Hayatı veren ve rızık ile devam ettiren O’dur

altALTINCI KELİME

“Yuhyî”. Yani, hayatı veren O’dur. Ve hayatı rızık ile idame eden de O’dur. Ve levazımat-ı hayatı da ihzar eden yine O’dur. Ve hayatın âlî gayeleri O’na aittir ve mühim neticeleri O’na bakar; yüzde doksan dokuz meyvesi O’nundur.

İşte şu kelime, şöyle fânî ve âciz beşere nida eder, müjde verir ve der:

Ey insan! Hayatın ağır tekâlifini omzuna alıp zahmet çekme. Hayatın fenâsını düşünüp hüzne düşme. Yalnız dünyevî, ehemmiyetsiz meyvelerini görüp, dünyaya gelişinden pişmanlık gösterme. Belki, o sefine-i vücudundaki hayat makinesi, Hayy-ı Kayyum’a aittir. Masarif ve levazımatını O tedarik eder. Ve o hayatın pek kesretli gayeleri ve neticeleri var ve O’na aittir. Sen o gemide bir dümenci neferisin; vazifeni güzel gör, ücretini al, keyfine bak. O hayat sefinesi ne kadar kıymettar olduğunu ve ne kadar güzel fâideler verdiğini ve o sefine sahibi Zatın ne kadar Kerîm ve Rahîm olduğunu düşün, mesrur ol ve şükret. Ve anla ki, vazifeni istikametle yaptığın vakit, o sefinenin verdiği bütün netâic, bir cihetle senin defter-i a’mâline geçer, sana bir hayat-ı bâkiyeyi temin eder, seni ebedî ihya eder.

Mektubat, Yirminci Mektub, s. 267

LÛ­GAT­ÇE:
fenâ: Fanilik, geçicilik.
Hayy-ı Kayyum: Sonsuz hayat sahibi ve her şeyi ayakta tutan Allah.
idame etmek: Devam ettirmek.
ihzar: Hazırlama.
levazımat-ı hayat: Hayat için lazım olanlar.
netâic: Neticeler.
sefine-i vücud: Vücud gemisi.
tekâlif: Yükler, yükümlülükler.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*