Hastalıkların manası ve şifa yolları

Sağlıkta, hastalıkta Allah’ın ikramıdır.

Maddî hastalıklar var. Manevî hastalıklar var. Ama gündem maddî hastalıklara odaklı. Araştırmamda üç yüzden fazla tıbbî hastalık ismi buldum. Kur’ân, Hadis, ulema kaynaklarında da manevî hastalıklar ve sebebleri konusunda ciddî açıklamalar var.

Kıyamet alâmetlerinin açıkça görüldüğü hasta gaddar bir asırdayız! Gündem, Covit 19! Ama aslında en büyük hastalık iman zaafı, küfür, isyan, israf, dalâlet, cehalet, materyalizm, menfi felsefe!

MADDÎ HASTALIKLAR: En yaygın ve meşhur olanlar: En başta Kanser olmak üzere, Şeker, Beyin Kanaması, Alzheimer, Kalp Krizi, İnme, Kronik Böbrek Yetmezliği, obezite. Ve daha bulabildiğim üç yüz on sekiz hastalık.

MANEVÎ HASTALIKLAR: Ateizm, materyalizm, deizm, benlik, ego, makam, iktidar, gurur, hırs, yeis, ucb, sû-i zan, gaflet, sefahet, ülfet, sıhhat ve gençliğine güvenip gaflet ve sefahete dalma, dünyaya muhabbet, zaruret, mecburiyet var diyerek, ruh ve kalbin susturulması, doktoru müstebit bir hakim yapma, gayr-ı meşrû tiryakilik, günahları düşünmemek, âhireti bilmemek, herbir günah, kafaya giren herbir şüphenin, kalb ve ruhlarda yaralar açması, akla itimat, boşa merak, şikâyet ve şükürsüzlük, menfi siyaset, tabiat tâğutu, tembellik, lâkaytlık, yeknesaklık, vehim, sıkıntı veren haller! Vb. Bunlara şifa ve reçeteler.

HASTALIĞA MANEVÎ REÇETE VE ŞİFALAR: Hastalığın çözümü elbette tedavi ve şifadır. Tıp ilmi, modern hastahaneler, mütehassıs doktorlar, teknoloji harikası cihazlarla çözüm arıyor. Çok hastalıkta henüz net bir çözüm yok. Koronavirüs “şokuna” rağmen gaflet devam etmemeli. Manevî sebeb ve şifanın, Kur’ân ve sünnet kaynaklı hakikatleri gündeme gelmeli. Geçmiş kavimlerin başına gelen felâketlerin sebeplerine inilmeli.

Üretilen ilâçlar ve dünyayı teslim alan ve her şeyi aciz bırakan bir virüs! Tıp ilmi, Cenab-ı Hakk’ın ikram ve nimetlerinden birisi. Burada sıkıntı yok. Asıl konu; menfi felsefe, materyalizm hegemonya perdesiyle, şifa ve tedavinin başka bir yolu olan, duâ ve manevî alanın göz ardı edilmesidir.

Bu konu yokluğa mahkûm edilemez! Çünkü; Allah, her derde, Şâfî- ismiyle şifayı da vermiştir. Küre-i arz eczahanesinde her derde devâ depolamıştır.

Bunun bilinmesi ve üzerinde durulması lâzım.

Bunun için de şu esaslar dikkate alınmalı: Bazı musîbet ve belâ, belâ değil, bir lûtf-u İlâhî ve bir ihsan-ı İlâhîdir. Bunun kabullenilmesi gerekir.

Hadiste, “Musîbet ve meşakkate giriftar olanların en iyi ve kâmillerin olduğu” belirtilir.

Aslında, hastalık dert değil, hayat sermayesini kârlı meyveli eden bir nevi dermandır.

Hastalık, sabun gibi, günahların kirlerini yıkar, temizler. Toplumda merhameti telkin eder. Hastalıkla geçen bir ömür, Allah’tan şikâyet etmemek şartıyla, mü’min için ibadet hükmündedir.

Sabır ve şükürle nimet ziyadeleşir; bir dakikalık hastalık, bir saat ibadet hükmüne geçer. Tedavi için ilâçları kullanmak meşrûdur; ama tesiri ve şifayı Cenâb-ı Hak’tan bilmek gerekir.

Vehmî hastalığın en müessir ilâcı, ona ehemmiyet vermemektir. Yeknesak istirahat döşeğindeki hayatta hayır yok mutlak şer vardır.

Bediüzzaman, ‘Nurun İlk Kapısı’ kitabında manevî şifa konusunda şöyle bir tesbit yapıyor: “Leyle-i Kadir’de bir mide hastalığı içinde sinirlerimi, vicdan ve kalbimi istilâ eder gibi bir dehşetli hastalık hissettim. Şiddetli, hazîn bir meyusiyet içinde âsâba gelen ve nefs-i emmarenin vazifesini gören bir elîm his beni ezdiği aynı zamanda, Âyet-i Hasbiyenin bir sırrı imdadıma yetişti.”

Yine Bediüzzaman çok ilginç olarak, toprak, hava, su gibi kâinat unsurlarının manevî duâ tesbitlerini dile getiriyor! Kâinattaki manevî değerlere dikkat çekiyor. Bir tesbit yapıyor: “Toprak, hava, su ve nur unsurlarının birer dil olması. Ondan çıkan hayat hediyeleri. Sudan, mübârekât ve tebrikât. Havadan, şükür ve ibadetin temessüller. Nur unsurundan maddî-mânevî tayyibatlar, güzellikler.”

“Teşehhüdde ve Fatihada, kâinattaki bütün nimetlerden gelen şükürler ve hamdler. Bütün mahlûkatın, hususan zîhayatların küllî ibadetleri. Bütün istiâneler, doğru yolda giden bütün ehl-i hakikat ve ehl-i imanın yolundan gidenlere, mânevî refakat etmekle onların duâları.

Dâvâlarına tasdik sûretinde âminlerle iştirak ederek, âmin demekle hissedar olmanın küllî sırrı o gece imdadıma geldi.”

Ve netice:

“Gayet hasta, zaif, meyus bir halde, cüz’î bir hizmet edememekteki mânevî elîm hastalığıma öyle bir tiryâk oldu ki, ben hakikaten en sağlam hallerimde ve en genç zamanlarımda, en zevkli ve lezzetli evradımda bulamadığım bir mânevî süruru hissettim. Ve hadsiz şükür edip, o dehşetli hastalığıma razı oldum.” (age)

Maddî unsurlardan, tıp tecrübelerinden asla geri kalmamak, ama mevcut durumu, acizliğimizi, kusur ve günahlarımızı kabul edip daha büyük musîbetlere maruz kalmamak için, bir pişmanlık ve nedametle, dillerimizi manevî alan olan münacaat ve duâlarla süslemek ümit ve temennisiyle.

(Kaynak: Risale-i Nur Külliyatı)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*