Yolda, sokakta duyduğumuz kadarıyla genç kuşaklar, ortalama 100-150 kelime ile konuşuyorlar.
Konuşma dili bir yana, hele bir de yazı dili var ki hak getire! Sözgelimi, cep telefonlarından gönderilen mesajlarda değil imla kurallarını, kelimeyi bile anlamanız çok güç.
Bu durum kuşaklar arası bir kopukluğun kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor.
İçler acısı tablo yıllardır dilimiz, kültürümüz üzerine kafa yoran uzmanları düşündürmekte, çözüm yolları aramaya itmekte.
OSMANLICA ÖĞRENİLMELİ
Bu uzmanlardan biri olan tarihçi yazar Mehmet Genç, geçtiğimiz aylarda yapılan 3. Millî Kültür Şûrâsı’nda Türkçe ile ilgili son derece önemli bir tesbitte bulunuyor, şöyle diyordu:
“50 sene önce yazılmış kitapları tekrar Türkçeleştiren bir kuşakla yaşıyoruz. Dünya tarihinde böyle bir olay yok. Bir Fransızın veya İngilizin 17. yüzyılda yazılmış bir eseri okuyamaması söz konusu olamaz. Bizde bu kopukluğun giderilmesi lâzım. Aydınlar, entellektüeller Osmanlı Türkçesini mutlaka öğrenmeli. Herkesin Osmanlı Türkçesini okuyabilmesi lâzım. Avrupa aydınları hâlâ Latince ve Yunancayı biliyorlar.”
Konu şüphesiz çok önemli ve çareler için üzerinde ne kadar çok düşünülse az.
Biz çok farklı bir açıdan, Kur’ân’ın asrımızdaki tefsiri olan Risale-i Nur açısından konuya bakmak isteriz. Risale-i Nur imanımızı olduğu gibi dilimizi muhafazada da önemli bir yere sahip. Bu çerçevede bir Kur’ân tefsiri olarak Risale-i Nur Külliyatı’nın dilini etraflıca düşünmek gerekiyor.
Kur’ân diliyle aramızda sağlam bir köprü oluşturan Risale-i Nurlar âlem-i İslâm ile de irtibatımızı sağlıyor. (Farklı sebeplerle İslâm ülkelerini ziyaret eden Nur talebeleri dil bilmeseler de yabancı kalmazlar) Aynı zamanda nesiller arası dil farkını da ortadan kaldırıyor.
Rabbimizin yardımıyla başarıya ulaşamayan Risale-i Nur’un dilini “sadeleştirme desisesi”ni de yine bu çerçevede düşünmek gerekmekte.
CEVAMİ’ÜL KELİM
Az sözle çok mânâ ifade etmek anlamına gelen bu sıfat hayat rehberimiz Kur’ân’ın bir özelliği olduğu gibi Peygamberimizin de (asm) özelliklerinden biridir.
Asrın Kur’ân tefsiri olan Risale-i Nurlar’da da bu özellik vardır.
Sözgelimi Sad-ı Taftazani Hazretleri, kadere iman meselesini büyük âlimlerin anlayacağı şekilde 40-50 sayfada anlatırken, Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nurlar’da bir kaç sayfada anlatmıştır. Tohum, çekirdek ağaç misalleriyle “imam-ı mübin, kitab-ı mübin” kavramlarını çocukların dahi anlayacağı seviyede izah etmiştir.
BİR MÜJDE
Emirdağ Lâhikası’nda yer alan şu müjde Risale-i Nur’un dilimiz üzerindeki etkisini anlama açısından önemlidir:
”Türk lisanının sadmeler geçirmesine bakılırsa, Risale-i Nur, Türkçe’de, lisan üzerinde de imam olacağına, yani yarın halis Türkçe olan Risale-i Nur’un kesb-i imtiyaz edip diğerlerini terk edeceklerine dair işaret-i Kur’âniyedendir demiş olsam, hata etmemiş olurum zannederim.”
Yasemin Güleçyüz
Benzer konuda makaleler:
- Risale-i Nur, Kur’ân’a aynadır
- Amaç ittifak, vesilelerde ihtilâf
- Risale-i Nur bütün ilimleri içinde taşır
- Hizmet-i İmaniye ve Kur’âniye’de İsti’mal…
- Bediüzzaman’ı Risale-i Nur ile tanımak
- Risale-i Nur içtimâî reçeteler de sunar
- Kırk senedir neredeydiniz?
- Risale-i Nur daima tekemmül edecektir
- Risale-i Nur Kur’ân’ın tefsiridir
- Diyanet, Bediüzzaman’ın eserini basıyor
İlk yorum yapan olun