Hayatı renklendiren sırlar

Üzüm bağları, meyve bahçeleriyle ve fıtrî güzellikleriyle meşhur Sultandağı, Yeşilçiftlik kasabasındaki bir bahçeye davet edildik. Bahçe sahibi Abdurrahman Doğan, meyve alıcı esnafa, verdikleri fiyattan daha fazla veren olduğunu söylemiş. Onların merak etmeleri üzerine bahçedeki elmaların hepsini hayır kurumlarına hibe edeceğini söylemiş.

Bahçenin güzelliği, meyvelerin bolluğu ve insan ruhunu dinlendiren temiz ve serin havası içersinde en mükemmel nimetleri insanlara lütufla ikram eden Rabbimizi, tefekkürle şükretmenin huzurunu tattık. Huzur ve huşu içersinde öğle namazımızı eda ettik, tesbihat yaptık ve Kur’ân okuduktan sonra bahçe sahibi ile sohbetimiz başladı.

Çeşitli hayır hizmet ve faaliyetlerinde bulunmuş. Turgutlu’da bir cami inşaatı için arkadaşları ile projede belirtilen demir miktarını satın almak için demir tüccarına vardıklarında, bunları önceden tanıyor gibi güleryüzlü, samimiyetle karşılamış. “Sizin geleceğiniz bana rüyamda gösterildi. Demir ihtiyacınızı ben ücretsiz karşılayacağım. Ne kadar hemen söyleyin” demiş. Miktarın fazla olduğu, 46 ton olduğunu söyleyince: “Hiç fark etmez, nakliyesi de bana ait” demiş.

Caminin tuğlası için müftü ve cami derneği görevlileriyle tuğla fabrikalarını dolaşmak için çıktıklarında bir hayırsever, lâzım olan tuğla miktarının tamamını karşılamayı taahhüt etmiş.

Abdurrahman bey, yıllar önce hizmetle ilgili bir toplantıya katılmış. O toplantıda işadamları yapabilecekleri miktarları söylemişler. Abdurrahman bey, belli bir miktar parayı taahhüt edince, yanındaki işadamı koluna dokunarak: “Ne yapıyorsun, söylediğin miktarın farkında mısın? Batarsın sonra” diyerek uyarma ihtiyacı duymuş. Zaman olmuş, yıllar geçmiş. Batarsın diyen şahıs kendisi iflas edip batmış.

Tevafuklardan bahsederken Abdullah Aymaz’ın bir köşe yazısında Yavuz isimli arkadaşının anlattığı bir hadiseyi konuştuk:

Ergün, takva sahibi, ehli hizmet bir insanmış. Bir gün rahatsızlanıyor, beyninde tehlikeli bir tümör olduğu tespit ediliyor. Hastaneye gidip geliyor. Bir gün ameliyat için Uşak Hastane’sine giderken otobüste yanına bir zat oturuyor. Kendisinin Ebu Ubeyde bin Cerrah olduğunu söylüyor. Bediüzzaman Hazretleri’nin İşaratü’l-İ’câz tefsirinden takva ve muttakiler konusunda ders yapıyor. Gayba imanla ilgili âyetin izahını, kalbin takva ile kötülüklerden temizlendiğini okuyor. Bu dersten sonra: “Biz de bir temizlik yapacağız” diyerek başlıyor ve Ergün’ün beyin ameliyatını yaptıktan sonra, ayrılıp gidiyor.

Hastanedeki kontrolde urun alındığı tespit ediliyor. Hastaya bunun nasıl olduğu sorulduğunda, belki inanmazlar diye hiçbir şey söylemiyor. Bulunduğu hizmette kaldığı yerden devam ediyor.  

Bu hadise konuşulunca Abdurrahman bey, benzer hadisenin Eşi Ayşe hanımda meydana geldiğini anlattı:

“Tahlil sonuçlarına bakan doktor, eşime dönerek: ‘Bir saat içersinde ölürsün’ demesiyle eşimle arasında tartışma başladı. ‘Siz doktorlar, hastaya böyle mi davranırsınız, yoksa ecel sizin elinizde mi?’ dedi.

Kısa zaman sonra eşimin ağzından burnundan kan boşandı komaya girdi, bilincini kaybetti. Hemen yoğun bakıma aldılar. Doktor, akyuvarların tükendiğini, bir çeşit kan kanseri vakası olduğunu söylemişti. Bu durumda beyin kanaması geçirmiş. Bize vefat ettiği haberi geldi. Çocuklarımı çağırdım. Hazırlanan defin raporu aldıktan sonra morga cenazeyi teslim almaya gittiğimizde eşimi sedyeden düşmüş, yerde hareketsiz vaziyette bulduk.

Hiç ses, nefes yok, sadece işaret parmağında hafif seyrime vardı. Doktora durumu bildirdiğimde defin raporu hazır, götürüp defin etmemi, hayata dönme imkânının olmadığını söyledi. Çocuklarımın ısrarı üzerine tekrar yoğun bakıma aldılar. Eşim kendine gelmeye başlayınca, kanama nedeniyle beyin ameliyatı hazırlıkları başladı.

Farklı zamanlarda iki sefer operasyon için ameliyathaneye gitti. Her seferinde mâni sebep çıkması nedeniyle ameliyat ertelendi. Bir seferinde de odasında ameliyat olacak hasta ile karıştırmış, yanlışlıkla ameliyathaneye götürmüşler. Haberim oldu, koşarak gidip getirdim.

Hasta oldu, yoğun bakımda tedavi gördü, ameliyatları tehir edildi, uzun zaman bilinci kapalı kaldı. Vefat ettiği gerekçesiyle defin raporu bile yazıldı. 0kunan Kur’ân’ın, yapılan duaların, cevşenlerin, sabrın, ümidin, tevekkül ve teslimiyetin sayesinde Allah’ın inayeti ile eşim hiç ameliyat olmadan sağlığına kavuştu. Şu anda evde Kur’ân okuyor.”

Kâinatta cereyan eden hiçbir hadisenin başıboş ve tesadüf olmadığını, bahçedeki meyvelere, uçuşan arılara, yerdeki böceklere bakarak tefekkür edip düşündük.
Daha sonra telefonla görüştüğümüz Ayşe hanım, Allah’ın ihsan ettiği sağlık ve afiyet için devamlı şükrettiğini, Kur’ân okurken bazen gözyaşlarını tutamadığını söyledi.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*