İstikbalde gelecek nefret ve tahkirden sakınmak için, şu mahrem zeyil yazılmıştır. Yani, “Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!” denildiği zaman yüzümüze tükürükleri gelmemek için veyahut silmek için yazılmıştır.
“O bize yollarımızı dos doğru gösterdiği halde, bize ne oluyor ki Allah’a tevekkül etmeyelim? Bize yaptığınız ezâlara sabredeceğiz. Tevekkül etmek isteyenler Allah’a güvensinler.” (İbrahim Sûresi, 14:12.)
Bu yakınlarda ehl-i ilhâdın perde altında tecavüzleri gayet çirkin bir sûret aldığından, çok bîçare ehl-i imana ettikleri zalimâne ve dinsizcesine tecavüz nev’inden, bana, hususî ve gayr-ı resmî, kendim tamir ettiğim bir mâbedimde hususî bir iki kardeşimle hususî ibadetimde, gizli ezan ve kametimize müdahale edildi. “Niçin Arapça kamet ediyorsunuz ve gizli ezan okuyorsunuz?” denildi. Sükûtta sabrım tükendi. Kabil-i hitap olmayan öyle vicdansız alçaklara değil, belki milletin mukadderâtıyla keyfî istibdatla oynayan firavunmeşrep komitenin başlarına derim ki:
Ey ehl-i bid’a ve ilhad!
Altı suâlime cevap isterim:
Birincisi: Dünyada hükûmet süren, hükmeden her kavmin, hattâ insan eti yiyen yamyamların, hattâ vahşî, canavar bir çete reisinin bir usûlü var, bir düsturla hükmeder. Siz hangi usûlle bu acip tecavüzü yapıyorsunuz? Kanununuzu ibraz ediniz. Yoksa bazı alçak memurların keyiflerini kanun mu kabul ediyorsunuz? Çünkü böyle husûsî ibâdâtta kanun yapılmaz ve kanun olamaz.
İkincisi: Nev-i beşerde, hususan bu asr-ı hürriyette ve bilhassa medeniyet dairesinde, hemen umumiyetle hükümfermâ “hürriyet-i vicdan” düsturunu kırmak ve istihfaf etmek ve dolayısıyla nev-i beşeri istihkar etmek ve itirazını hiçe saymak kadar cür’etinizle, hangi kuvvete dayanıyorsunuz?
Hangi kuvvetiniz var ki, siz kendinize “lâdinî” ismi vermekle ne dine, ne dinsizliğe ilişmemeyi ilân ettiğiniz halde, dinsizliği mutaassıbâne kendine bir din ittihaz etmek tarzında, dine ve ehl-i dine böyle tecavüz, elbette—saklı kalmayacak—sizden sorulacak. Ne cevap vereceksiniz?
Yirmi hükûmetin en küçüğünün itirazına karşı dayanamadığınız halde; nasıl yirmi hükûmetin birden itirazını hiçe sayar gibi hürriyet-i vicdaniyeyi cebrî bir surette bozmaya çalışıyorsunuz?
Devamı için bakınız: Mektûbât, s. 417, (yeni tanzim, s. 729)
LÜGATÇE:
insaniyetperver: İnsaniyet sever.
ehl-i bid’a: Sünnetin dışında bir yolda giden.
ehl-i ilhâd: Hak yoldan sapanlar, dinsizler.
kabil-i hitap: Hitap edilebilen, kendisiyle konuşulabilen.
istihkar: Hakir görme, küçümseme.
lâdinî: Din dışı, dinle alâkası olmayan.
mukadderât: Allah tarafından takdir edilenler.
istibdat: Baskı.
firavunmeşrep: Nefsini, benliğini Firavun gibi ilah seviyesine çıkartacak derecede büyük görme.
ibâdât: İbadetler.
nev-i beşer: İnsanoğlu.
hürriyet-i vicdan: Vicdan hürriyeti.
mutaassıbâne: Aşırı derecede taraftarlık göstererek.
cebrî: Zorla.
Benzer konuda makaleler:
- Hususî ibadetlerde kanun yapılmaz ve kanun olamaz
- Kanunlar perdesinde acip bir istibdat
- Kanunlar perdesinde acip bir istibdat
- Kanunlar perdesinde mukaddesata, elbiseye müdahale
- Kanunlar perdesinde mukaddesata müdahale
- Vicdana ve elbiseye müdahale
- Elbiseye dahi müdahale…
- Öyle acip bir istibdat ki…
- Bediüzzaman’ın Avrupa tahlili
- Hangi kanun ile?
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun