Helalleşmekten ne anlıyoruz…

Tarihinde yüzlerce yıkılış, ihtilâl ve fitnelerin ateşledikleri iç çatışmalar olan bir milletin kulağına hoş gelecek kelimelerin içinde “helâleşmenin de” olduğunu, siyasilerimizin son çalışmalarında görmüş olduk.

Barışı, adaletli paylaşmayı, adavet illetinden kurtulmayı, ferdi hürriyeti, iç huzuru, milli dayanışmayı, milli bütünlüğü ve hasret kaldığımız sevgiyi tedai ettiren “Helâlleşmenin” sevilen kelimeler arasına girdiğini, belki de fark edemiyorduk. Marksizm veya materyalizm; itibarlı insanları, ahlâklı toplumları, medeni sosyal hayatları ve mukaddesatları sevmediği kadar, güzel manaları temsil eden kelimelere de düşmandır. Bazen açıktan, bazen milletin benimsediği giysiler altından o kelimelerin içini boşaltarak kirletmek ve itibarsızlaştırmak isterler. Güzeli sevenler, güzel ahlâk peşindekiler, insanların kardeş olduklarına inanalar, demokrasi sevdalıları, aşkı yüceltenler ve yaratılana yaratıcının da aynasından bakanlar, bu vahşi materyalistlere fırsat vermemelidirler…

Helalleşmenin; zulmü, haksızlığı ve adaletsizliği bitireceğine kimse inanmıyordur. Ama düşmanlığı bitireceğine inanıyoruz. Düşmanlığa düşman olanlar elbette helâlleşmenin tu kaka edilmemesi için gayret göstereceklerdir. Sonradan Amerika’ya yerleşmiş Avrupalıların Kızılderililerden, Avustralya’ya sürülmüş hırsızların Aborcinlerden, Emperyalist Fransa’nın Afrikalılardan, zalim İngilizlerin mazlum sömürge ülkelerinden, Kemalistlerin Türkiye’den ve bilhassa Kürtlerden, ABD ile İngiltere’nin son katliamlarından dolayı Müslüman Ortadoğu’dan ve daha nice zalim millet/devletlerin mazlum bıraktıkları halklardan özür dilemeleri, mazlumların kayıplarını iade ediyor mu, Hayır. Fakat düşmanlığın devam etmesini kısmen frenliyor. Ve hakiki manada helâlleşmeye yöneldiklerinde ise, milletler cehenneme yuvarlanmış zalim faillerinden yüzlerini çevirerek bu zamanlarını kurtarmaya çabalıyorlar, diyoruz.

Özür dileme ile helalleşme aynı manaları temsil etmezler. Özür dileyen, tarafındaki zalimlerin veya hırsızların suçlarını itiraf ederek kendilerinin hedefe konulmamasını mağdurlardan isterler.

Bu kelimeyi (helâlleşme) siyasi literatürümüze taşıyan Kemal Kılıçtaroğlu’nu bu millet hem tebrik ediyor ve hem de teşekkür ediyor. Zira 31 Mart ihtilalinden sonra, İstanbul İttihad-Terakki partisi şubesini ele geçirerek önce başkentte ve daha sonra taşrada büyük zulümlere başlayan, 1923 ten sonra da bu zulmü 14 Mayıs 1950’ ye kadar devam eden müstebit ve zalim bir zihniyetin de parçası olduğu partinin genel başkanı olarak milletten özür dilemesi ve elinden geldiği kadar millet ile helâlleşmeyi programına koyması; Türk Milletinin bağımsızlığı, geleceği ve demokrasisi için alkışlanacak bir hareket olarak görüyoruz. İtiraz eden okuyucularımız ile ferdi olarak görüşmeye hazırız. Siyasette yalnızca “siyasi bir slogan olarak“ kullanıldığını iddia edenlere de hak veriyoruz. Madem iktidar olabilmek için halkın reyine ihtiyacı olan bir parti böyle bir slogan ile ortaya çıkmış; bu milleti, dini, demokrasiyi ve terakkiyi önceleyenlerin gerekeni yapmaları gerekiyor. Parti yetkililerini her mahfilde, parola ittihaz ettikleri bu mananın arkasında durmalarını ikaz etmek bizim vazifemiz olmalı.

Elbette onlara bu imkân ve şartları da hazırlamamız gerekiyor. Dini değerleri, tarihi, milli bütünlüğü, mukaddesat ve maneviyatı “ tekelimize “ alarak onlara bir başka partinin üslubuyla hücum edenleri, Türk Milletini, Türkiye’yi ve İslâmiyeti akıllıca sevemediklerini iddia etmemiz elbette yanlış anlaşılmamalı. Hatta kavgacı, ayrıştırıcı, tekfirci, toptancı, mübalağacı ve Sayın Kemal Kılıçtaroğlu’nun yakındığı yakın tarihi medyada milletin gözüne sokucu bir üslubun hiç kimseye fayda getirmeyeceğini de hatırlatmak zorundayız.

Osmanlı bakiyesi Türkiye siyaseti için Bediüzzaman der ki; biz müteharrik-i bizzat değiliz, ( yani siyasetimizde karar mercii milletimiz değildir.) bilvasıta müteharrikiz. (Başkaları siyasetimizde karar sahibidirler, onlar hareket ettiriyorlar.) Ve devam ediyor: Avrupa üflüyor, biz oynuyoruz. İster dış güçler, ister emperyalistler, ister İkinci Avrupa, ister Marksist materyalistler veya masonlar deyiniz… İşbaşındaki idarelerin hatalarını, bu tanım ortadan kaldırmıyor. Yakın geçmişimizde, millet olarak çok mustarip olduğumuz icraatlarından dolayı CHP’nin idaresi bu gün bu milletten partisi adına özür diliyor ve helâlleşme yollarını arıyorsa, elbette ayakta alkışlanacak bir hareket olarak kabul ederiz.

Helâlleşme konusuna, inşaallah devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*