Hangi siyasetten kaçınmalı?

* “Şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mütealliktir; onu da ulü’l-emirlerimiz düşünsünler.”1 Tıpkı, fırıncı, marangoz, doktor ve mühendislerin işlerini herkesin düşünmemesi gibi; siyâsî meseleleri de herkesin her an düşünmesi, takip etmesi, konuşması gerekmez.

 

* Bu zamanda, dine hizmette en önemli mesele, “imâna” çalışmaktır. Oysa siyasetle meşgul olan mütedeyyinler bile, ister istemez, imân hizmetini ikinci, üçüncü dereceye atar.2 Halbuki, politikacılar da iman hizmetlerini herşeyin üstünde görebilmelidir.3
* Mü’min, siyaseti bir hizmet vasıtası olarak görmeli. Din nasihattan ibârettir. Siyaset ise, onu nasihatlikten çıkarır; kendine âlet eder. Din siyasete değil, siyaset dine hizmet edip, âlet edilmeli. Hakikat-i İslâmiye bütün siyasetlerin fevkindedir. Bütün siyasetler ona hizmetkâr olabilir. Hiçbir siyasetin haddi değil ki, İslâmiyeti kendine âlet etsin.
“Her vakit, hususan bu zamanda ve bilhassa dalâletten gelen gaflet-i umumiyede, siyaset ve felsefenin galebesinde ve enaniyet ve hodfüruşluğun heyecanlı asrında büyük makamlar herşeyi kendine tâbi ve basamak yapar. Hatta dünyevî makamlar için dahi mukaddesatını âlet eder. Manevi makamlar olsa, daha ziyade âlet eder. Umumun nazarında kendini muhafaza etmek ve o makamlara kendini yakıştırmak için bazı kudsî hizmetlerini ve hakikatleri basamak ve vesile yapıyor…” (Emirdağ Lâhikası, s. 67) Nur mesleğinde, îman ve Kur’ân hizmeti, maddî ve manevî hiçbir makama basamak yapılamaz.
* Şeytandan ve “fasık siyasetdaşını melek; dindar muhalifini şeytan görme” gibi dehşetli ve lânetlenmiş siyasî anlayıştan Allah’a sığınmak.
* “Din adına ortaya çıkan”, “gayr-i meşrû”, idâre ve asâyişe zarar veren; 4 aklı dağıtıp mânevî bir divane, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz; fikri dağıtıp mânevî bir ecnebî 5 haline getiren siyasetten sakınmalı.
“Zulme sebebiyet veren tarafgir”, deccalizmin güdümündeki, “kalbleri bozan”,6 “dinde hissesi olmayan siyasileri büyük vartalara atan” 7, “gaddar ve zalim propagandanın, aralarında hadsiz bir mesafe bulunan yalan ve doğruluğu birbirine karıştırdığı”,8 “menfaati esas tutan canavar”,9 “fikri hezeyanlaştıran”,10 yalancı ve insanlığın maslahatına zıt 11 olan siyasetten fikren de, fiilen de kaçmalı.
* Din adına siyasete girilse dinî siyasete âlet etmeye mecbur kalma durumu ile karşı karşıya kalınacaktır. (Emirdağ Lâhikası, s. 386.) Bu da dine hucüm edilmesine ve birçok siyasî rakiplerin din aleyhine dönmesine sebebiyet verecektir. Bu ise, azam-ı şerdir.
İşte Bediüzzaman bu çeşit siyasetlerden kaçmak gerektiğini söyler.

Dipnotlar:
1- Divan-ı Harb-i Örfî, s. 28.; 2- Kastamonu Lâhikası, s. 80, 81, 139.; 3- Kastamonu Lâhikası, s. 190.; 4- Hizmet Rehberi, s. 86.; 5- Şuâlar, s. 306.; 6- Kastamonu Lâhikası, s. 34.; 7- Emirdağ Lâhikası-2, s. 177.; 8- Age, 51-52.; 9- Hutbe-i Şâmiye, s. 78.; 10- Emirdağ Lâhikâsı-1, s. 204.; 11- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, 6.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*