Hak Galip Olacak

Cenab-ı Hakkın bu kainatı, içindeki yıldızları, güneşi, ayı; şu içinde yaşamakta olduğumuz güzel dünyayı ve içindeki mahlukları ve insanları yaratmasındaki esas maksat; hayırdır, güzelliktir, haktır, adalettir, iyiliktir. Çirkinlikler, kötülükler, şerler hem cüzidir, hem de tebeidir; yani güzelliklerin anlaşılabilmesinde bir ölçüdür.

Bu hususa Bediüzzaman Hazretleri şöyle dikkat çeker: “Kainatın nizamındaki galib-i mutlak ve maksud-u bizzat ve Sani-i Zülcelalin hakiki maksatları, hayır ve hüsün ve güzellik ve mükemmeliyettir. Çünkü kainata ait fenlerden her bir fen, külli kaideleriyle bahsettiği nev ve taifede öyle bir intizam ve mükemmeliyet gösteriyor ki, o­ndan daha mükemmel akıl bulamıyor.”

Nasıl ki kainatta hayır ve güzellik esastır; öyle de şer ve çirkinlik, kötülük tam bunun tersidir. Yani şer ve çirkinlik kainatta esas değil, dolayısıyladır, tebeidir; maksud-u bizzat değildir. Bu hususda da Bediüzzaman Hazretleri yine oldukça ilginç olan şu tarifi yapar: “Şer, kubuh, çirkinlik, batıl, fenalık, kainatta cüzidir; maksut değil, tebeidir ve dolayısıyladır. Yani mesela çirkinlik, çirkinlik için kainata girmemiş; belki, güzelliğin bir hakikati çok hakikatlere inkılap etmek için, çirkinlik bir vahid-i kıyasi olarak hilkate girmiş. Şer, hatta şeytan dahi beşerin hadsiz terakkiyatına müsabaka ile vesile olmak için beşere musallat edilmiş. Bunlar gibi cüzi şerler, çirkinlikler, külli güzelliklere, hayırlara vesile olmak için kainatta halk edilmiş.”

Evet, kainatta esas olan hayır ve güzelliktir. Çirkinlik ve şer esas değil, dolayısıyladır. Ve bu husus Cenab-ı Hakkın umumi bir rahmet kanunudur. Ve bu rahmet kanununa insan hariç diğer tüm mahlukat itaat etmektedir.

Pekala insanın durumu ne olacak? Kainattaki yaratılmış diğer kardeşleri bu umumi kanuna itaat ederken, insan şerleriyle, haksızlıklarıyla, kavgalarıyla, küfrüyle, inkarıyla- tarihin şehadetiyle şimdiye dek yaptığı gibi- hep bu “hayır ve güzelliliğin maksud-u bizzzat olması” kanununu ihlal mi edecek? Bu ihlal kıyamete kadar sürüp gidecek mi? Cenab-ı Hakkın bütün mahlukatta cari olan umumi “şefkat ve hikmet kanunu” insan neslinde de tahakkuk etmeyecek mi?

“Edecek” diyor, Bediüzzaman Hazretleri ve ekliyor; “…beşer, hiç bir cihetle, bütün enva-ı kainata muhalif olarak ve küçük kardeşleri olan sair taifelere zıt olarak, kainattaki nizama külli şerleriyle muhalefet edip, nev-i beşerde şerrin hayra galebesiyle binler senede sebep olan o zakkumları yiyip hazmetmesi mümkün değil.”

Ve ardından şu önemli müjdeyi veriyor: “ …hayır ve hak din istikbalde mutlak galebe edecektir. Ta ki, nev-i beşerde dahi sair neviler gibi, hayır ve fazilet galib-i mutlak olacak. Ta, beşer de sair kainattaki kardeşlerine musavi olabilsin ve sırr-ı hikmet-i ezeliye nev-i beşerde dahi “Takarrür etti” denilebilsin.”

İfadeler çok açık, daha fazla yoruma ve izaha gerek yok. Bediüzzaman Hazretleri hükmet-i ezeli cihetine istinat ederek, mezkur ifadelerde “İnsanlık aleminde de hayrın ve güzelliğin hakim olacağı” tespitini yapıyor. Yukarıda size nakletmeye çalıştığımız ifadeler Hutbe-i Şamiye adlı eserin ‘Birinci Kelimesinin’ son bölümündeki “Yarı Bürhan” kısmında geçmektedir.

Dünyadaki hal ve gidişe bakıldığı zaman hadiselerin hep yukarıdaki ifadeleri tasdik edici yönde inkişaf etmeye devem ettiği görülür. Zira Birinci ve İkinci Dünya Savaşı gibi çok büyük iki felaketi yaşayan dünya milletleri Birleşmiş Milletler teşkilatın kurmuş ve bu teşkilatın dünya barışına hizmet etmesini en büyük hedef olarak tayin etmiş. Ardından insan hakları ve demokrasi ve adalet fikirleri çerçevesinde dünya süratle bir barış, huzur, zenginlik, sükun, savaşa yer olmayan, inanç ve düşünce hürriyetinin yaşandığı veya Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle, insanlık tarihinde hayır, güzellik ve iyiliğin galib-i mutlak olacağı bir zaman ve asra doğru süratle yol almaktadır.

AB ülkeleri gibi maddi bakımdan gelişmiş dünya devletlerinde demokrasi, hak, hürriyet, barış vs.. gibi kavramların öncelikli kavramlar olması da bu gidişin yönünü göstermektedir. Elbette ki dünyada aranan en önemli şey hak,hukuk,adalet, hürriyet, barış,huzur ve refah. Bütün bu kavramları ise insanlığa öğreten İslam’dır.

İşte bu gerçeği keşfeden batı insanı bu gün süratle İslam’a doğru koşmaktadır. Hatta bir ara dinsizliğin kalesi olan Rusya devletinde bile Risale-i Nurlara ihtiyac duyulduğu resmi makamlar tarafından ilan edilmiştir.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin yukarıda naklettiğimiz sözleri geleceğe ümitle ve şevkle bakmamızı sağlayan ifadelerdir. Günümüzde yaşadığımız hadiselerin soğuk yüzüne bakarak kalbimizde yılgınlığa ve bezginliğe doğru bir duygu kayması meydana gelirse, lütfen bu bölümü sıkça okuyalım. ve unutmayalım ki “Hak galip gelecek, istikbalde en gür sada İslam’ın sadası olacaktır.” Buna tüm kalbimizle inanıyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*