Haris İbn Hişam (?-639)

Kureyş’in ileri gelenlerinden olup, meşhur Ebu Cehil’in kardeşi, İslam kahramanı olan Halid bin Velid’in de amcasının oğludur. Cömertliğiyle meşhur olmuştur. İslamiyet’e çok geç dahil olmuş, Bedir ve Uhud savaşlarında müşriklerin yanında yer alarak Müslümanlara karşı savaşmıştır. Ebu Cehil gibi birinin kardeşi olmasına rağmen düşmanlıkta onun kadar ileri gitmemiştir. Mekke’nin fethinden sonra iman etmiştir.

Müslüman olduktan sonra da Mekke’den ayrılmamış ve burada yaşamaya devam etmiştir. Risale-i Nurda;henüz iman etmeden önce, Ebu Süfyan ve Attab ibni Esid ile yaptıkları sohbette Hz. Bilal’i çekiştirdikleri sohbetleriyle zikredilmiştir. Künyesi Ebu Abdürrahman Haris bin Hişam bin Muğire bin Abdullah bin Mahzun el-Kureyşî şeklindedir.

Haris’in doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. İslamiyet’ten önceki hayatı hakkında kaynaklarda bilgi yer almamaktadır. Mekke’nin fethine kadar Müslüman olmamışsa da kardeşi Ebu Cehil gibi, azgın İslam düşmanları arasında ismi geçmemektedir. Daha çok cömertliğiyle tanınıp bu özelliği ile dikkat çekmiştir.

Haris, henüz iman etmeden önce meydana gelen Bedir ve Uhud savaşlarına müşriklerle birlikte katıldı. Bu savaşların ilki olan Bedir’de bir varlık gösteremediği gibi savaş meydanından da kaçtı. Savaş meydanından kaçması dile düşmesine sebep oldu. Aleyhinde şiirler yazıldı. Kendisi de şair olduğu için, aleyhinde yazılan şiirlere şiirle cevap verdi. Şiirleri kendisi için mazeret teşkil ettiği gibi, kaçan diğer savaşçılar için savunma ve bahaneye vesile oldu.

Mekke’nin fethi ve İslam Ordusunun şehre girmesinden sonra Hz. Ali’nin (ra) kız kardeşi olan Ümmü Hani’nin evine sığınarak kendini korudu. Bu arada başka Mekkeliler de bu eve sığındılar. Hz. Ali’nin kız kardeşi evine sığınanları himayesine alıp onları korudu. Aynı zamanda durumu Peygamber Efendimize (sav) bildirdi. Peygamber Efendimiz de bu himayeyi yerinde bulup kabul etti.

Peygamber Efendimiz, zaman zaman bazı insanların iman etmeleri için Cenab-ı Hakk’a niyazda bulunurdu. Dua ve niyazda bulunduğu kişilerden bir tanesi de Haris idi. Çünkü, bu insan; çevresinde iyiliği, dürüstlüğü ve cömertliği ile tanınmaktaydı. Bu nedenle iman etmesini, Peygamber Efendimiz çok arzuluyor ve dua ediyordu; “Allah’ım, Haris’in İslamiyet’e girmesini ne kadar istiyorum, ona hidayet nasip et” mealinde duada bulundu. Bir süre sonra, Peygamber Efendimizin duası kabul olacak ve bu arada çok ilginç bir olay yaşanacaktı.

Haris, Mekke fethedilinceye kadar Müslüman olmamıştı. Fethin gerçekleştiği sıralarda, kendisi gibi Mekke’nin ileri gelenlerinden olan Ebu Süfyan ve Attab ibn Esid ile birlikte bir köşede oturup sohbet etmekteydiler. Risale-i Nur’da bu sohbetleri nakledilmekte olup bu vesile ile ismi zikredilmektedir. Sohbetlerinin devam ettiği sırada namaz vakti girmiş ve Peygamber Efendimizin buyruğu ile Habeşli Bilal ezan okumak için Kabe’nin damına çıkmıştı.

Bilal (ra) ezan okuyunca, önce Attab, “Pederim Esid bahtiyardı ki, bugünü görmedi” deyince, Haris de, “Muhammed bu siyah kargadan başka adam bulmadı mı ki, müezzin yapsın?” diyerek Bilal’i tahkir etti. Yanlarında bulunan Ebu Süfyan ise, “Ben korkarım, bir şey demeyeceğim. Kimse olmasa da, şu Batha’nın taşları ona haber verecek, o bilecek” dedi. Nitekim kısa bir süre sonra Peygamber Efendimiz oradan geçerken yanlarına uğradı. Konuştuklarını harfi harfine kendilerine tekrarlayınca Attab ve Haris şehadet getirdiler ve Müslüman oldular. (Mektubat, 1994, s. 109-110).

Haris, söz konusu fetih ve olayların geliştiği gün iman ederek Müslüman oldu. İslamiyet’i kabul ettikten sonra bazı savaşlara katıldı. Bunlardan biri olan Huneyn’de bulundu. Bundan sonra çok samimi bir şekilde İslam’a sarıldı ve kısa zamanda Sahabenin ileri gelenleri arasına yükseldi. Müslüman olduktan sonra Mekke’den ayrılmayıp burada oturmaya devam etti. Peygamber Efendimiz döneminde cereyan eden Ridde Savaşlarına da katıldı.

Haris bin Hişam (r.a), bir seferinde Peygamber Efendimize, vahyin kendisine nasıl geldiğini sordu. Peygamber Efendimiz de cevaben; “Bazı kereler melek benim için insan suretine girer, benimle konuşur, ben de onun söylediklerini iyice anlarım. Bu bana vahyin en kolay gelenidir… Gördüğüm insanlardan ona en çok benzeyeni Dıhye’dir,” diye buyurdu. Yine bir başka zaman, Peygamber Efendimizden nasihat isteyince, kendisi için; “dilini korumaya çalış” buyurduğunu aktaran Haris, bunu çok kolay bir şey sandığını ancak, ne kadar zor olduğunu sonradan anladığını ifade etmiştir.

Peygamber Efendimizin vefatından sonra halife olan Hz. Ebu Bekir (ra) döneminde yapılan seferlere katıldı. Suriye ve Bizans üzerine yapılan seferlere katıldığı gibi, tüm mal varlığını da bu seferler için tahsis etti. Ecnadeyn Savaşı’na katıldığı gibi, savaş sırasında İslam Ordusunun sancağını taşıma şerefine nail oldu. Katıldığı diğer bir savaş da Fihl Savaşı’dır. Bir rivayete göre, 639 yılında meydana gelen bir veba salgını sırasında vefat etti.

Haris’in vefatıyla ilgili diğer bir rivayete göre ise; Yermük Savaşı sırasında ağır şekilde yaralanmıştı. Yaralılar arasında dolaşan Sahabelerden su istedi. Suyu tam içeceği sırada, kendisi gibi yaralı olan İkrime bin Ebu Cehil’in (ra) su istediğini duydu. Suyu içmeyerek İkrime’ye götürmelerini işaret etti. İkrime de tam suyu içeceği sırada, Ayyaş bin Ebi Rebia’nın (ra) su isteyen sesi duyuldu. O da içmeden suyu götürmelerini istedi. Ancak, bu sonuncuya su ulaşıncaya kadar şehit düştü. Suyu götüren Sahabe geri dönüp diğerlerine vermek istediyse de bunlar da suyu içemeden şehit düşmüşlerdi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*