Henry Ford (1863-1947)

Dünyaca ünlü Ford fabrikalarının kurucusu ve sahibidir. Amerika’ya yerleşmiş İrlandalı çiftçi bir ailenin çocuğudur. Küçük yaştan itibaren makinelere ilgi duymuş ve yaptığı motorlarıyla dünyada ilkleri gerçekleştirmiştir. Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmişken, dünyanın dört bir yanındaki fabrika ve şirketlerin sahibi olarak ölmüştür. Her iki dünya savaşında da savaş karşıtı bir tavır takınmıştır.

Daha az kazanç, seri üretim ve daha çok satış stratejisiyle şirketini dünya piyasalarının büyük devi haline getirmiştir. Risale-i Nur’da, talebelerin sadakatlerine dikkat çekmek için Ford’un servetine atıfta bulunulmuştur.

Ford, 1863 yılında Mischigan’de doğdu. İrlanda asıllı olan, daha sonra Amerika’ya yerleşmiş olan çiftçi William’ın altı çocuğunun en büyüğüydü. Henüz on iki yaşında iken annesi öldü. Küçük yaşlardan itibaren çiftçilikten çok makinelere ilgi duydu. Çoğu zaman komşu ve tanıdıklarının saatlerini tamir etmek suretiyle harçlığını çıkardı. On altı yaşında iken, babasının çiftliğinden ayrılarak Detroit’te bulunan şirkette çırak olarak çalışmaya başladı. Saat tamiri konusunda epey uzmanlaştı. Bir ara büyük çapta ve uygun fiyata saat üretme düşüncesine kapıldıysa da bundan vazgeçti. Bir süre çalıştıktan sonra tekrar çitliğine döndü.

Ford, döndükten sonra kurmuş olduğu atölyesinde makinelere olan ilgisini devam ettirerek çalışmalarını sürdürdü. On beş yaşında iken ilk buharlı makineyi yaptı. 1882 yılında makine montörü olarak girdiği fabrikada daimi statüde çalışmaya başladı. Birkaç yıl çalıştıktan sonra 1887 yılında bir çiftçinin kızı ile evlendi ve bu evlilikten bir çocuk sahibi oldu. Ardından Detroit’e dönerek 1891 yılında bir ışıklandırma şirketinde (Edison Illuminating Company) mühendis olarak çalışmaya başladı. Fabrikadaki çalışmasından arta kalan zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalıştı ve 1893 yılında evinin mutfağında benzinle çalışan ilk motoru yaptı. Üç yıl sonrasında da ilk otomobilini yaptı.

Henry Ford, 1893 yılında “Ford Motor” adlı şirketini kurdu. Bu şirketin yaklaşık dörtte bir hissesi kendisine aitti. Aynı yıl içinde ürettikleri motoru kendi ülkesinde sattı. Bir yıl sonra ise yurt dışına da açılarak ürettiği otomobilleri ihraç etmeye başladı. Hedefi, sıradan insanların alıp ihtiyaçlarını karşılayabileceği ve fazla lüks olmayan bir otomobil üretmekti. 1908 yılında ürettiği ve “T” modeli adını verdikleri otomobil ile dünya çapında bir üne kavuştu. Gördükleri büyük talep neticesinde satış rekorları kırdı. On dokuz yıl devam ettikleri bu üretim sonunda on beş milyondan fazla satış gerçekleştirdi.

İlk ürettikleri arabayı 850 dolara satarken, seri üretime geçilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi neticesinde bu fiyat 265 dolara kadar düştü. Kar oranını düşük tutarak daha fazla satış stratejisi satışlarını katladı. Ayrıca hareketli montaj bandı sistemiyle yapılan hızlı üretim de fiyat ve maliyetin düşmesinde çok etkili oldu. Fabrikada çalışan işçiler bulundukları yerde sabit bir şekilde dururken, hareketli bant üzerinde önlerine gelen parçaları birleştirerek çalıştılar. Ucuz araba, talebi müthiş şekilde arttırdı. Bu arada çitlikler arasında yolların yapılması ulaşımı kolaylaştırdığı gibi, Amerika’da hızlı bir şekilde kentleşme dikkat çekti.

Ford, otomobil üretmenin yanında tarımda istifade edilen taşıt üretimine başlayarak traktör üretmeye başladı. Daha önce şirketin dörtte bir hissesi kendisine ait iken tüm hisseleri satın alarak tamamen sahip oldu. İşçilerin daha az saat çalışmaları ve yüksek ücret almalarını savunup kabul etmekle birlikte sendikalaşma girişimleri ve bu tür eylemlere izin vermedi. 1930 yılında Dünya genelinde meydana gelen bunalımın etkisiyle işçi ücretlerini kısma yoluna gitti. İşçilerin sendikalaşmalarını engellemek için sert tedbirlere baş vurdu. Ancak, sonunda Otomobil İşçileri Sendikası ile sözleşme imzalamak zorunda kaldı.

Henry Ford’un uyguladığı yeni teknik ve yöntemler bir çok işletme tarafından benimsendi. Şirket ağları giderek genişledi. İtalya, Almanya, Belçika ve İngiltere’de fabrikalar kurdu. Bunların yönetimi için İngiltere’de kurulan fabrika merkez olarak kabul edilip buradan yönetildi. 1932 yılında Avrupa pazarı hedef olarak seçilip yeni bir model üretildi. Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında da üretimini savaşın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak tasarladı. Bu ihtiyaçlara göre üretimi gerçekleştirdi. Her iki savaşta da barışı savunup savaş karşıtı politika izledi. Savaşın sona ermesi ve barışın sağlanabilmesi için 1915 yılında Avrupa’ya gidip barış için birlik kurmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde de savaş karşıtı oldu. Bu amaçla 1936 yılında Ford Vakfı’nı kurdu.

1943 yılında şirketin başında bulundurduğu oğlunun ölümü üzerine yeniden yönetimi üstlendi. İkinci Dünya Savaşı sonunda çok hızlı bir şekilde üretim değişikliğine gitti. Çünkü, savaşın sona ermesi ile birlikte savaş amaçlı siparişlerin büyük bir kısmı iptal edildi. Bu durum devam ede gelen üretimin değişmesini zorunlu kıldı ve bu geçiş çok kısa bir sürede gerçekleştirildi. 1945 yılında daha önceden faaliyete soktuğu üretim bandından ilk binek otomobil üretimini gerçekleştirdi. Kısa bir süre sonra şirket yönetimini kendisi ile aynı adı taşıyan torunu Henry Ford’a devretti. Dünya çapında büyük bir şirketin kurucusu ve sahibi olan Ford 7 Nisan 1947 yılında öldü.

Henry Ford, kurduğu büyük şirketini Amerika’nın en güçlü ve tek bağımsız kuruluşu haline getirdi. Piyasaya sürdüğü T modelinden on beş milyon üretip sattı. Seri üretime geçildikten sonra, yedek parça üretimi hariç yılda yetmiş beş bin otomobil seviyesine yükseldi. Ticari yayılmanın aracı olarak dış satımı hedefleyen sanayicilerin ilklerinden oldu. 1910 yılından sonra sadece İngiltere’ye üç binden fazla otomobil sattı. 1925 yılında kurduğu büyük bir ticaret filosu ile daha da büyüdü. Kendi çalışanlarının kazanca ortak olması ilkesini 1914 yılından itibaren uygulamaya soktu. Kendi çalışanlarının da otomobil sahibi olmalarını sağlamak için uzun vadeli taksitlerle araba satmaya başladı.

1947 yılında ölen Ford, daha 1908 yılında günde yüz otomobil üreten fabrika, demir yolu işletmesi, on altı kömür madeni, çok geniş alana yayılan orman, zengin demir ve bakır yataklarına ulaşmak için kurduğu büyük filoyu miras olarak bıraktı. Ulaştığı servetle dünyanın önde gelen insanları arasında yer aldı. 1918 yılında Amerika’da satılan arabaların yarısı Ford markası taşımaktaydı. Günümüzde ise Ford fabrikaları, laboratuarlar, yüzbinlece çalışanı, altı kıta ve on sekiz ülkede kurulu bulunan otobomobil fabrikaları ile faaliyetleri devam etmektedir.

Risale-i Nur’da Ford ismi zikredilirken, iman hizmetini her şeyin üstünde tutan Nur talebelerine dikkat çekilmektedir. Ankara Üniversitesi’nde Zübeyir Gündüzalp tarafından verilen ve Risale-i Nur’a “Konferans” başlığı altında ilave edilen metinde yer alan, “Risale-i Nur’a hizmet eden birisine denilse: ‘Risale-i Nur yerine şu kitapları kopya et de, Ford’un servetini sana vereyim.’ O, Risale-i Nur satırlarından kaleminin ucunu bile kaldırmadan şöyle cevap verir: ’Dünya servet ve saltanatının hepsini verseniz kabul etmem.’” cümlesiyle Nur Talebelerinin Risale-i Nur hizmetine verdikleri önem vurgulanmaktadır. (Şualar, 1998, s. 383; Gençlik Rehberi, s. 224).

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*