Halkçılar, Dindarlık ve Demokratlık

Meşrûtiyetle beraber hayatımıza giren partiler; her biri bir cereyanın tesirinde kalarak kendilerine Halkçı, Milliyetçi, İslâmcı demişler.

Demokratlar ise, cereyanlardan azâde misyonları gereği hürriyetçilik esas ve gücünü kendinden almışlar.

Memleketi 28 sene idare eden sol (halkçılar) içinde bulunan tahribatçı ve Süfyanist cereyanla halkçılığa rağmen halkı ezmiş, Dindarlara ve Demokratlara kan kusturmuşlar. O yüzden milletin aklında müstebit ve dine uzak damgasını yemişler.

1950’de Demokratların iktidara gelmesiyle sağ-sol kavramları kültürümüze girmiş, 80’e kadar iki kutuplu siyaset ve anarşiyle hatlar kalın çizgilerle ayrılmıştı.

Ancak 12 Eylül’le beraber partiler dağıtılmış vesayetle dört eğilim birleştirilmişti.

Sovyet Rusya’nın yıkılmasıyla siyaset de etkilenmiş, kalın çizgiler yerine yollardaki gibi geçişlere yer verilmişti. Ancak siyasî yasaklar vesayetçi partiler hariç her kesimi içine alınca, bu günkü gibi kutsal ittifak (Cumhur ittifakı) karşısına aynen 31 Mart 2019’da olduğu gibi 26 Mart 1989’da da adı konulmayan bir DYP- SHP birliği kurulmuştu, ki 1991 genel seçimlerinde bu iki parti koalisyona gittiler. Daha evvel babasıyla rakip olan Demirel, Erdal İnönü’yle çok seviyeli bir ortaklık dönemi geçirmişti.

O dönemde Kültür Bakanı olan Fikri sağlar “Said Nursî kütüphanede sizi bekliyor” kampanya ve başörtüsü yasağının en sert uygulandığı bir dönemde başörtülü gazeteciyi yanına oturtarak basın toplantısı yapmıştı.

Sonra CHP ile SHP’yi ile birleştiren Baykal’ın kaprisleriyle DYP/CHP ortaklığı bozulmuş, CHP eridiği gibi, Demokratlar da zayıflayıp o kaos ortamında 28 Şubat’a gelinmiş oldu.

İlginçtir, 28 Şubat sürecini sağ, sol ve Milliyetçiler yürüttüler. Yani partilerden ziyade ipler, derinlerin elindeydi.

28 Şubat demokrasi arayan partileri bitirip, çeşitli atraksiyonlarla AKP’yi iktidara taşımıştı. İlk başlarda yine dört eğilim gibi bir çok kesimi bir araya getirmiş ve bir müddet başarılı da olmuşlardı. Ancak ne zamanki gerçek yüzleri ortaya çıkıp derinlerle iş birlikleri su yüzüne çıkınca, hem kendileri düzgün insanları dışladılar, hem de Demokrat insanlar yavaş yavaş partiden ayrılmaya başladılar. Meral Akşener, Abdüllatif Şener, Ertuğrul Günay gibi Demokratlar yollarını ayıranların başını çekiyordu.

Daha sonra “Kandırıldık” diye herkesi kandırıp eksen kayması yaşayan AKP’nin, memleketi bir kaosun içine sürüklediğini gören CB, BB yapmış Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve daha bir çok isim partiyi terk edip başka partiler kurdu.

KILIÇDAROĞLU İLE CHP MERKEZE..

2010’lardan sonra bir asırlık misyonlar yer değiştirmişti sanki, hangi parti sağ, hangi parti sol, kim nerede belli olmuyordu artık.

22 Mayıs 2010’da CHP Genel Başkanı olan Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle CHP’deki değişim daha da merkeze kayıyordu. Her ne kadar içinde başka unsurları barındırsa da, başörtüsü, Risale-i Nur’un serbest olması, adalet yürüyüşü gibi müsbet adımlar iktidarı rahatsız edecek boyutlardaydı. İmamoğlu’nun İBB seçim sürecinde Dindar/Demokrat kampanyasının millette karşılık bulması, başörtülü hanımların yönetime girmesiyle CHP eski kimliğinden uzaklaşıyordu neredeyse.

DYP’nin başına gelecek diye beklenilen hem de Demirel’lerin damadı olan İlhan kesici, Millî Görüş kimlikli Mehmed Bekaroğlu, Abdüllatif Şener ve son olarak Cihangir İslam gibi isimlerin CHP’ye geçmesi…

HDP’de dindar ve başörtülü milletvekillerinin boy göstermesi…

Komünist Tunceli Belediye başkanının âyet, hadis paylaşması…

Sosyal Demokratların ulusalcı kanattan kendini sıyırıp yapılan baskılara, zulümlere karşı duruş sergilemeleri gibi rollerin değişmesi, adalet arayanları memnun ederken, bir kısım dindarların da zalimlere meyil etmesiyle algıları da değiştirdi.

Bugün artık Türkiye’de Hakk’a ve adalete taraf olanlarla, dindar ve milliyetçi siyasetin zulmüne taraf olan bir garabet yaşanıyor.

Ancak Türkiye’de ki sağ seçmen, partilere hâlâ topyekûn baktığından dindarlar solda olamaz, bir nevî dinsiz telâkki edip takiyye yapıyorlar, anlayışıyla onlara yapılan her şeyi mübah, hatta müstehak sayıp görmezden geliyorlar.

Evet, siyasette eksen kaydı. Buna en büyük sebep; AKP’nin 19 yılda bütün değerlerimizi alt üst etmesi. Din adına ortaya çıkıp her şeyi araçsallaştıran AKP, en büyük takiyyeyi yaptı, hem de “kandırıldık” diye diye herkesi kandırarak..

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*