Her şey ‘para’ mı?

Ünlü isimler geçmişte “uyuşturucu” ile yakalandığında toplum içine çıkamazdı. Utanırlardı. Şimdi böylesi haberler “piyasada” prim yapıyor. Tv ekranında başaşağı giden reytingler birdenbire kıpırdamaya başlıyor.

Uyuşturucu kullanan bir “ünlü”nün mahkemedeki itirafına bakın: Uyuşturucu maddenin bulunduğu görüşme doğrudur. O bana madde getirdi. Benim evimde içtik. Yurtdışında bir arkadaşı getirmiş. İçince midem bulandı. Esrar değildi.

Soru: Mideni bulandıran bir şeyi neden içiyorsun?

Cevap: 2 kez esrar kullandık. Bir dönem işler iyi gidiyordu. Dizi başladığında işler kötü gitmeye başladı ve daha çok içtim.

Soru: Dizide herkes esrar mı içiyor?

Cevap: Bizim piyasada çoğu insan içiyor, kullanıyor.

“Bizim piyasa” dediği dizi film sektörü.

Dizi film sektörü diyoruz, ama öyle böyle değil. Bu sektör ihracat piyasasını canlandırdı. Yanlış okumadınız; Muhteşem Yüzyıl, Aşk-ı Memnu, Karadayı, Huzur Sokağı ve İntikam gibi onlarca Türk dizisi 50’den fazla ülkede izleniyor…muş.

Fırat Gülgen, Callinos Holding’in başındaki isim.

O anlatıyor ve devamında diyor ki: “Türk dizi ihracatının Arap baharından etkilendiğini düşünmüyorum. Suriye ve Mısır’daki son siyasî olaylar neticesinde bu ülkelerde ve Körfez ülkelerindeki bazı kanallarda Türk dizilerinin yayınlarını durdurdu. Fakat bu seyirci kaybına sebep olmadı.”

Devam ediyor sözlerine: “Diğer Kuzey Afrika ülkelerinde yayınlar devam ediyor. Önümüzdeki dönemde bu sorunların aşılacağını ümit ediyorum. Çünkü Türk dizilerine bu bölgelerde büyük bir ilgi var ve her ne kadar kanallarda yayınlar azalsa da internet üzerinden kaçak izlemeler devam etmektedir. Bu nedenle seyircinin ilgisinde azalma olduğunu düşünmüyorum.” (Milliyet)

Türk dizileri halen 50’nin üzerinde ülke kanallarında gösterimdeymiş. Dizi sektörü ihracatta rekor seviyesini yakalama çabasında olabilir. Ancak her şey para değildir.

Türk dizilerinin hem içerde hem dışarda bıraktığı tahribat neden hiç konuşulmuyor? Bunun telâfisi var mı?

Türk dizileri Türkiye’nin ciddî toplumsal yaralarına merhem olmuyor tam tersine kanatıyor.

Ne yazık ki, televizyonlar arasında giderek artan toplum içi felâkete dönüşen reyting yarışının faturasını gelecek kuşaklar ödeyecek.

Dizi kahramanları (!) filmlerde masum aşık rolü oynarken, ne yazık ki, gerçek hayatta “uyuşturucu”ya gömülmüş birer “satıcı” veya “alıcı”dan farksız.

Televizyon karakterleri uyumlu, ahlâklı, bilge, önder kişiler çıkartmalı… Para ve reytingin çocuklarımızdan daha değerli olmadığının farkına varılmalıdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*