Her Son Bir Başlangıçtır

Hayat doğru bir çizgi üzerinde yürümüyor. Varlık âleminin başlangıcından beri hep devirler var. Her bitiş aynı zamanda yeni bir başlangıç. Her inişin bir çıkışı, her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı olduğuna hep inanıyor ve gelecek ile ilgili planlarımızı bu beklentilerle yapıyoruz.

Zaman zaman günlük yaşantıda, hizmetlerimizde bu iniş ve çıkış dönemlerini yaşarız. Hayatın ve varlık âleminin bu dalgalanmaları karşısında kopmamak, yok olmamak için özü hep korumak, özden ayrılmamak ve iç enerjiyi hiç kaybetmemek lazım. Cevherin muhafaza edildiği her durumda kışırın değişimleri sadece dışa yansıyan boyutla olacaktır. Sürekli yıkılan ve yeniden yapılan bedende ruhun varlığı ile bu yıkımların farkedilmemesi gibi. Bu anlamda Kaknüs’ün hikayesi çok ibretli olmalı: “Yüz binlerce yıl önce Hindistan Ormanları’ndan çıkmış Kaknüs; gagasındaki 365 delikle… Bu deliklermiş, onun diğer canlılar üzerindeki büyüleyici etkisi olan sesleri çıkarmasını sağlayan. Bin yıllık ömrünü sadece büyüleyici sesler çıkarmakla kalmayıp, çevresindeki diğer canlılara gözyaşları ile şifa dağıtarak geçirmiş Kaknüs. Bin yılın sonunda bir çalı çırpı yığınının üzerine tünemiş ve muhteşem nağmelerle oradaki tüm kuşları etrafına toplamış. Binlerce kuşun büyülenmiş bakışları arasında, bedenindeki son güçle kanatlarını çırpmaya başlamış. Çırpmış, çırpmış, çırpmış… Bir kıvılcımla kendini tutuşturuvermiş. Üzerine tünediği çalı çırpı ile birlikte etraftakileri eritecek güçte alev topuna dönüşmüş. Ateş; ta ki korlar ortaya çıkıncaya kadar, tüm görkemi ile yanmış. En sonunda korlar kül olduğunda; tüm kuşlar Kaknüs’e ağlarken, yavru bir Kaknüs başını çıkarıvermiş küllerin arasından tüm masumiyetiyle. Yüz binlerce yıllık efsanesini, her bin yıllık ömrünün sonunda kendi küllerinden yeniden doğarak günümüze taşımış Kaknüs.”

Devirler şeklinde sürüp giden ve her an tazelenen mülk âleminde zaman zaman yenilenmek, tazelenmek, saflaşmak, temizlenmek gibi maksatlarla bitişler gerekli oluyor. Yeni bir başlangıç için. Bu bitişler bazı anlar yanmayı ve kül olmayı gerekli kılabilir. Karanlıkların aydınlıklara çıkması için hayat, Kaknüs cevherli, gözyaşlarında şifa olan ruhların yanmasını gerekli kılabilir. Bütün bu yanmalar ve kül oluşlar arasında öz ve cevher muhafaza edildikçe bütün küller yeni Kaknüs’lere gebe olacaktır. Her şeyin asıl güzellik kaynağı olan esma her yanış, kül oluş, yeniden doğuş ve tazelenmeler içinde her şeye ruh vermeye her güzelliğin asıl kaynağı olmaya devam edecektir. Bu kül oluşlar ve tazelenmeler varlığın fenasına ve Asıl Var Olan’ın bekasına, her şeyin cevherinin ve özünün ondan olduğuna işaret edecektir.

Bu yanmalar, gözyaşları ortasında beden ve kışırın tazelenmesi ruhlarda da bir tasaffi ve mülkün, kesretin ağırlıklarından kurtularak bir berat anlamına gelecektir. Bütün yıkılışların ve yok oluş gibi gözlenen dağılmaların ortasında saflaşmış ve berat etmiş ruhlarla yeni bir başlangıç taze bir açlım ve bir gül goncasına dönüşmüş esma ile açılan günler temennisi ile.

Alında hayat sürekli bir tazelenme ve yenilenme alanı. Bu da sonsuz ve sınırsız esmanın sınırlı bir alana sığması için gerekli. Baki-i Zül’cemal, Şemsi Ezeli değişmez ve başkalaşma hep var ve farklı yönleri ile varlıklar üzerinde güzelliklerini yansıtıyor. Bu sebeplere her farklı yansıma şeklini farklı farklı yansıtıcılarda tezahür edebilmesi için sık sık yenilenme ve tazelenme gerekiyor. Bu esnada tek özden ve farklı farklı yapılardan yeni şekiller ve her şeyin aslını yansıtan çeşitlenmeler ortaya çıkabiliyor. Bütün basit ve kompleks yapılar fani ve geçici tek kalıcı ve hep var olan bütün renklerin ve renklerle ortaya çıkan her şeklin kaynağı olan Ezeli Güneş. Nefis olan her şey ölümü tadacak ve bu esnada belki yeni doğumlara zemin hazırlayacak. O ezeli Zat ise bir nefis değil, Vacibü’l Vücut olduğundan, doğmamış ve doğurulmamış olduğundan hep var olacak.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*