Haddini aşan savcı emeklisi

Geçen hafta bazı arkadaşlarımız bir video yollayıp, seyretmemizi ve Yeni Asya olarak buna muhakkak cevap verilmesi gerektiğini, meydanın boş olmadığını görmelerinin icap ettiğini söylediler.

Hemen videoyu seyrettim. “a haber” kanalında üç tane babayiğit (!) gazeteci, televizyoncu, bir savcı eskisi ile konuşuyordu. Adamın söylediği sözler, saçmaladığı zırvalar, kanımızı dondurdu. (Bu zırvaları, 6 Aralık tarihli Yeni Asya’da okudunuz zaten. Onun için, tekrara girmiyorum) Ve bu zırvayı derhal arkadaş zeminlerimize yolladık ve Yeni Asya da icap edeni yaptı. Zaten Yeni Asya’nın neşir hayatına atılmasının en büyük gayesi; Asrımızın en büyük din âlimi, Kur’ân müfessiri, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, onun şaheseri olan Risale-i Nurlar ve Nur Talebelerine gelen, gelebilecek her türlü; fitneyi, iftirayı, yalanı ve hücumu göğüsleyip, (Bizden talepte bulunan arkadaşımızın arzusu gibi) MEYDANIN BOŞ OLMADIĞINI göstermekti. Nitekim öyle de yaptı.

Savcı eskisi, şapla şekeri birbirine karıştırdı. Atın önüne bile koysanız, şap ile şekeri ayırt ederken, bu adam ayırt etmedi. Belki de kasten o herzeyi söyledi. Efendi, evvelâ şunu bilesin ki, dünyada, Kur’ân-ı Kerîm ve hadis kitaplarından sonra en çok okunan İslâmî eser, Risâle-i Nur Külliyatı’dır. Elli beş tane dünya lisanına tercüme edilmiş, dünyanın beş kıt’asında da okunup, milyonlarca müntesibi olan bir cemaati vardır.

Adalet camiamızı, savcı ve hâkimlerini tenzih ederiz, ama sen o güzide camiaya hiç yakışmadığını, o sözlerinle göstermiş oldun. Zahmet edip de okumadan desteksiz attığın o lâflarının altında kalmadan, şöyle biraz araştırıp, okuyup öğrenseydin bari. Seksen iki senelik hayatında, değil Müslümanların, bütün insanların, Cehenneme gitmemesi için uğraşan, vatan müdafaasında, düşmana kök söktüren bir gönüllü albay olduğunu bilseydin,

İstanbul’un işgalinde, İngilizlerin tekerlerine çomak sokup, onların morallerini nasıl bozduğunu bir bilseydin… Üstadın, “Cennetmekân sultan” dediği Abdülhamid’i, yapılan yanlışlarından îkaz edip, ama doğrularında hep destekleyip, halife unvanıyla da duâ ettiğini bir bilseydin…

Keşke, bunları da okuyup öğrenebilseydin. Gerek Üstad gerekse onun talebeleri, hiçbir zaman; istibdadın, anarşinin, ihtilâllerin yanında yer almamış, hep karşı çıkmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca yapılagelen bu hareketlerin hepsine tavır koymuş, karşı durmuştur. Nur Talebelerinin, dünyadaki tek gazetesi olan Yeni Asya’nın, matbuat âlemine girmesinden sonra da bunu gazete lisânıyla hep isbat etmiştir.

Muhtemeldir ki, senin de ucundan kıyısından geçtiğini tahmin ettiğimiz, F..ö dediğin o yapıyla, Üstadı, Nur Talebelerini iltibas ettirmen, bilerek karıştırman, sana artı olarak dönmez.

Hani eskiden böyle senin gibiler vardı, bazı partilerin gözüne girip oradan milletvekili olurlardı. Şimdi o maksadını bulacak bir parti bile bulamayacağını düşünüyorum.

Biraz araştırsan görürdün Said Nursî Hazretleri’ne bühtanda bulunan iflâh olmuş mu?

Bir çift sözümüz de “a haber” kanalına. Sonradan yaptığınız o özür bir işe yaramaz.

Adam, oku attı, kendince hedefe yolladı. Siz de orada o anda dinleyip seyirci kaldınız.

Madem Üstadı, siz de sevip sayıyordunuz, niye canlı yayında müdahale edip, “Savcı bey, orada durun! Öyle bir saçmalığı, biz TV olarak kabul edemeyiz” vb. deyip, onun sözünü kesebilirdiniz. “Bad-el harab-ül Basra”dan sonraki özrünüz, pek makbul değildir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*