Hayat yolculuğu

altŞu gözümüz önündeki koca kainatta sabit bir şey yoktur. Her şey hareket eder. Küçük büyük bütün cisimler hareket halindedir ve sanki bir noktaya doğru seyahat ederler.

Maddenin en küçük yapısı olan atom içinde muazzam bir hareket vardır. Atom çekirdeği içindeki nötron ve protonlar daima titreşip durur iken, elektronlar ise çok büyük bir hızla çekirdek etrafında hareket ederler. Moleküller de benzer tarzda hareket ederler. Atomlar gibi dünyamız da sürekli hareket halindedir. Hem kendi etrafında döner, hem de güneşimizin çevresinde. Ay ve güneş de hareketsiz değildir. Onlarda dönmeye devam ederler. Ay dünya etrafında hareketine devam ederken güneşimiz de galaksinin çevresini dolanır. Hem de yüksek bir hızla. Galaksiler de sabit değildir. Her bir galaksi içinde barındırdığı milyarlarca yıldız ve gezegenlerle birlikte dönmeye devam ederler. İçindeki tüm kütleler gibi şu koskoca uçsuz bucaksız kainatın bizatihi kendisi de hareket halindedir. Akıl almaz bir hızla büyümeye ve genişlemeye devam eder. Tüm bu hareket ve seyahatlere dikkat edildiği zaman, sanki her şey bir yere gidiyor, bir noktaya doğru hareket ediyor, bir çekim merkezine doğru akıyor gibi bir mana zihne geliyor. Tüm bu hareketlerin elbette ki bir manası olması gerekiyor. Adeta bu kainat çok hızlı büyüyen bir ağaç gibi. Sabit ve daim olan ahiret alemlerine mahsulat yetiştiriyor. Sanki kainattaki tüm bu hareketler ve değişmeler doğrudan ebedi alemler hesabına çalışan bir dokuma makinesi gibi. Zira üretilen tüm bu güzel nakışlar ve dokumalar doğrudan baki alemlere akıyor. Tıpkı insanın hayat sürecinde yaşadığı haller gibi.

Nasıl ki kainat büyük bir hareket ile ilginç bir seyahat yapıyor, benzer tarzda insan da küçük bir kainat olarak garip bir hayat yolculuğuna mazhar oluyor. Anne karnında başlayan hayat yolculuğu bebeklik, çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık sürecinde devam ediyor. Ardından ölüm yolu ile kabir ve berzah hayatı başlıyor. Kıyamet sonrasında ise mahşer meydanında kendini buluyor. Burada hesaba çekildikten sonra sırat köprüsü ile devam eden hayat yolculuğu cennet ve cehennem dediğimiz ebediyet yurtlarında sona eriyor. Ebediyet yurdunda hangi merkezde karar kılacağımız ise bu dünyada yaşadığımız ömür süreci içinde tespit ediliyor. İnsan bu dünyada yaşadığı kısa bir ömür içinde ebedi hayatını şekillendirecek fiil ve davranışlarda bulunuyor. Bu nedenle insanın hayat yolculuğundaki en önemli ve mühim süreç bu dünya hayatında yaşadığı anlardır. Çünkü insan hem cennet hemde cehennem hayatının biletini bu dünyada alıyor. Bilhassa normal bir ömür süreci içinde bazı bölümler çok daha önemli. İnsanın hayat yolculuğundaki safhalara şöyle bir göz gezdirirsek; ilk ömrü anne rahminde geçer. Dokuz ay on gün gibi müddet içinde annesinin şefkatli sinesinde yaşamaya devam eder. Doğum sonrası gözünü bu dünyaya açtığı zaman aciz ve muhtaç bir haldedir. Her insanın doğum ve ölüm anlarında büyük benzerlikler bulunur. Zira doğarken de çıplak, aciz, muhtaç bir şekilde dünyaya gelir; ölürken de yine çıplak, aciz ve Rahmet-i Rahmana muhtaç bir şekilde dünyadan berzah alemine göçer. İnsanın hayat sürecindeki farklılıkların daha çok ortaya çıktığı zamanlar genellikle on beş ile kırk beş yaşları arasıdır. İyi -kötü, zengin – fakir, alim – cahil, az -çok gibi tüm zıtlıkların çok yoğun olarak yaşandığı anlar işte bu yıllardır. İnsan yaşamını sıfır noktasından başlayıp yine sıfır noktasında biten bir Gauss eğrisi gibi, yani bir çan eğrisi gibi göz önüne alır isek, eğrinin yükseklik noktası insan sayısı kadar farklılık gösterir. İşte doğum ve ölüm anında sıfır çizgisi üzerinde eşit olan tüm insanlar, ömürlerinin gençlik ve olgunluk döneminde sosyal ve içtimai yönden farklı derecelerde görünürler. Gençlikle birlikte devam hayat yolculuğunda bazıları zirve noktalara çıkar, sosyal hayatta başarılı işlere imza atarlar. Zengin bir iş adamı, yetenekli bir sporcu, kariyer sahibi bir müdür, parlak bir siyasetçi, ses getiren bir bilim adamı ve diğer güzel sosyal ve içtimai mevkilerde bulunurlar. Bazıları da başarılı olamaz, istediğini başaramaz, daha aşağı mevkilerde yer bulabilir kendine. Bu süreç orta yaş sonrasına kadar devam eder. Yaşlanmaya başladıkça ise yine o eşitlik noktasına doğru gitmeye başlar. Çünkü yaşlandıkça sanki insan doğduğu anlara geri dönme sürecine girer. Yani o aciz ve muhtaç haline. Yaş ilerledikçe dünyanın şatafatlı halleri insana bir fayda vermez. Sosyal ve içtimai hayattaki yüksek mevkiler de cazibesini yitirmeye başlar. İşte gençlik ve olgunluk döneminde doğru ve istikametli bir yolda devam eden bir kişi ebedi hayatın en mühim ticaretini yapmış olur. Bu devrede ömrünü Allah rızayı yolunda sarf eden, Allah’ın emir ve yasaklarına riayet eden, ibadetini yapıp günahlardan kaçınan kişi hayat yolcuğunun en önemli safhasını emniyetli bir şekilde geçmiş olur. Yaşlanmaya başladıkça ister istemez yüzünü ahirete döndürecek olan insan, gençlik devresini iyi olarak atlatması gerekiyor. Zaten dikkat edilirse insan en çok hataya bu devrelerde maruz kalıyor. Gençlikte yapılan yanlışlıklar, günahlar ve hatalar ömür boyu insanı takip ediyor. Hatta ahiretteki bir çok azap ve sıkıntının da yine gençlik hayatında yaşanan olumsuz ve yanlış davranışlar olduğu Nurların bir yok yerinde izah edilmiş. İşte doğumdan ölüme, ölümden ebedi hayata uzanan bu hayat yolculuğunda ömrümüzü Allah yolunda sarf edebilir isek, ahiretteki bir çok menzilden İnayet-i İlahi kolaylıkla ve suhuletle geçebilir, cennette ebedi bir saadete erebiliriz. Aksi taktirde cehennem gibi bir azap yurduna düşer, sıkıntı çekeriz. Rabbim tüm insanlara hidayet nasip eylesin ve bizleri istikametli bir şekilde bir hayat sürerek ebedi saadete mazhar kılsın.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*