Bizden büyüklerin bulunduğu oturumumuzda ilk söz hakkı aldığım sahneyi hatırlıyorum.
Bir güzel terlemiştim. Büyüklerden sıra bulmak ne mümkündü. Hep büyükler konuşur, dinlenirdi. Ama ya gençler? Büyükler, görüşünü paylaşmak isteyen gence, etkili bir bakışla, şöyle bir el ense çekip; ‘Hele sen haddini bil bakalım, dünün çocuğu…’ hissini yaşatırlardı.
Farklı görüşe hayat hakkı tanımayan bizim eğitim çarkından geçmiş kime sorsanız, ‘Eskilerin öğretmen görüntüsü nasıldı diye?’; size hemen dudakların dikine yukarıya doğru bir işaret parmağı görüntüsü olan, bir ‘Suuusssss!!!’ işareti çekiverirler.
Ve çoğunun bir korku titremesiyle, yanak ve elinin parmak uçlarında, tokat ve değnek acılarından doğup gelen bir acı sarar bedenini.
Tabiî kiminin de hatırına, ebedî hayatları sarsan falakaların, kul haklarını kimin vereceği geliverir. Öyle ya, hak ve hakikat mahkûmsa, eğitim neyi öğretecek insana? Kimsenin hatırı kırılmasın, ama hukuk çiğnensin, öyle mi!? Dünyada hak ve hakikati kaybetmiş, ama ayağa kalkabilmiş bir toplum var mı?
‘Biz büyüklerimizin faziletlerinin esiriyiz.’ dediklerinde Bediüzzaman, ‘Büyüklük tevazudadır; tevazu taşımayanı büyük tanımayınız.’ der. Hakkın hatırını âli tutmayanı büyük tanımak, hakikate hakaret değil midir?
Eskiden, büyüklerin gölgesi eğitirdi çocukları, orada olgunlaşırlardı, kendileri olurlardı. Şimdi, ise; serin gölgede kaldı hepsi. Aşılamayan büyük, geçilemeyen büyüklük engel değil midir?
Hayatı, kahramanca hürriyet, meşrûtiyet mücadelesi ile geçen, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmeyen büyük Üstad’ın Nur mekânları, şahane fikir hürriyeti ortamları değil miydi? Hiçbir yerde ifade edemediği farklı görüş ve düşüncelerini bu ortamlarda hayata katabilmeli değil miydi gençler? Yanlışsa bile bu ortamlarda düzeltilmeli değil miydi fikirler? Sahabe en mahrem konularını bile Peygamberiyle (asm) konuşmadı mı? Fikrini paylaştı diye hangisi dışlandı huzurdan, hangisine kaş göz hareketleri çekildi? Şimdi biz, nasıl farklılığa tahammülsüz hale geldik? Hakikat çok yüksek bir değer, onun kıymetini ancak hür insanlar bilebilir.O zaman gelin önce, aklını kimsenin cebine koymayan hür akıllı ve hür vicdanlı gençler yetiştirmekle işe başlayalım.
Benzer konuda makaleler:
- Devletimi âciz göstermeye kimsenin hakkı yoktur!
- Çocuk ve Ramazan orucu
- ‘İslam’ kelimesini alet etmek tehlikesi
- Her gün yürek yakan canlar ölüyor
- İslamî hayat Almanya’ya büyük zenginlik katıyor
- Büyükler gençlerle ne konuşur?
- Sri lankalı gazeteci Asım Alavi: İslâm âlemi Bediüzzaman’ın metoduna muhtaç
- Hoca, Döktürünce anlaşıldı ki, pek de “Üstün” değilmiş!
- Ege Bölgesi´nin ilk eğitim şûrası İzmir´de yapıldı
- Peygamberî vasıf: Doğru, ders ve ibret yüklü lâtife
İlk yorum yapan olun