Hata yapma özgürlüğü

Siyaset Günlüğü

altTercih kabiliyeti…

İyiye ve kötüye meyletmek yeteneği…

Doğru ve yanlış davranışlar sergileme…

İnsana verilen en büyük nimetlerden birisidir.

Belki de insanı meleklerden ayıran en önemli özelliktir bunlar.

İnsan hiç hata yapmasa, hiç yanlış ve kötü bir yöne gitmese o zaman melek olacaktı.

Çünkü melekler hata yapmazlar.

O zaman da insana ihtiyaç olmayacaktı.

Yani insanın fıtratında iyiye de, kötüye de gitme meyli var.

Zaten her ikisini de sürekli yapıyor.

Ne diyor Peygamber-i Zişan Efendimiz (ASM):

“Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11)

Demek ki insan hata ve kusur işleyebilir.

Bu fıtratta var.

Hamurumuz böyle yoğrulmuş.

Önemli olan bu kusurdan ve hatadan sonra tövbeye yönelmek.

Hatadan dolayı özür dileyebilmek.

Affını isteyebilmek…

Hata ve kusurunu anlayıp tekrarından uzak durmak.

İşte insanı insan yapan en önemli duygulardan birisi de budur.

Biz de şu köşede bazı müzakereler yapıp birkaç kelam ederek, kalem oynatma uğraşı içindeyiz.

Elbette ki hatalarımız oluyor.

Bazen hislerimiz karışıyor.

Eksik bilgi ve görüşlerle yorumlardaki isabet katsayısı düşüyor.

Hele ki bizim gibi siyasi ve içtimai bir sahada yazanların işi çok daha zor.

Gündem öyle hızlı değişiyor ki.

Üstelik siyaset zemini de oldukça oynak ve kaygan.

Siz bir görüş ortaya koyuyorsunuz, daha yazınız yayına girmeden gündem alt üst olup terse dönebiliyor.

Bazen çok da bilmediğiniz sahalara dalmak durumunda kalıyorsunuz.

Bu da ciddi hatalara sebep oluyor.

Elbette ki bu hatalar bir görüş ve fikir ve isabet hatasıdır.

Düzeltme yolu her zaman açıktır.

Zaten dikkatli okuyucu da yorumlarla, ikazlarla, geri dönüşümlere yazarın dikkatini çeker ve hataların giderilmesinde mühim bir otokontrol vazifesi görür.

Bu nedenle,

Şayet bir yazıda temel prensiplere aykırı bir durum yoksa, kişi ve kamu hakkını ilgilendiren hukukî bir sonuç doğuracak hakaret ve ithamlara yer verilmemişse yazarın okuyucusu ile buluşmasına fırsat tanınmalı.

Zaten tüm yayın kurumlarında yapılan en önemli ön kontrol budur.

Yani hukuki sonuçları olabilecek hususlar dikkate alınır.

Yazar ise her zaman hata yapabilir.

Şayet bu hata bir yorum hatası, fikir ve görüş hatası, ya da eksik bilgi hatası ise iş okuyucuya kalır.

Okuyucunun da bu hataları düzeltmek için geri dönüşümde bulunması her zaman bir zenginliktir.

Yazının ana fikrine mühim bir katkı sağlar bu.

Fikri hürriyeti bu olsa gerek.

Evet, bu camianın hislerini biliyoruz.

Her şeyin mükemmel olmasını istiyorlar.

Bir babanın bir evladından beklediği gibi, bir sevgi ve şefkatle kardeşlerinin de mükemmel olması için çaba sarf ediyorlar.

Bariyerler bunun için koşu sahasına konuyor.

Ancak şu mütevazi köşede serd-i kelam etmeye çalışan kardeşiniz mükemmel değil.

Öyle bir niyeti de yok zaten.

Biz kusur ve hataları ile istiğfar kapısını daim çalan bir insanız.

Biz Üstad değiliz ki perdenin arkasını görerek her konuda doğru ve isabetli hükümler verelim.

Ne demiş Orhan Baba:

“Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni”

Bizim de beklentimiz budur.

Yani,

Hatalarımızla sevilmek, hatalarımızla kabul olunmak.

Evet değerli dostlar!..

Muhterem ağabey ve kardeşler!..

Aleme demokrasi ve hak dersi verirken kendimizi unutmayalım.

Hem fikir hürriyeti nedir ki?

Öyleyse,

Bazen yazara az uz da olsa “hata yapma hürriyeti” tanımak lazım. Ki, okuyucusuna da hataları düzeltme fırsatı doğsun. Böylece yazar ile hitap ettiği kitle arasında güçlü bir bağ meydana gelsin.

Her neyse…

Şu satırlar ile yine bir hata etmişsek AFFOLA…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*