sonsuz güç ve kudreti ile Cehennemi bir ısı kaynağı ve buhar kazanı hükmünde yaratmış, Cenneti ise bir ışık ve nur kaynağı olarak. Yani ısı enerjisinin kaynağı Cehennem, ışık ve nur enerjisinin kaynağı ise Cennettir.

İşte şu kainatta gördüğümüz yıldızlar ve güneşler ve ayların ısı kaynağı Cehennem ve ışık kaynağı ise Cennettir. Dünyamızın bir lambası hükmünde olan Güneşimizin ise ısı ve ışık kaynağı da yine Cennet ve Cehennemdir. Dünyanın uydusu Ay ise sadece ışık yaydığı için kaynağı doğrudan Cennettir.

Bu husus Nurların çeşitli bölümlerinde izah edilmiş.

İşte Birinci Mektup ve 30. Lemada geçen iki ifade bize bu konuda net bir tanım veriyor:

“Cehennem-i Kübrâyı elektrik lâmbalarının fabrikasının kazanı hükmüne getirip âhirete bakan semânın yıldızlarını onunla iş’âl etsin, hararet ve kuvvet versin. Yani, âlem-i nur olan Cennetten yıldızlara nur verip, Cehennemden nar ve hararet göndersin; (Birinci Mektup)”

“Demek bu semâvî lâmbalarda gayet harika bir intizam var. Ve onlara çok dikkatle bakılıyor. Güya o pek büyük ve pek çok kütle-i nâriyelerin ve gayet çok kanâdil-i nuriyelerin buhar kazanı ise, harareti tükenmez bir Cehennemdir ki, onlara nursuz hararet veriyor. Ve o elektrik lâmbalarının makinesi ve merkezî fabrikası daimî bir Cennettir ki, onlara nur ve ışık veriyor; ism-i Hakem ve Hakîmin cilve-i âzamıyla, intizamla yanmakları devam ediyor. (30. lema, 3.nükte)”

Demek ki Güneş, Ay ve yıldızların enerji kaynakları bizzat kendilerinde değil, başka zaman ve mekanlardan, yani Cennet ve Cehennemden geliyor. Adeta Güneş ve Ay bir enerji nakil aracı, başka bir yerden aldıkları enerjiyi şehadet alemine yansıtıyorlar. Bir ölçüde lamba görevi görüyorlar. Tıpkı evlerimizde kullandığımız lambalar gibi. Zira evlerimizdeki ampuller ve lambalar bizzat ışık kaynağı değiller, barajlarda üretilen elektrik enerjisinin nakilleri hükmündeler. İşte bu nedenle Güneş ve Ay bir lamba, bir lüks lambası, bir mum tarzında tarif edilmiş Risale-i Nurda.

25. Sözde bu hakikat şöyle izah edilir:

“Güneşi de bir kandil yaptı.” (Nuh Sûresi, 71:16.) Yani, “lâmba” tabiriyle şöyle bir üslûba pencere açar ki: Şu âlem bir saray; ve içinde olan eşya ise, insana ve zîhayata ihzar edilmiş müzeyyenat ve mat’ûmat ve levazımat olduğunu; ve güneş dahi musahhar bir mumdar olduğunu ihtarla Sâniin haşmetini ve Hâlıkın ihsanını ifham ederek tevhide bir delil gösterir ki, müşriklerin en mühim, en parlak mâbud zannettikleri güneş, musahhar bir lâmba, câmid bir mahlûktur.”

İfadeye göre Güneş de bir lamba hükmünde. Isı ve ışık enerjisini başka bir merkezden alıyor. Yani kendisi bizzat bir enerji kaynağı değil. Demek ki bu günkü bilimin bize sunduğu Güneş modelinde ciddi eksiklik ve yetersiz bilgiler var.

Yine Risale-i Nurlarda bu hususa 19. sözde şöyle dikkat çekilir:

“Şimdi bak, şu sersem ve geveze felsefe ne der? Bak, diyor ki: “Güneş bir kütle-i azîme-i mâyia-i nâriyedir. Ondan fırlamış olan seyyârâtı etrafında döndürüp, cesâmeti bu kadar, mahiyeti böyledir, şöyledir…” Mûhiş bir dehşetten, müthiş bir hayretten başka, ruha bir kemâl-i ilmî vermiyor. Bahs-i Kur’ân gibi etmiyor.”

Şimdi siz hiç duydunuz mu bir bilim adamından, “Güneşin ve Ay’ın ısı ve ışığını başka bir yerden alıp enerji nakli ve enerji dönüşümü yaptığını, yani bir lamba görevini ifa ettiğini?” Çoğunlukla duyamazsınız. Duysanız da inanamazsınız. Biz de öyle bir düşünüyorduk, hatta Risale-i Nurdaki mezkur tabirleri çok kez okumamıza rağmen böyle bir düşünce aklımıza gelmemişti. Ta ki bu videodaki bilim adamını dinleyene kadar.

Bilim adamının ismi Eric Dollard. O videoda özetle şunları söylüyor:

“Güneş füzyon enerjisi değil. Enerjisini başka bir boyuttan alıyor. Yani güneş bir enerji dönüştürücüsü. Yani ısı ve ışığını başka bir boyuttan alıyor.”

Bu ilginç ifadelerin Risale-i Nurda izah edilen tabirlerle örtüşmesi ise son derece dikkat çekici. Şimdi bizler Risale-i Nurda geçen yukarıdaki tabirleri okuduğumuz zaman hiç de böyle anlamıyorduk. Zannediyorduk ki o ifadeler sadece uhrevi alemlere ait. Halbuki Nurlarda ifade edilen yıldızlar, güneşler ve aylar bu aleme, yani gördüğümüz şehadet alemine bakıyor.

Demek ki bu günkü bilimin bize sunduğu, “Güneşte 4 milyon hidrojen füzyon tepkimesi ile helyuma dönüşür ve açığa çıkan ısı ve ışık enerjisi çevreye yayılır görüşü” ile güneşin bizzat bir enerji kaynağı olarak gösterilmesi son derece yetersiz ve eksik bir bilgi.

Zeten Nikola Tesla denilen meşhur bir bilim adamının, daha yıllar öncesinden güneşi bir, “Electromagnetic Luminary, yani elektromanyetik lamba” olarak tanımlaması da gerek Kuran’daki, “Güneşi de bir kandil ve lamba yaptı” ve Risale-i Nurdaki, “güneş, musahhar bir lâmbadır” tabirleri ile de örtüşmektedir.

İlginç gerçekten. Bilimin bize sunduğu güneş modeli Risale-i Nurdaki o mühim hakikatlerin bile anlaşılmasına bir perde olmuş. O tabirleri tam olarak anlayamamışız. Umudumuz Eric Dollard gibi sorgulayan bilim adamları sayısı arttıkça çok daha ilginç bilgilere sahip olacağımız yönündedir.

Evet, Değerli Dostlar!..

Uzun yıllar teknik ve fenni bir eğitim aldığımız için, biz genellikle “Risale-i Nurda bilim ve din” üzerine bir çalışma yaptık ve yapıyoruz. Buradaki yazılarımızın kahir ekseriyeti bu yöndedir. Maksadımız ise Risale-i Nurdaki ilmi ve fenni tabirleri bilimin keşifleri yönünde izah etmeye çalışmak. Yani yazılarımızda esas olan Risale-i Nurdaki tabirlerin izahıdır. Yoksa bilimsel bir gerçeği nazara vermek değil. Yani bilimsel bir gerçeğin Nurlarda karşılığı yok ise o konuya çok da temas etmiyoruz.

Evet, bazen de farklı anlaşılabilecek konulara temas ediyoruz. Bu da itirazlara yol açabiliyor. Bu itirazları da normal görüyoruz. Çünkü temas ettiğimiz bazı konular yıllarca bize öğretilen bilgilerle ters düşebiliyor. Hiç unutmuyoruz, bir sohbet esnasında “Ay’a çıkıldığı hakkında bazı tereddütler var” diye bir fikir öne sürmüştük de, bir kardeş bize ağır hakaretlerle, “Bu kadar net bir bilimsel gerçeği nasıl görmezden gelirsiniz” diye itiraz etmişti. Biz de bu kardeşi, “Bilimsel gerçek dediği olayın NASA’nın bir Holywood filmi olduğunu” kavramasının kolay olamayacağı düşüncesi ile saygıyla karşılamıştık.

Bu nedenle değerli okuyucuyu ve dostlarımızı sorgulamaya davet ediyoruz. Zira bilim ve fennin temelinde sorgulama yatar. Bizler de bu zeminde bunu yapmaya çalışıyoruz. Elbette ki hatalarımız da olabilir. Şayet yazılarımızda kesin ve net bir yanlış bilgi olursa email ve yorumlar yolu ile bizleri uyarmalarını bekliyoruz. Bunu istemek de bir yazarın en basit bir hakkı olsa gerek, diye düşünüyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*