Güzel bir toplantı…

Turfanda şeyleri sevmez misiniz? Mevsimlerce beklediğiniz bir meyvenin, bir hadisenin veya bir neticenin ilk zuhurunu herkesin alkışladığı gibi biz de alkışlıyoruz.

Otuz küsur senedir gurbetteki Müslümanları temsile çalışan dinî cemaatlerin önyargısız ve ihlâsla bir araya gelmelerini yıllarca iştiyak içinde beklediğimden Almanya Diyanet İşleri İslâm Birliğinin aşağıda arz edeceğim toplantısını tebrike şayan buldum.

Genç ve aktif Diyanet Reisimizin isteği üzerine toplantıya dâvet edilen cemaatlerin de onlarca senedir bu manzarayı arzuladıklarına ve böyle bir dâveti beklediklerine inanıyoruz. Kur’ân’ın emri olan “meşveret ve şûrâya” en fazla riayet etmesi gereken cemaatlerin bunca zamandır gecikmiş olmaları, elbette beraberinde bazı keffaretleri de getirecekti. Bu gecikmenin müsebbibi olan resmî ideolojinin mahiyetini öğrenmeye çalıştığımız şu sıralarda, dönüp devleti suçlamanın bir yarar sağlamayacağını bildiğimizden, gecikmeli de olsa Diyanet’imizin bu hayırlı adımı atmış olması, inşaallah kayıplarımızın telâfisini hızlandırır, düşüncesindeyiz. Bu sağlıklı ve verimli zemini hazırlayan DİTİB mensuplarının ve kıymetli müşavirimiz Prof. Ali Dereli´nin gayretleri de bu çerçevede önemlidir.

Dileriz ki, bu güzel başlangıç yalnızca kıymetli hocamız Prof. Mehmet Görmez´in üslûbuna has kalmaz. Camianın şahs-ı manevîsinin ulaştığı bir tekamül noktası olarak kalır. İlk olarak dinleme fırsatı bulduğumuz sohbetinde global konjonktürü dikkatlice takip ettiği izlenimini bizde bırakan Prof. Görmez’in tarihe ve kültüre aşinalığı da bizi mutlu etmiştir. Avrupa’daki İbrahimî din mensuplarıyla münasebetini güzel tutarken bilhassa Katolik ve Protestan kiliseleriyle ittifaklara girmeye çalışan Diyanet’in bu çalışmalarının, AB içindeki iç barışa büyük katkılar sağlayacağı kanaatindeyiz. Avrupa’da yaşayan otuz milyona yakın Müslümanın günlük ihtiyaç ve problemlerini gündemine almaya çalışan Türkiye Diyanet’inin sair İslâm ülkelerine de rehber ve numune olacağı, toplantıya katılan cemaat temsilcilerinin ortak inancıydı. Almanya’daki Türk çocuklarına camilerde ve sivil kurslarda ulaşmaya çalışan Diyanet’in gurbetteki çocuklarımıza Türkiye üniversitelerinde kucak açması, ilâhiyat fakültelerini bitiren çalışkan öğrencileri Avrupa üniversitelerinde yüksek lisansa yönlendirmeleri, yukarıda arz ettiğimiz gecikmiş istişarî toplantıların eğitimdeki izdüşümlerini teşkil ediyor.

Görmez Hoca’nın vurguladığı en önemli noktalardan birisi de Diyanet’in Avrupa’daki dinî cemaatlerle artık bir cemaat rekabeti içinde muhatap olmayacağına yönelik vurgusuydu. Türkiyemizin bütün renk, estetik, kültür, görüş ve hayat biçimlerini bünyesinde barındırması gereken bir müessesenin resmî ve dar kalıplarla bugünlere gelmiş olması, buradaki Müslümanlara çok şey kaybettirdiği gibi, Türkiye’ye de birşey kazandırmamıştı. Bu istişarî toplantı ile nahoş bir geçmişe perdelerin kapandığını temaşa ederken, geçmişteki yanlış üslûplarla yüzleşen Reisimizin bu samimî tarzının kendileriyle sınırlı kalmamasına da duâ ediyoruz.

Bir sivil inisiyatif olarak DİTİB ve Avrupa’daki diğer dinî cemaatlerin, Türkiye Diyanet’inin de yardımıyla AB ülkelerinin sosyal yapılarına “hayatî projeleriyle” büyük katkılar sağlayacağını biliyoruz. Bilhassa İbrahimî dinlere dinsizlik adına savaş açmış agresif ateizmin Avrupa’nın iç barışını kundaklamaya çalıştığı şu günlerde, Diyanet İşleri Başkanımızın Hıristiyan ve Müslüman dinî cemaatleri ziyareti son derece önemlidir. Avrupa barışına giden yolun İslâmdan ve Müslüman coğrafyalardan geçtiğini biraz daha kavrayan AB’nin resmî ve sivil kurumlarının, Prof. M. Görmez’in vermeye çalıştığı mesajları biraz daha iyi anlayacaklarını düşünüyoruz. Ve bu arada AB’nin Müslüman Türkiye’ye olan şiddetli ihtiyacı daha da netleşmeye başladı kanaatindeyiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*