Her hırsıza el kesme cezası verilmez!

Dünkü konuya devam edelim: Elbette, her hırsıza, her çaldığı eşya için “hadd” denen “el kesme cezası” verilmez. Onun da belli şartları vardır. Peki, hangi tür hırsıza “el kesme cezâsı” verilir?

“Resûlullah (asm) zamanında hırsızın eli, bir deri kalkanın değerinden daha düşük eşya için kesilmezdi. Kalkan, türs veya hacefe diye iki çeşitti, ikisinin de belli bir değeri vardı.” 1

Hz. Ömer (ra), kıtlık devrinde bu hükmü uygulamamıştır. Üç meseleyi dikkate almıştır: Kıtlık olması, herkesin ihtiyaç içinde bulunması, İslâm’ın zekât ve sadaka gibi sosyal müesseselerin lâyıkıyla işletilememesi…

Bu husustaki bir hadis-i şerîf şöyledir: “Elinizden geldikçe hadd (el kesme ve sopa gibi) cezaları Müslümanlardan def edin. Bir özrü varsa, hemen salıverin, zirâ imamın yanlışlıkla affetmesi, yanlışlıkla cezâ vermesinden daha hayırlıdır.” 2

Bir diğerinde, “İtibarlı kimselerin hudud dışındaki zellelerinden vazgeçin” 3 buyurmuştur.
İslâm hukukunda her hırsızın eli kesilmez; sekiz şart aranır:

1- Bâliğ olmak: Çocuk hırsızlık yaparsa eli kesilmez. Zira, bâliğ olmayan çocuk mükellef, sorumlu değil.

2- Akıllı olmak: Deli de mükellef değildir. Sarhoşun bile çalması durumunda, bakılır, eğer iradesiyle içki içmişse, cezası verilir. Fakat kendi istek ve iradesiyle içki içmemişse, hırsızlık cezası tatbik edilmez.

3- Zorlanmamış olmak. Zorlanan kişiden işlediği fiilin günahı (cezası) kaldırılmıştır.

4- Çalınan mal nisab miktarına ulaşmalıdır.

5- Çalınan mal, hırz-ı misil’den çalınmış olmalıdır. Yani, malın korunmasının âdet olduğu sandık, kasa, elbise, kiler, depo ve benzeri yerlerden çalınmalı. Bir yerin hırz-ı misil olup olmadığını örf ve âdet tayin eder. Örfen malların korunmadığı yerden mal çalınırsa eli kesilmez.

6- Hırsızın çaldığı mal, mal sahibinin mülkü veya hükmen mülkü olmalı. Meselâ kişi ortak olduğu bir malı çalarsa, eli kesilmez. Çünkü o malda hakkı vardır. Çocuk babasının, annesinin, köle efendisinin veya bir fakir devletin malından çalarsa, yine el kesme cezası verilmez. Keza, kıtlıkta hırsızlık yapana da ceza tatbik edilmez. Çünkü, çalınan malda, mülkiyete benzer bir durum vardır.

7- Hırsız, hırsızlığın haram olduğunu bilmelidir. Bir kişi komşusunun ticarethânesinden bir ekmek veya bir yiyecek alsa, fakat bu yaptığının haram olduğunu bilmese—bu bilgisizlik de İslâm’ın temel meselelerini bilmemekten veya İslâm’a yeni girmekten ileri geliyorsa—onun eli kesilmez. O kişi aldığı malı tazmin eder veya tâzir cezasına çarptırılır.

8- Çalınan mal, tâhir ve temiz olmalı: Meselâ; köpek, domuz, şarap ve murdar bir hayvanın tabaklanmamış derisini çalanın eli kesilmez.

Hâkim, duruma göre tazir cezası da takdir edebilir. Yani, sopa ve para cezası da olabilir.

Bütün bu kayıtlardan sonra, Bediüzzaman’ın şu tesbitine de kulak vermek lâzım:

“Hadd ve ceza’ emr-i İlâhi ve adâlet-i Rabbaniye nâmına icrâ edildiği vakit, hem ruh, hem akıl, hem vicdan, hem insaniyetin mahiyetindeki lâtifeleri müteessir ve alâkadar olurlar. İşte bu sır içindir ki, elli senede bir cezâ, sizin hergün müteaddit hapsinizden ziyâde bize faide verir…” 4

Dipnotlar:

1- Buhârî, Hudud 13; Nesâî, Sarik 9. 2- Tirmizî, Hudud 2. 3- Ebû Dâvûd, Hudud 5. 4- Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şâmiye, YAN, s. 82-83.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*