Kuran nazil olmaya başlayınca Mekke’li müşrikler çok şiddetli bir şekilde mukabele etmişler. Kuran’ın mesajlarına karşı akıl almaz bir inat içine girip, bir çok asılsız iddialarda bulunmuşlar. Kuran’da bir çok ayet bu asılsız ve mantıksız iddialara cevap verir. Kuran’ın bu cevapları sadece o zaman ve zemin için değil, belki kıyamete kadar geçerli olan bir cevaptır. Çünkü o zamandaki müşriklerin benzerleri yine benzer iddiaları hep gündemde tutacaklardır.
Mesela Velid bin Muğire.
Zamanında Kuran’a karşı en çok mücadele eden ve yalan ve yanlış fikirleri ile Mekke müşriklerini çevresinde tutan bir kişi. Ebu Cehil’in akıl hocası. Kuran’ın hak olduğunu bildiği halde inat ve kibrinden inkara sapmış ve Kuran ile ilgili asılsız ve akıl dışı iftiralarda bulunmuş bir kişi.
Kuran çok şiddetli ayetlerle onun dehşetli akıbetini haber vermiş:
“Yarattığım o kişiyi tek başına bana bırak; geniş bir servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisine nimetleri serdikçe serdiğim, arkasından daha fazla vermemi bekleyen kişiyi. Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o bizim âyetlerimize karşı inatla direnmektedir. Ben de onu sarp bir yokuşa süreceğim. Zira o düşündü taşındı, ölçtü biçti. Kahrolsun, ne biçim ölçme biçme bu! Ardından yine kahrolsun, ne biçim ölçtü biçti! Sonra baktı, sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda arkasını dönüp gitti ve kibrine yenildi. ‘Bu’ dedi, ‘olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir; bu bildiğiniz insan sözünden başka bir şey değildir.’ Ben onu cehenneme sokacağım …” (el-Müddessir 74/11-26).
İşte bu şiddetli tehdit kıyamete kadar geçerli bir tehdittir.
Zira, günümüzde de bir çok Velid bin Muğire türemiş. Aslında her zaman vardı da günümüzde daha çok. Bunların ortak yanı ise yalan yanlış bilgilerle akıllarının almadığı her meseleyi bahane ederek İslam’a ve Kuran’a saldırmak. Fikir ve düşünceleri ifsat ederek insanlar arasında fesat çıkarmak. Hatta bunlar arasında güya ilahiyat eğitimi almış insanlar da var.
Bunların hiçbir zaman hayata dair, hayatın işleyişine dair, bu mahlukat nereden gelmiş, nereye gidiyor, burada ne işi var gibi temel suallere mantıklı ve olumlu bir izah getirdiğini göremezsiniz. İşleri güçleri inançları bozmak, dini yaşayışı ifsat etmek, bilhassa genç ve körpe zihinlerde şüpheler uyandırarak kargaşaya sürüklemek ve dini yaşayışa meyletmeye çalışan insanların önünü kesmek.
Evet bu tür fesat şebekelerine verilecek bir cevap yok. Sürekli fitne üzerinden hareket ettikleri için doğru ve makul cevaplara her zaman kapalıdırlar. Bu nedenle bu tür fesatçılarla bir tartışmaya girmek de beyhude bir iştir.
Ancak genç zihinlerin ve imani meseleler konusunda yeterli bilgiye sahip olmayanların bu fesat ehlinden uzak durması gerek. Çünkü batılı fazla tasvir saf zihinleri bulandırabilir. İnsanda nefis ve şeytan var. Bunlar ise her zaman fesat ehline yardımcı iki cihazdır. Şunu kabul etmek gerektir ki o fesat ehli aptal ve geri zekalı değiller. Hatta dünyevi cihette biraz da ileri ve şeytani zekaya sahipler. İnsanları nereden avlayacaklarını iyi biliyorlar. Hatta bazıları ileri seviyede dini bilgiye de sahip. Zaten bunların ağa babası olan Velid bin Muğire de öyle idi. O zamanki Arap cemiyetinin ileri seviye zekaya sahip olan şahsiyetinden birisi idi.
Aslında bu tür fesat ehlinin dile getirdikleri iftiralar yeni değil. Asrın başında bir çok mülhit türemiş. Risale-i Nurda bu mülhitlerin iddia ve iftiralarına bir çok yerde cevaplar verilmiş. Risale-i Nur bilgisine haiz bir kişi günümüz fesat ehlinin iddialarına güler geçer. Fakat yine de bilhassa sosyal medyada etkili olan bu fesat ehlinden uzak durmak gerekiyor. Kabe’yi tavaf etmek varken vaktinin çoğunu şeytan taşmaya harcamanın da bir anlamı yok.
Benzer konuda makaleler:
- “Seyfullah’ı” incitmek!
- Velid bin Muğire (530?-622?)
- Risale-i Nurda Yazılım Mühendisliği ve Yaratılış Teorisi
- Mehmet Kutlular: Şahsa değil sisteme bağlıyız