Hareket, hararet ve kuvvet

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri yirmi beşinci sözde; “Hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet cazibeyi zahiren tevlit eder gibi bir âdet-i İlâhiye, bir kanun-u Rabbânîdir” der.

Kâinatın her tarafında görülen istikrarlı ve intizamlı hareketin bir Âdet-i İlâhiye, bir Kanun-u Rabbânî olduğunu hatırlatmaktadır. Bütün kâinatta görülen bu vaziyetten içtimaî hayatımızı da canlandıracak önemli düsturları alalım istiyoruz. Bütün mahlûkat hareket halinde kendilerine verilen vazifeleri yerine getirirken, en büyük vazifelerle vazifelendirilmiş olan insanlar ve bu insanlar içinde hayatını iman hizmetine verenlerin hareketi kaybedip harareti sağlayamayarak kuvvetten düşmesi kâinatta hükmeden kanun-u İlâhiyeye aykırıdır.

“Kuvveden fiile geçmek olan faaliyetteki şedit ve mütenevvi lezzet, tegayyür-ü âlemin mâyesi ve kanun-u tekâmülün nüvesidir. Zindandan bostana çıkmak, daneden sümbüle geçmek, aynı lezzettir. Faaliyet istihaleyi tazammun etse, lezzet tezayüd ederek taşar. Vazifedeki külfeti taşıttıran o taddır.”(Hakikat Çekirdekleri) Hakikatinde, faaliyetin istihaleyi gerektirmesinin yani mevcut vaziyette kalmayıp yeni bir tekemmülle başka bir hale geçmenin başka bir faaliyet içinde kendini yenilemenin lezzeti ziyadeleştireceği ifade edilmektedir. Faaliyetin içinde yer alan şedit ve mütenevvi lezzetler vazifenin getirdiği külfetleri de tatlılaştırmaktadır. Yeni bir iştiha, iştiyak ve lezzetle harekete gelmek duâsıyla…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*