Helâl olsun valiye!

Vali dediğin böyle olur işte. Isparta Valisine helâl olsun! Yeni Asya’nın 30 Haziran tarihli manşetinde çıkan bir haber bizim bu yazıyı yazmamıza sebep oldu.

Isparta Valisi Sayın Memduh Oğuz’un sözlerini Yeni Asya, şu başlıkla duyurmuştu: “Vali, Said Nursî’ye sahip çıktı… Bediüzzaman Isparta’nın şerefidir.” İnanın bunu okuyunca çok mütehassis oldum, duygulandım. “Ey, Vali Nevzat Tandoğan, mezarından bir kalk da bak, artık Türkiye’de ne valiler var!” diyesim geldi.

Ey Allah’ım, ne günlerden ne günlere geldik, hamd olsun sana! Hayatı boyunca; İslâma, insanlığa, vatan ve millete hizmeti şiâr edinen Bediüzzaman Said Nursî gibi büyük bir zâta etmediğini bırakmayan ceberûtlar, müstebitler, gelsin de bir baksınlar.

Vali Bey ne güzel söylemiş. O çok güzel sözlerini buraya almıyorum, ama muhakkak gazetemiz veya sentez haber, euronur, ixirhaber gibi sitelerden de takip edip okuyabilirsiniz.

Vali Bey, gerçekten ne güzel söylemiş, kitabın tam ortasından konuşmuş; ”Elinizi vicdanınıza koyun. Allah için cevap verin. Sadece 23 Nisan’da Barla’ya 20 bin kişi ziyarete geldi. Ne zarar gördünüz? Bu gelenlerden gayr-ı medenî davranış gördünüz mü? Çağdaş anlayışa aykırı bir görüntü, manzara meydana geldi mi? Acaba çevre kirliliği gördünüz mü? Bir tanesinin yere tükürdüğünü gördünüz mü? Şehrimize zarar meydana getirmediler, hatta tam tersi fayda getirdiler.”

Evet, bu memleketin en güzide insanları olan Nur Talebeleri Üstadlarından öğrendikleri; iyilik, güzellik, muhabbet, hürmet, merhamet, emniyet, haram ve helâli bilip haramdan çekinmek ve serseriliği bırakıp itaat etmek gibi güzel hasletlere sahip olmasaydı, bu memleketin hâli ne olurdu acaba? Zaten şu anda millet olarak vatanın her tarafında çekilen sıkıntılar, bu güzel hasletlerin eksikliğinden dolayı gelmiyor mu?

Dediğimiz gibi, ömrünü bu vatanın, bu vatan evlâtlarının mutluluğu ve saadeti için geçirip, bu mevzuda kendisine yapılan her türlü zulüm ve baskıya dayanıp göğüs geren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bakın bu konuda neler söylüyor:

”Ben, cemiyetin imanını kurtarmak yolunda dünyamı da feda ettim, âhiretimi de. Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında, esaret zindanlarında yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı. Divan-ı harplerde bir câni gibi muamele gördüm; bir serseri gibi memleket memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilâttan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere mâruz kaldım… Onlara bedduâ bile etmiyorum. Çünkü, bu sâyede Risâle-i Nur, hiç olmazsa birkaç yüz bin, yâhut birkaç milyon kişinin—adedini de bilmiyorum ya, öyle diyorlar; Afyon Savcısı beş yüz bin demişti, belki daha ziyâde—îmânını kurtarmaya vesîle oldu. Ölmekle, yalnız kendimi kurtaracaktım, fakat hayatta kalıp da zahmet ve meşakkatlere tahammül ile bu kadar îmânın kurtulmasına hizmet ettim. Allah’a bin kere hamd olsun.”

İşte böyle bir zata yıllarca zulüm yapanlar içinde eski valiler de gözümüzün önüne gelince, Isparta valisine “Helâl olsun!” diyoruz. Böyle gerçeği anlayan ve cesaretle müdafaa eden devlet erkânının sayısı arttıkça, bu milletin hiçbir problemi kalmaz. Ne PKK alçakları yol bulup milletin içine girer, ne de başka şeyler. Üstadın prensipleri tatbik edilirse, millet; saadet ve selâmet içerisinde hayatını devam ettirir

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*