Hayaller ve Hakikatler

İnsanın bu dünyadaki en büyük maksat ve hedefi Allah’a iman etmek ve sonra da O’na ibadet etmektir. Dünyaca hangi mevki ve makamda bulunursa bulunsun, fiil ve davranışlarını Allah rızası doğrultusunda tanzim etmektir. Aksi taktirde yaptığı işler heba olup gidecektir. Dünyevi makam ve mevkilerin, dünyevi zenginlik ve şöhretin sonu en fazla yetmiş yıllık bir dünya hayatı sonucunda heba olup gitmektir.

Dünyevi şan ve şöhret mezarla birlikte toprağa gömülür. Günümüzde dinden terbiye almayan ehli dünyanın çığırtkanları insanların önüne dünya hırsını arttıracak hayaller ve hedefler koyuyorlar. İnsanlar bu hedeflere ulaşmak için ne yazık ki, her türlü değeri feda edebiliyorlar.

Gelin isterseniz bu hayallerden bazılarını nazarlara sunalım ve ardındaki hakikati kavramaya çalışalım:

Hayal:

“Dünyanın en büyük şarkıcısı olsam. Konserlerime binlerce insan gelse. Albümlerim ilk çıktığı gün milyonlarca satsa. Dünyanın en çok satanlar listesinde hep bir numarada yer alsam. Şarkılarım dillerden düşmese, gençlerin dilinde günlerce söylense…”

Hakikat:

“İşte bu başı boş gördüğün bu insanlar içinde, bu perişan, fâni dünyada, sen sahibini tanımazsan, mâlikini bulmazsan, Allah’a kul olmazsan; semeresiz bir hayatta,sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan olarak sen, bütün dünyanın en büyük şarkıcısı da olsan kaç para eder?”

Hayal:

“Dünyanın en büyük sinema sanatçısı olsam. Çevirdiğim filmler hep gişe rekorları kırsa.Televizyonlarda fragmanlarım bile en büyük reytingleri yapsa. Yeşilçam sokaklarından çıkan şöhretim Hollywood caddelerinde kırmızı halılar ile süslense. Tüm dünyada adıma toplantılar düzenlenip, sanatçı kişiliğimin tüm yönleri tartışılsa…”

Hakikat:

“Şöhret belası ile zehirli balı içtiğin bu insanlar içinde, bu perişan, fâni dünyada,sen sahibini tanımazsan, mâlikini bulmazsan, Şu kainatın Yönetmen-i Ebedisini bilmezsen, Allah’ın sana tayin ettiği rolü kabul etmezsen; semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan olarak sen,bütün dünyanın en büyük sinema sanatçısı da olsan kaç para eder?”

Hayal:

“Dünyanın en büyük sporcusu olsam. Futbol maçlarıma girmek için insanlar izdiham meydana getirse. Podyumlarda dünya rekorları kırsam. Yüzmede bütün dallardaki rekorlar bana ait olsa. Her yıl, yılın sporcusu seçilsem. Tüm spor sayfalarında ben olsam, tüm spor kanallarında birinci haber olarak anılsam…”

Hakikat:

“Tüm gayretini şöhret yolunda sarf ettiğin bu insanlar içinde, bu perişan, fâni dünyada, sen sahibini tanımazsan, mâlikini bulmazsan, Allah yolunda koşup,Allah yolunda gayret etmezsen; semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz birsurette, âciz, altı dakikalık bir havaya muhtaç bir insan olarak sen, bütün dünyanın en büyük futbolcusu, en büyük atleti, en büyük yüzücüsü, en büyük sporcusu da olsan kaç para eder?”

Hayal:

“Dünyanın en zengin insanı olsam. Servetim dillere destan olsa. Mallarım ve mülklerimin hesabını bilmesem. Sabah kahvaltısını Londra’da, öğle yemeğini Paris’te, akşam yemeğimi ise İstanbul Boğazına nazır bir restoranda yesem…”

Hakikat:

“Şu çaresiz ve fukara insanlar içinde, bu perişan, fâni dünyada, sen sahibini tanımazsan, mâlikini bulmazsan, Allah’ın sana verdiği malı Allah yolunda harcamazsan; semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz, miskin bir insan olarak, bir tek lirayı dahi mezarına götüremeyecek olan sen, Karun kadar zengin de olsan kaç para eder?”

Hayal:

“Dünyanın en büyük siyasetçisi olsam. Fikirlerim her gün gazetelere manşet olsa, her nutkum televizyonlardan canlı yayınlansa. Tüm siyasi problemlerin çözümüne bir katkım olsa, siyasi faaliyetlerim ve düşüncelerim üniversitelerde ders olarak okutulsa…”

Hakikat:

“Yönetmeye ve idare etmeye çalıştığın bu insanlar içinde, bu perişan, fâni dünyada, sen sahibini tanımazsan, mâlikini bulmazsan, Kainatın hakimi ve yöneticisi olan Allah’a kul olmazsan; semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette,âciz, miskin bir insan olarak sen, bütün dünyanın en büyük idarecisi ve siyasetçisi de olsan kaç para eder?”

Son hayal:

“Dünyanın sultanı olsam. Tüm insanlar bana hizmetetse. Tüm devletler bana bağlansa. Tek hakim ve tek idareci olsam. Dünya tümüyle benim olsa…”

Son Hakikat de Hazret-iÜstaddan:

“Katiyenbil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ıbillâhtır. Ve insaniyetin en âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı,iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve entatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için enhâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindekilezzet-i ruhaniyedir.
Evet, bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbettemarifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyanve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiilmazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhamamânen ve maddeten müptelâ olur.

Evet, şu perişan dünyada, âvârenev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta, sahipsiz, hâmisiz bir surette, âciz,miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder? İşte bu âvârenev-i beşer içinde, bu perişan, fâni dünyada, insan sahibini tanımazsa,mâlikini bulmazsa, ne kadar biçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğersahibini bulsa, mâlikini tanısa, o vakit rahmetine iltica eder, kudretineistinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur.

(Mektubat,218)”

 

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*