Günümüz problemlerinin çözümü Risâle-i Nur’da

4.3.2012 Pazar günü Adanada Nur’un bayramı vardı. Büyük Kur’ân Müfessiri Bediüzzaman’ın vefatının 52. yılı programlarının ilk startı Adana’da verildi. Yeni Asya gazetesi yazarlarından araştırmacı yazar Halil Uslu tarafından saat 14:00’da Adana’nın güzide toplantı ve konferans salonlarından biri olan Seyhan Kültür Merkezi’nde verilen “Günümüz insanlarının sorunlarına asrın tefsiri Risâle-i Nur’dan çözümler’’ konulu konferans Adana ve çevre illerden gelen katılımcıların yoğun ilgisine sahne oldu.

Sunuculuğunu ekonomist Abdurrahman Koçak’ın yaptığı program, Süleyman Uçar’ın Kur’ân-ı Kerim tilâvetiyle başladı.

Abdurrahman Koçak’ın, Said Nur ve talebeleri ve onların büyük dâvâlarının serencamının bir bölümünü seslendirdiği “Denizli Zindanları” isimli şiirini okuması için eğitimci Atilla Yılmaz’ı sahneye çağırması ile salonda duygu dolu anlar yaşandı. Eğitimci Atilla Yılmaz kendi yazdığı ve müzik eşliğinde seslendirdiği mana yüklü dizelerinde, Kastamonu’dan Denizli zindanlarına uzanan hüzünlü ve şanlı bir yolculuğu adeta dinleyicilere o günleri yaşatırcasına seslendirdi. Isparta ve Anadolu’nun değişik beldelerinden, anadan, yardan ve her şeyden vazgeçerek, Nurun kara sevdalılığı için, Denizli zindanlarını mesken eyleyen Nur kahramanlarına, Isparta’dan, Sav’dan ve başka yerlerden yazılıp gözyaşlarıyla ıslatılan Nur kokulu mektupların kokusuyla, büyük Üstada verilen zehirler ve talebelerine yapılan akla hayale gelmeyen işkencelerin hüznü salonda birbirine karıştı. Denizli Zindanlarında Üstadının bedeline can verip şehit olan Hafız Ali Ağabeyin, o ânının anlatıldığı kısımlarla, 3-5 kişiyi gözünü kırpmadan öldüren katillerin Denizli Zindanlarında Üstad ve Nurları tanıdıktan sonra: ’’Üstadım şu tahta kurularını öldürmenin bir mesuliyeti var mı?’’ diye soracak kadar yüksek hasletteki insanlar haline gelmelerinin anlatıldığı kısımlar şiirin en dikkat çeken dizeleriydi. Atilla Yılmaz şiirinin sonunu “Aziz Üstadım! Gün gelecek senin ve dâvânın adı cihanın her tarafına altın harflerle yazılacak!’’ sözleriyle bağladı.

Sunucu Abdurrahman Koçak, araştırmacı yazar Halil Uslu’yu, “Dünyanın her yerinde Bediüzzaman ve dâvâsını anlatan konferanslar veren gazetemiz yazarı Halil Uslu Ağabeyi 999. konferansını vermek üzere huzurlarınıza dâvet ediyorum.’’ anonsu ile sahneye dâvet etti.

BEDİÜZZAMAN, ÇAĞLARI KUCAKLAYAN BİR PEYGAMBER VARİSİ

Araştırmacı yazar Halil Uslu ise programda kendisine ayrılan bir saatlik sürede, özet olarak, aşağıdaki hususları katılımcılarla paylaştı:

“Saygıdeğer Adanalılar, beyefendiler, hanımefendiler, kıymetli basın mensupları, hepiniz hoş geldiniz! Bediüzzaman ve mücadelesini bu kısacık zamana sığdırmak, okyanusu su bardağına sığdırmak gibidir. Çağımızın maddî ve manevî bütün problemlerinin çözümü bu asrın Kur’ân hakikatleri Risâle-i Nur’da ve Bediüzzaman’da mevcuttur. Bediüzzaman sadece içinde bulunduğumuz çağımızı değil, çağları kucaklayan bir peygamber varisi. Bunun açık göstergesi olarak bugün dünyanın 200 ülkesinde 60’a yakın dünya dilinde Risâle-i Nurlar okunmakta ve insanlığı irşad etmekte, bu irşat halkası gün geçtikçe genişlemektedir. Büyük Üstad, “Ben acele ettim kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz…’’ diyor. Onun müjdelediği cennetasa baharda açan Nur çiçekleri sizlersiniz.

“80 küsûr yıllık kahramanlık, şan ve şereflerle dolu mücadelesinde, memlekete ve insanlığa yararlı hangi iş varsa Bediüzzaman’ı orada görürüz. İlim meclislerinde, harp meydanlarında en önde hep o vardır. Bediüzzaman, tâ o günlerde gençleri ve insanlığı zararlı alışkanlıklara feda etmemek için Yeşilay’ın kurucuları arasında yer alır. Kısacası Bediüzzaman hayatını ve varlığını Müslümanlara ve insanlığa vakfetmiş, bu yüzden evlenmeye bile fırsat bulamamış bir kahraman. Dünya zevki namına bir şey tatmayan, kendisi için değil, millet ve insanlık için yaşayan bir kahraman.

“Nurun Kahraman Şairi Ali Ulvi Kurucu Büyük Üstada yazdığı şiirinde, ‘İmanlı nesiller seni yâd edecektir. / Yıllarca asırlarca peşinden gidecektir.’ dizeleriyle Üstadın o şanlı mücadelesini bayraklaştırmıştır.

“Ruhun şad olsun Aziz Üstadım!  Bu şanlı ve çilelerle dolu mücadelenizde, bizler için, evlenip çoluk çocuk sahibi olmaya bile zaman ve fırsat bulamadınız; ama mahzun olmayınız! Bu fitne ve fesat asrında yazdığınız Nurlarla hayat bulan geride bıraktığınız yüz milyonlarca evlâdınız dâvânıza sahip çıkarak sizi mahcup etmedi, sizi hayırlarla yad ediyor.

ÂKİF’İN MÜJDELEDİĞİ NESİL: NUR TALEBELERİ

“Âkif’in Kur’ân ve İslâmiyetin mukadderatına sahip çıkacağını söylediği, ‘Nesl-i Cedid’ Nur Talebeleri ve sizlersiniz. Büyük Üstad sadece Türkiye’mizin değil, bütün dünya ülkelerinin gençliğini düşünerek eserler yazmıştır. Bugün nüfusumuzun üçte birini teşkil eden gençlerimizin ve dünya gençliğinin inancını ve kutsal değerlerini mahfetmek için oluşturulan menfî cereyanların ve tuzakların bini bir para… Televizyonlar, medya, şer odakları, kötü arkadaşlar, uyuşturucu, müstehcenlik vb. gençliği olumsuzluklara ve günahlara teşvik eden binlerce sebep var. Yeterli bir inanç ve din eğitimi yok. Bugün hapishaneler 130.000 mahkûmu ile ağzına kadar dolu. Üstad 1948’lerdeki Tarihçe-i Hayat’ında her dakikada 100 günahın insanlığı tehdit ettiğini söylüyor. Bugün bu rakam binlere çıkmış.

“Bugün gençliği ve insanlığı tehdit eden bu olumsuz tablodan kurtuluşun Kur’ân kakikatleri olan Risâle-i Nur’la gerçekleşebileceğini sadece İslâm âlemi değil, Hıristiyanlık âlemi de teyit ediyor. Ben dünyanın birçok ülkesinde bu ve benzeri konularda konferanslar verdim. Oralarda bulunan binlerce kilisenin bomboş ve bir kısmının kapılarına kilit vurulmasına karşın, camiler cıvıl cıvıl ve ağzına kadar dolu.

“Ülkemizde ve İslâm âleminde bizi benliğimizden ve inancımızdan koparmak için çok şeni entrikalar yaşandı. Önce elimize bir kitap verdiler adı ‘Okuma (!)’ olan. Bu yüzden şanlı ecdadımızla bağlarımız koptu, dedemiz Fatih Sultan Mehmed Han’ın mezar taşını bile okuyamaz hale geldik.

DÜNYA RİSÂLE-İ NUR’A KOŞUYOR

“Bugün ortalıkta dolaşan ‘dindar nesil’ lâflarından tam 100 yıl önce Bediüzzaman, akılları fen ilimleri, kalp ve vicdanları din ilimleriyle teçhiz edilip donatılması gereken bir gençliğin yetiştirilmesi zaruretinden bahsediyor. Bu zarureti hem Osmanlı’da padişaha, hem de Cumhuriyet döneminde devletin ileri gelenlerine defaatle hatırlatıyor. İslâm ve insanlık âleminin kurtuluşu için, din ilimleriyle fen ilimlerinin birlikte mezc olunup tahsil edileceği üniversitelerin kurulması zaruretini ortaya koyuyor ve bu hususta yoğun çalışmalar yapıyor.

“Eğer onun tavsiyelerine kulak verilseydi bugün Irak, Suriye, Mısır ve âlem-i İslâm böyle perişan olmayacaktı. Bu gün insanlığı tehdit eden terör, israf, ırkçılık ve sefahat gibi bütün problemlerin de çözüm yolları Kur’ân hakikatlerinde mevcuttur. Dünya Risâle-i Nur’a koşuyor. Bediüzzaman’ın mücadelesi sonucu, dün, bir esir olarak bulunduğu komünizmin merkezi Rusya semaları bugün Ezan-ı Muhammediyenin tatlı nağmeleriyle çınlıyor ve yüzlerce Nur dersanelerinde Kur’ân hakikatleri Risâle-i Nur okunuyor. Dünyanın 200 ülkesinde Kur’ân nurları insanlığı aydınlatıyor.

ÂLEM-İ İSLÂMIN EN BÜYÜK PROBLEMİ

Aslında âlem-i İslâmın en büyük problemi doğru İslâmı yaşayıp yaşatamamaktır. Çünkü yaşamayanlar asla yaşatamazlar.

Bugün Kars’ta, Konya’da ve İstanbul’da veya âlem-i İslâmiyetin ve memleketin başka bir yerinde okunan ezan aynı ezansa, peki o halde neyin kavgasını veriyoruz? Hepimiz kardeşiz.

Kadınlar Haftası, Sevgililer Günü vb. bunların hiçbiri yokken, bundan 1500 sene önce Hz. Resûlullah ‘Cennet anaların ayakları altındadır.’ demiştir. Hiçbir din, hiçbir kitap ve  hiçbir toplum, tarihin hiçbir döneminde, kadına Kur’ân ve İslâmiyet kadar değer vermemiştir.

Kur’ân ve İslâmiyet’e, vatana, Ayyıldızlı Bayrağa ve medeniyetin güzelliklerine olan sevdadan hiç kimseye zarar gelmez. Atilla Yılmaz Hocamın, bize o günleri yaşatan şiirinde bahsettiği Denizli Zindanlarında bulunanlardan, 3-5 kişiyi gözünü kırpmadan katleden insanların, Risâle-i Nur’u ve Üstadı tanıdıktan sonra tahtabitini bile öldürmeye korkacak şekilde insanlığın en yüksek katına terakkî etme hadisesinin seslendirildiği dizelere, tekrar dikkatinizi çekmek isterim. Hocamın diline ve eline sağlık, bizi çok duygulandırdılar. Şunu önemle vurgulamak ve hatırlatmak isterim ki: ‘İnşallah şu istikbal inkılâbatı içinde en gür seda İslâm’ın sedası olacak, hâkim yalnız Kur’ân ve İslâmiyet olacaktır.’ Hepinizi saygıyla selâmlıyorum; programa emeği geçen herkese, bizi buraya dâvet eden Adana Nur Kahramanlarına, böyle güzel bir salonu bize tahsis eden Adana Seyhan Belediye Başkanlığına ve salonu lebâlep doldurarak sabırla bizleri dinleyen siz gönül dostlarına teşekkür ediyorum. Allaha emanet olun.”
Program, ilgiyle takip edilen, “Bize Ne Oldu?” adlı günümüz toplum ve insanlık problemlerinin ve çözüm yollarının yer aldığı sinevizyon gösterisi ile sona erdi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*