Hayata, hayat katmak!

Hayata hayat katmak için, hayata son vermeli!

Ne demek?

“İntihar mı edelim yani?”

“Hayır, asla!” Bu, şu demek:

Hayata son vermek fiilen değil, fikren olmalı. Bediüzzaman’ın deyimiyle “Dünyayı kesben değil, kalben terk etmeli”.

Hazret-i Peygamberimiz (asm): “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” 1 diyor ya, işte, bunu yapmalı.

Sonu olan bir dünya hayatı için sonsuz emel beslemek, iz’ânın harcı değil.

Peki, hayata, nasıl hayat katılır?

Risâle-i Nur’da: “Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz, hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhâfaza ediniz” 2 deniyor, bir formül sunuluyor! Bunu yapsak yetecek. Aksi hâlde:

İnsan zihnen, fikren dünya hayatına râm olursa, memâta yer kalmıyor. Halbuki mevt ahiretin, ebedî hayatın kapısı. Bunun için, önce mevti, akibeti düşünmek ve hayatı da ona göre tanzim etmek gerekiyor.

Her şeyin bir sonu olduğunu; her şeyin geçici, zeval bulucu bulunduğunu aklından çıkarmayan insan, teyakkuzda bulunur. Bağlanmaz fânilere. Öyle olunca, tadılanlar, gerçek tat; sürdüğü de, gerçek hayat olur daima. Günlerini, aylarını, yıllarını; hülâsa, ömrünü israf etmemeye gayret gösteren insan, “hakikî ömür” olan elindeki zamanı, içinde bulunduğu ânı iyice değerlendirir, ondan da tam tat alır. Böylece, hayatı, hayatlanır.

“Ömrün israfı olur mu?” diye sorulacak olursa, verilecek cevap elbette ki, “Evet”tir. Günleri gün etmek, yarını düşünmemek; ibadeti, tâatı aksatmak, hatta ihmal etmek; zevkle sefayla debdebeli hayat sürüp emirden, tekliften uzak durmak; o güzelim yılları harman gibi savurmak ömrü israf etmek değilse, nedir?

Demek ki, ahiret endişesi, ölümü sık düşünmek, onunla hemhâl olmak hayatın kalitesini arttırıyor. Daha izzetli, daha iffetli, daha lezzetli bir hayat yaşamayı netice veriyor ölümü anmak, onu zikretmek. Dolayısıyla, hayattaki yanlışlara bir durakta son vermek, kayda değer mertliktir.

Aklın şe’ni de budur!

Durdurmak mümkün değil, seyelan ediyor zaman. Her nefeste Rabbini yâd edebilen insan, bir cihette zamanı ibkâ etmiş sayılır.

Namaz, niyaz, hüsn-ü amel mü’minin “kıymet”leri; bunlarla hayatlanan hayatın, zînetleri.

Onun için, “Daha ölmeden önce ölmek” gerekir.

Hayata, hayat için…

Dipnotlar:

1- İbni Mace, Zühd: 31.

2- Sözler (yt), 134.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*