Harb cephesi eğitiminin manidar bir meyvesi: İŞARATÜ’L-İ’CAZ

Nerede ve nasıl yazıldı?

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’ni anlama adına doğu illerinde yaptığım araştırmalardan birisi de Bediüzzaman’ın Birinci Dünya Harbine iştirakle birlikte harp esnasında telifine muvaffak olduğu muhteşem eserlerinden İşâratül İ’caz’ın nerede ve nasıl yazıldığının hikâyesini öğrenmek çabası içine girdik.

Üstad’ın harp hayatı yıllarına şahit olan zevatı bulup dinlemeye çalışırken, yolumuz bir çok beldeye düştü. Bunlar arasında Ahlat, Bitlis ve Van’da araştırmalarımızı sürdürdük. Tesbitlerimiz sırasında Bediüzzaman’la birlikte Bitlis’te çarpışan harp arkadaşlarından merhum Ali Aras, nam-ı diğer Ali Çavuş’un oğlu Fevzi Aras ile görüşmüş, o yıllara ait babasının hatıralarını almıştık. Daha sonra Tatvan’ın Reşadiye nahiyesinden Abdullah Sağcı ile görüşmüştük. Akabinde Ahlat’ta medfun olan, Üstadla birlikte Pasinler cephesinde savaşan İsmail Hakkı Arslan’ın oğlu Mehmet Arslan’la görüşmüş, babasının harp yıllarına ait hatıralarını almıştık.

Muhteşem, Kur’an tefsiri

Telifine muvaffak olduğu muhteşem eseri Risale-i Nur’un hakikatleriyle milyonlarca insanın kalp ve gönüllerinde taht kuran Bediüzzaman Hazretlerinin eserleri arasında İşâratül İ’caz adlı Kur’ân tefsiri de bulunmaktadır.

İşâratül İ’caz Birinci Dünya Harbinin birinci senesinde cephede me’hazsız ve kitap mevcut olmadığı halde telif edilmiştir. Harp zamanının zaruretinden başka, dört sebebe binaen gayet muhtasar ve i’cazlı bir tarda yazılmış. Fatiha ve nısfı evvel, daha mücmel daha muhtasar kalmıştır.” (İşaratül İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, s. 9)
Harp anında düşmanın top gülleleri karşısında kitap nasıl telif edilir? Bir inayet-i İlâhiyeden başka tarifi mümkün değildir tabiî ki.

Gavurun top gülleleri karşısında

Böyle dehşetli olumsuzluklar içinde cephede savaşırken at sırtında telif ettiği İşâratül İ’caz tefsirinin yazılış hikâyesini eserlerinde mevzuu yapan Bediüzzaman, bu önemli hadiseye şöyle değinir:

“Eski Harb-i Umumîde Pasinler cephesinde şehit merhum Molla Habib’le beraber Rusya’ya hücum niyetiyle gidiyorduk. Onların topçuları bir iki dakika fasılayla bize üç top güllesi atıyordu. Üç gülle tam başımızın iki metre üstünden geçip, arkada dere içine saklanan askerimiz görünmedikleri halde geri kaçtılar.

Tecrübe için dedim:

“Molla Habib, ne dersin, ben bu gâvurun güllesine gizlenmeyeceğim.”

O da dedi: “Ben de senin arkandan çekilmeyeceğim.”

İkinci top güllesi pek yakınımızda düştü. Hıfz-ı İlâhî bizi muhafaza ettiğine kanaatle Molla Habib’e dedim:

“Haydi ileri! Gâvurun top güllesi bizi öldüremez. Geri çekilmeye tenezzül etmeyeceğiz” (Emirdağ Lâhikası, s. 261)

Katip Molla Habip

Bediüzzaman’ın harp arkadaşı ve talebesi olmasının yanı sıra Rus Harbi cephesinde onun kâtibi olan Molla Habib’in aslen Doğubayazıtlı olduğu söylenir. Nur’un ilk kâtibi senasına da mazhar olan Molla Habib’e harp esnasında İşâratül İcaz eserini yazdıran Bediüzzaman, o hal ve vaziyetleri şu ifadelerle anlatır:

“Harp içinde, avcı hattında düşmanın top gülleleri arasında Kur’ân-ı Hakîmin tek bir âyetinin, tek bir harfinin, tek bir nüktesini tercih ederek, o gülleler içinde Habib kâtibine ‘Defteri çıkar!’ diyerek at üstünde o nükteyi yazdırmış. Demek Kur’ân’ın bir harfinin, bir nüktesini; düşmanın güllelerine karşı terk etmemiş; ruhunun kurtulmasına tercih etmiş.” (Son Şahitler, c. 1, s. 102)

Rus harbinde Pasinler cephesinde cereyan eden bu dehşetli hadise akıllara durgunluk veren bir olay değil midir?

Bu dehşetli hadiseye şahit olanlardan birisi de hayatta iken gidip bizzat hatıralarını hasta yatağında tesbit ettiğimiz Abdullah Sağcı’dır.

Bir şahit anlatıyor

Eğitimci dostum Vanlı İsmail Öngel ile 1977 yılında Tatvan’a bağlı Reşadiye nahiyesinin Bölüh Köyünde bulunan 105 yaşındaki Abdullah Sağcı bize Bediüzzaman’la beraber harp arkadaşlığını şöyle anlatmıştı:

“Molla Said’le Rus harbine Pasinler’de iştirak ettim. Bediüzzaman Hazretleri bir bakıyordum benim yanımda, bir bakıyordum düşmanın içlerine dalmış harp ediyordu. Başı sarıklı, egallı, ayağında çizmeler, durmadan Rus düşmanına kılıç sallıyordu. Harpte namazlarını terk etmiyordu. Asker ve talebelerini ikiye ayırıyordu. Bir grup namazlarını eda ederken, diğer bir grup da düşmanla savaşıyordu. Bize, ‘Korkmayın düşman vatanımızı elimizden almak istiyor, ama başaramayacak, benim talebelerim ve askerlerim onların binine bedeldir.’ diyordu.”

Birinci Dünya Savaşına ilk defa Van’dan giderek Pasinler cephesinde katılan Bediüzzaman’ın talebesi ve İşâratül İ’caz’ın kâtibi Molla Habib, İran cephesinde muharebede vazifesini temin ettikten sonra Gevaş’ta şehit düşer.” (Emirdağ Lâhikası, s. 261)

İşaratül İ’caz nasıl bir tefsirdir?

Harpte telif edilen İşaratül İ’caz eseri hakkında Bediüzzaman Hazretlerinin bir değerlendirmesi de mevcuttur. Şöyle diyor:

“Eski Said, en dakik ve en ince olan nazm-ı Kur’ândaki î’cazlı olan i’cazı beyan ettiği için, kısa ve ince düşmüştür. Fakat şimdi ise Yeni Said nazarıyla mütalâa ettim. Elhak, Eski Said’in bütün hatiatıyla beraber, şu tefsirdeki tetkikat-ı âliyesi, onun bir şaheseridir. Yazıldığı vakit daima şehid olmaya hazırlandığı için, hâlis bir niyet ile ve belâgatın kanunlarına ve ulûm-u Arabiyenin düsturlarına tatbik ederek yazdığı için hiçbirini cerh edemedim. Belki Cenâb-ı Hak, bu eseri ona keffaret-i zünub yapacak ve bu tefsiri de tam anlayacak adamları yetiştirecek inşâallah.

Eğer Birinci Harb-i Umumî gibi mâniler olmasaydı, tefsirin şu birinci cildi, i’caz vücuhundan olan i’caz-ı nazmîyi beyan ettiği gibi, diğer cüzler ve mektublar da müteferrik hakaik-i tefsiriyeyi içine alsaydı, Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyan’a güzel bir tefsir-i câmi’ olurdu. Belki inşâallah, şu cüz’-i tefsir ve altmışaltı aded, belki yüz otuz aded “Sözler” ve “Mektubat” Risaleleriyle beraber me’haz olursa, ileride bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur’ânî yazsın, inşâallah…” (İşaratül İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, s. 8)

İşte, Bediüzzaman Hazretleri’nin vatan, millet ve İslâmiyet adına gösterdiği kahramanlıkların yanı sıra İşâratül İ’caz adlı tefsirinin özet bir yazılış hikâyesi…

Not: Çağımız ve insanının şiddetle muhtaç olduğu Risale-i Nur Külliyatından olan İşâratül İ’caz eserinin basımı dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığını tebrik ediyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*