Hayatı gayesine uygun yaşamak

Kâinatta en büyük nimet olan hayatı, fani dünyanın ve yoldan çıkmışların oltasına takılmadan yaşamak, asıl gaye ve maksat olmalıdır.

Hakk’a teslim, yaratılış gayesini idrak, hayatı verenin uğrunda onu sarf etmek önemlidir. Gerçek hayat çizgisinden beklenen öncelikler; tevekkül ve teslimiyettir. Gayret, himmet, fazilet, basiret, akıl, nezaket ve mâkuliyet noktaları da ana esaslardır. İlâhî emir ve fıtratın kanunları insanlığa bunları hatırlatıyor.

Allah’ın ihsanı; dil, ırk, soy, sağlık, asalet, yaş, akıl, kalp, his, gibi birçok nimetler vardır. Dünyevî kazanımlar da yine Allah’ın lütfu ve keremidir. Bunların yaratılış gayesi ve özüne uygun kullanılması lâzımdır.

Hayatı kendisi ve çevresi için çekilmez hale getirmek bir yol değildir. Bu büyük nimeti hakkını vererek, onu verenin yolunda ve sevdikleriyle paylaşıp yardımlaşmaktır öz ve asl olan! Hayatı her türlü israftan uzak mâkul ve meşrû dairede, imanla son nefeste hakikî sahibine ihanetsiz emanet edebilmek esas olandır.

Bütün bunların amaca uygun olabilmesi için vaz geçilmeyen şartlar ve değerler vardır. Muhabbet, sevgi, dostluk, fedakârlık, anlayış, şefkat, hak, adalet, güvenilirlik, samimiyet, ihlâs merhamet gibi! Bunun için de, miski amber çiçeklerini gönül dünyalarında saklamak, yeşertmek ve devamlı taşımak gerekiyor.

Öfke, kin, gıybet ve fitneyi yaşantıdan uzak tutmak, en büyük kazançlardandır. Enaniyet, bencillik, inat, hırs ve nefretin öne çıkması ve kötülük dikenine dönüşmesi önlenmelidir. Gerçek bir iflâs ve en büyük çöküntü olan ümitsizliğe bedel, iyimserlik çok iyi bir hayat koruyucusudur!

Hatadan dönüp, muhataptan özür dileme zarafeti, çevre ve toplum için de önemli bir kazanımdır. Yanlış yapmanın insana has olduğunu bilip bundan ders çıkarmak fazilettir. Korkuları yenmek, engelleri aşmanın anahtarıdır. İnandığı yolda sadâkat, inat değil hakta sebattır.

Kendine ve hemcinsine faydalı olacak; himmet, gayret, çalışma ve mesai hayırlı bir eğlencedir. İnsanları ötelememek, “hakkın hatırını âli tutmanın” gereğidir.

İnsanlarla, irtibat, yardımlaşma, sevgi, saygı, İslâmiyetin emri ve gayesidir. Mutluluğun sırlarından olan; başkalarına faydalı olmayı hayatın bir parçası haline getirmek fazilettir.

Ölümün, başka bir hayatın başlangıcı olduğunu kabullenmek aklın gereğidir. Yalancılık, büyük kusur olduğu inancıyla ondan uzak olmak gerekir.

Bağışlamak ve bağışlanmak güzel bir hediyedir. İç huzuru kazanmak mutluluk ve saadetin yoludur.

Sevgi, muhabbet, hürmet ve saygıyı, ebeveynlerden başlayarak yelpazeyi geniş tutmak hayatın derin his dalgalarının şahı ve zirve noktasıdır. Aklıselimle hareket etmek fıtratın gereğidir. Âlemi İslâmiyetin en büyük beklentilerinden birisi hakikî kardeşliği tesis etmektir.

Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanmak en büyük bir hazine ve saadet kaynağıdır. Doğruluk ve adalet insanlığın sigortasıdır. Fıtrî, samimî, kalbî duâların gönül coğrafyalarına taşınması vicdanların buluşma noktasıdır. Karamsarlık gönül coğrafyasından kalkmalı, gülümseme ve tebessüm yüzlerde devam etmelidir.

Hür olmakla birlikte, “Hakk’a” kul olmanın sorumluluğunu sürdürmek bir şuur ve idrak hassasiyetidir.

İslâmın vazgeçilmezlerinden olan; izzet, ikram ve cömertliği yaşatmak önemlidir. Tembelliğe mahal vermemek önemlidir. Kardeşlik, ittihad ve “Hakk’a” hizmete kanalize olabilme önemli bir idealdir. Kulluk çizgisinin idraki hedef olmalıdır.

Şefkat, merhamet, tefekkür ve derinliğe kilitlenip idrak ve şuuru arttırma gayretleri hayat bulmalı.

Zorları, kolaylaştırma, sevgi ve muhabbet tarlalarını genişletme, kardeşlik, muhabbet ve kucaklaşmayı bütün insanlık coğrafyasına yayma gayreti içinde olmak dilek ve temennisiyle.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*